Vatandaş AB ülkelerine girebilmek için elçilik kapılarındaki vize kuyruğunda baygınlık geçirirken... Avrupa - Türkiye Araştırmaları Enstitüsü Direktörü Doç. Harun Gümrükçü birçok vatandaşın AB'ye vizesiz girebileceğini söylüyor. Kimler onlar?
- Birincisi; bir AB ülkesi yurttaşıyla evli olan Türkler. İkincisi; işadamları ve serbest meslek mensupları... Yani doktorlar, diş hekimleri, terziler, kasaplar, manavlar, berberler, sanatçılar, dansözler vs. Üçüncüsü; AB ülkelerine konferans vermeye gidecek bilim adamları, gazeteciler vs.
- İyi de bunlara vize zorunluluğu olmamasının hukuki temeli nedir?
- Türkiye'nin, 1970 yılında AET (şimdiki AB) ile imzaladığı Katma Protokol'ün 41. maddesi buna olanak tanıyor. Madde; akit taraflar, aralarında yerleşme hakkı ve hizmetlerin serbest edinimine yeni kısıtlamalar koymaktan kaçınırlar, hükmünü içeriyor. Bu maddeyle tanınan hak, Avrupa hukukunun bir parçasıdır, dolayısıyla üye ülkelerin iç hukuklarının üzerindedir. AB ülkelerinin 1980 ve sonrasında Türk yurttaşlarına getirdiği vize zorunluluğu bu maddeyle tanınan hakkı ortadan kaldırdığı için geçersizdir. Nitekim Avrupa Adalet Divanı'nın bu yönde vermiş olduğu kararlar vardır. Küreselleşme ve Türkiye, adlı kitabımda bunları anlatıyorum. Türk yurttaşları Avrupa Adalet Divanı'nın Ankara'daki temsilciliğine başvurarak haklarını arayabilirler.
Göz dünyaya açılmışsa gözdür yoksa ya tozlu bir raf bilemedin bir çekmece gibidir.
Eurovision'da birinciliğimiz... Cannes'da Nuri Bilge Ceylan'ın UZAK filminin jüri özel ödülüne layık görülmesi... Haftaya mutlu ve moral verici sonuçlarla girdik. Gönül isterdi ki bu başarılar müzik ve sinema alanındaki genel başarının parçası olsunlar. Ne yazık bunlar bireysel başarılar. Üstelik de UZAK, Türkiye'de anlaşılmamış bir film... Örneğin "O Şimdi Asker" 1.5 milyon seyirciye ulaşırken UZAK sadece 20 bin seyirci toplayabilmiş ve maliyetini bile kurtaramamış bir eser. UZAK filmini ve Eurovision başarısını yaratanları candan kutluyoruz...
Hasan Cemal dün Radikal'deki röportajda Neşe Düzel'e:
- Basın general emri dinlememeli, demiş.
Sevgili Hasan'a katılırız... Ancak şunu eklemeli:
- Basın Amerikalı generallerin emrine de girmemeli.
Gazeteci "Çıkarlarımız ABD'nin yanında yer almamızı gerektiriyor, savaşa karşıyız ama gerçekçi olalım, yoksa borsa düşer, faiz yükselir" gibi bahanelerle Türkiye'yi Amerikan ordusunun emrine sokmaya da çalışmamalı.
Gereğinde "ABD'nin Irak'ta bir işgalci olarak bulunduğunu" da yazabilmeli.
Amerikan Savunma Bakan Yardımcısı Wolfowitz hafta sonunda yeniden Türk ordusunun Irak savaşındaki tavrını eleştirdi... Boston Globe gazetesinde yayımlanan mektubunda yine "TSK'nın savaşın seyrini olumsuz etkilediğini" söyledi..
Savaş çoktan bitti... Defterler kapandı. Wolfowitz neden ikide bir Türk ordusunu eleştiriyor. Üstelik Türkiye'nin ABD'ye desteğini etkileyenin Ordu'dan çok Tayyip Erdoğan ve Abdullah Gül olduğunu bile bile...
Kimi yorumculara göre İran'la hesaplaşmaya hazırlanan ABD, Türk ordusuna manevi baskı yaparak kesinkes kendi yanına çekmeye çalışıyor.
Kimi yorumculara göre ise (biz de bu görüşü paylaşıyoruz) Washington da aynen AB gibi Kemalist ideoloji ve TSK'yı Türkiye'nin siyasi hayatında geri plana itmek için manevralanmaktadır.
Cengiz Çandar, Tercüman'daki sütununda, Irak'ta kurulacak demokrasinin mimarlığını yapan Profesör Noah Feldman'ın şu sözlerine yer verdi:
"Türkiye'nin daha demokratik oldukça, daha İslami olacağı görülüyor. Dolayısıyla, Türkiye, karışıklık ve şiddet olmaksızın, sadece, vatandaşlarının istedikleri adaya oy vermelerine izin verirse, bir İslami demokrasi haline gelebilir. Eğer, bu gerçekleşirse, dünyanın geri kalan bölümü için ortaya çıkacak dersler çok derin olacak. Türkler, Mustafa Kemal'in İslama ve Batı'ya karşı çıkma mirasını aşarak, İslam ile demokrasinin birbirine uyumlu olabileceğini kanıtlayan bir sentezi gerçekleştirmiş olacaklar."
Cengiz Çandar ABD politikasına yön veren isimlerden Noah Feldman'ın sözlerini şöyle özetliyor:
- Türkiye'de AK Parti iktidarlı bir demokrasinin, Irak için "örnek" teşkil edebileceğini anlatmaya çalışıyor...
Yıllardır Graham Fuller, Henri Barkey gibi isimlerin öncülüğünde pişirilen "Ilımlı İslam" modeli için uygulama vakti geldi mi? Galiba...
Beşiktaş ve Lucescu sezon sonunda şampiyonluğu yakaladı.Fatih Hoca da aynı süreçte elindeki en iyi forvetin Ümit Karan olduğunu yeniden keşfetti. Kutlarız.