İstanbul Büyükdere'deki kazıklı yoldan denize bir otomobil uçtu üç gün önce... İçinde bulunan iki genç kızla iki genç erkek boğularak can verdiler. Sabah'ın manşetinde yer alan haberde, kazaya
Bedrettin Dalan döneminde yapılan kazıklı yoldaki mühendislik hatalarının yol açtığı iddia ediliyordu.
Bedrettin Dalan bunun üzerine
Can Ataklı'ya telefon açmış, demiş ki:
- O yolda hiçbir hata yok. Sadece kuzeye açık olduğundan sıcaklık sıfırın altına düşünce buzlanma olur. Yetkilerin bunu bilmesi ve ısı sıfırın altına da düşmeden tuzlama yapması gerekir. Şehiriçi yollar 50 kilometre sürate göre yapılmıştır. 100 - 150 km'yle giderseniz doğacak kaza yolu yapanın olmaz.
***
Konuyla ilgili dün bir dostumuz aradı... Dedi ki:
- Boğaz'da olsun diğer semtlerde olsun kazaların sık tekrarlandığı noktalar vardır. Ufak tefek önlemlerle, bu kazaların önüne geçilebilir. Örneğin o bölgelerde yolların kenarına set yapılabilir. Başka önlemler alınabilir...Dostumuz soluklandı ve devam etti:
- Ülkemizde Trafik dernekleri, vakıfları, şoför kuruluşları vardır. Devlet ve kent yetkilileri ilgilenmediği gibi nedense bu sivil kuruluşlar da ölümcül kazalara seyircidir. Aklıma hemen iki kuruluş geliyor. Biri Şoförler Derneği diğeri Trafik Vakfı... Bu iki kuruluş halktan trilyonlar topluyorlar. Nereye harcandığını bilmediğim bu trilyonların küçük bir bölümünü ölümcül kazaları önleyecek girişimlere harcasalar ne olur?.. Bırakın bunu.. Devlet nezdinde önlem alınması için girişimde bulunsalar o da yeterli. Ama kimse parmağını oynatmıyor. Acıya boğulanlar da bağrına taş basıp oturuyor.***UFO'cular Türkiye'ye geliyormuş...
Türkiye'de uçan dairelerden çok uçan trilyonları görecekler de haberleri yok!..
***Otyam'ın tablosu...
Ressam ve yazar
Fikret Otyam devlet sanatçılığını reddetti biliyorsunuz. O yüzden her yıl olduğunun aksine bu yıl Çankaya Köşkü'nde verilen yılbaşı resepsiyonuna çağrılmamış. Ceza bu kadar mı?.. Hayır...
Fikret Ağabey gerisini dün Radyo Cumhuriyet'te şöyle anlattı:
- Çankaya Köşkü'nde misafirlerin ağırlandığı salonun girişinde tam karşıda benim GAP'la ilgili bir tablom asılı dururdu. Benim tablo oradan alınmış salonda görünmeyen bir tarafa asılmış. Benim tablomun bulunduğu yere de Atatürk'ün bir gözü Marmaris'e diğer gözü Çankaya'ya bakan bir tablosu asılmış. Resmen şaşı bir Atatürk... Altında da Kenan Evren imzası...
Farklı bir dil!
Sekiz yılı Türkiye'de geçen İngiliz antrenör
Gordon Milne'in hala Türkçe öğrenmediğini, tercüman aracılığıyla konuştuğunu yazmıştık dün. Okurumuz
Ergiz Esen diyor ki:
- İngilizce sözcük özentisinin ülkemizde ne kadar yaygın olduğunu düşünürsek... Sayın Milne,
ana dilinden farklı dilin konuşulduğu bir ülkede olduğunu henüz anlayamamış olabilir...
CHP'nin yarını...
CHP'den İstanbul Belediye Başkan adayı olmak için önseçime adaylığını koyan
Ali Özcan çekildi. Böylece Genel Başkan
Deniz Baykal'ın kendi adayı olarak lanse ettiği Adnan Polat tek aday kaldı.
Ali Özcan'la dün çekilmesinin sebeplerini konuştuk...
CHP'nin İstanbul ilçe başkanları kendisinden randevu istemiş. Hepsinin katılımıyla İl binasında bir toplantı yapılmış. Onların isteği doğrultusunda (Tabii dolaylı olarak Baykal'ın da) aday adaylığından çekilmiş...
Milletvekilliğine de aday olmayacağını bildirdi telefonda.
Manzaraya birlikte bakalım...
CHP Parti Meclisi Baykalcıların çoğunlukta olduğu bir organ.
İstanbul dahil birtakım merkezlerde ön seçim kararı alıyor Parti Meclisi...
Tabii ki
Baykal'ın da onayıyla..
Peşinden Ankara ve İstanbul'da ön seçimlere birkaç hafta kala...
Deniz Baykal Ankara'da
Murat Karayalçın'ı İstanbul'da
Adnan Polat'ı kendi adayı olarak öne sürüyor.
Bu kadarla kalmıyor...
İstanbul'da ön seçime girecek iki adayla başbaşa görüşme yaparak onlardan adaylıktan çekilmelerini istiyor.
Yani kendi lanse ettiği adayın demokratik bir yarışta ön seçimi kazanacağına da güveni yok.
Böylece ön seçimi lider seçimine dönüştürüyor.
Adaylardan
Ali Özcan çekilmek istemiyor...
Bu defa İstanbul'un ilçe başkanları sokuluyor devreye...
O ilçe başkanları ki... Demokratik bir önseçimi örgüt adına ilk başta talep etmesi gereken kişiler... Örgütün sözcüleri...
Bu sözcüler
Ali Özcan'a:
- Bırak demokratik yarışı falan... Sen adaylıktan çekil, liderin yaptığı seçim geçerli olsun, diyorlar...
Örgütün de ne ölçüde parti içi demokrasiyle alakalı bir yapı olduğuna ilişkin parlak bir örnek veriyorlar...
Siz sağ biz selamet...
***
Deniz Baykal'ın
Mesut Yılmaz'ı seçime razı ettiğinden bu yana 9 ay geçti. İktidar yükü altında olmayan, rakipleri sarsılmış bir parti liderinin bu süreyi iyi kullanarak partisini güçlendirmesi beklenirdi.
Oysa bugün CHP'nin yüzde 10 barajını aşıp aşamayacağı tartışılıyor.
CHP'li siyasetçi dostlar bu tür konulara girilmesinden hoşlanmıyor biliyoruz... İçlerinden
"Sana ne, parti Nisan seçiminde töközlerse Genel Başkan verir hesabını" diye düşünenler olabilir.
Ama kazın ayağı öyle değil...
CHP, ne
Baykal ve arkadaşlarının... Hatta ne örgütün malıdır...
CHP, ona oy veren emekçilerin, demokrasiye, laikliğe ve cumhuriyete inanmış aydın insanların partisidir.
Baykal'ın yarını kimseyi ilgilendirmez. Ama CHP'nin siyasette saf dışı kalması milyonları ve Türkiye'nin yarınını çok ilgilendiriyor. Kimsenin hakkı yok CHP'yi uçurumun eşiğine getirmeye...
***1048 polisin çeşitli suçlar işlediği ortaya çıkmış.
Demek ki halkı polisten korumak için de bir polis teşkilatı kurmak lazım.
***Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr