BRT'deki
Mim Noktası adlı programda af tartışılıyor. Avukat
Turgut Kazan siyasi ve düşünce suçlarını kapsamayan bir affın çelişki ve sakıncalarını anlatıyor uzun uzun:
      - Vahşi terörist diye Edirne sınırında yakalanan bir gencin avukatlığını yapıyorum, diyor, bu gencin suçu duvara
"Gazi olaylarının hesabı sorulacak" diye yazmış olması. O hesabı zaten Devletin sorması lazım. Onu geçelim. Bu genç aftan yararlanmayacak. Devlete karşı suç adı altında hapiste yatan yüzlerce, binlerce gencin çoğunun suçu da bu: Duvara yazı yazmak. Bu çocuklar aftan yararlanamayacak. Ama eline tabancayı alıp Osmaniye'den Gümüşhane'ye giderek orada Baro Başkanı'nı öldüren kişi aftan yararlanacak.
     Â
Turgut Kazan, Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'e bu affın sebebi hikmetini sormuş. Aldığı yanıt:
     Â
- Cezaevleri çok dolu..      Programa katılan Avukat
Kezban Hatemi söz alıyor:
     Â
- Eğer bu gerekçeyle bir af çıkartır, suç eğiliminde olanlara cesaret verirseniz, bir aya kalmaz cezaevleri dört misli dolar...      Suç işlemeye mecbur kalmış, kader kurbanı denilebilecek kişilerin affına hukukçular karşı değil. Ancak bu konuda bir ceza hafifletilmesi yapılacaksa bunu yargıçların yapması eğilimindeler. TBMM'nin değil. Ve affın siyasi ve düşünce suçlarına mutlaka uygulanması konusunda birleşiyorlar.
Sivas'ta tutulma...
      Sivas'ta güneş tutulmuş. Halkın bir bölümü alkışlıyor. Bir bölümü ıslık çalıyor. Bir bölümü de anlaşılmayan bir nedenle yuh çekiyor. Sivas'taki acar muhabirimiz
Kadir Dursun o sırada koşuşturma halinde:
      - Nedir derdin?
      - Çektiğim filmleri Kayseri'ye ulaştırmam lazım... Kargoya vermek için garaja gittim. Hiçbir firma almıyor.
"Yahu baba, niye almıyorsunuz?" diyorum.
"Bomba ihbarı var! Alamam!" diyor.
"Yahu baba, zarfın içinde fotoğraf var, aç bak, fotoğraflar patlamaz!" diyorum.
"Yok" diyor,
"Kesin talimat var..." Velhasıl hiç kimse almadı...
     Â
- N'olacak ÅŸimdi?.. Â Â Â Â Â Â - Bilmiyorum valla abi, koÅŸturmaya devam...
Kürtçe şivesi...
      Geçmişte fıkralarıyla epey ün yapmış olan Millet Meclisi Başkanı
Yıldırım Akbulut, birkaç gün önce oldukça önemli bir teşhiste bulundu:
     Â
- Kürtçe dil değil, şivedir.      Okurumuz
Nuri Toprak gönderdiği notta soruyor:
     Â
- Merak ettim. Acaba Kürtçe hangi dilin şivesidir?      Sayın
Yıldırım Akbulut bu merakı giderirse seviniriz.
      ***
      Bir merak da okurumuz
H. Harputlu'dan:
      - Son günlerde televizyonlarda Kürt sorunuyla ilgili tartışmalar yoğunlaştı ama tek bir açık oturumda Kürt asıllı bir vatandaşın sesini duymuyorum. Acaba neden?
      ***
      Ülkede yerli sermayeyi kediye yüklemeyi başardık ya, şimdi sıra yabancı sermayede!..
      ***
CHP'nin sıkıntısı
      CHP'nin sesi neden duyulmuyor... 2 milyon 700 bin seçmenin oyunu temsil eden CHP, neden yabancı sermaye tutulmasına uğramış TBMM'ye karşı halkın muhalefetine tercüman olmuyor. Dün bu soruları sormuş, Hükümet'i daha iyi izleyebilmek için CHP'nin bir gölge kabine oluşturması gereğine değinmiştik.
      Genel Başkan
Altan Öymen aradı dün... Gölge Kabine projesini daha Genel Başkan seçilir seçilmez dile getirdiğini anlattı:
     Â
- Şu anda Parti Meclisi üyeleri 80 ili tek tek dolaşıyorlar, dedi,
bu nabız yoklama gezileri bitince Gölge Kabine'yi oluşturacağız. Her bakanlık için birer izleme masası oluşturacağız. Her bakanlık bu masalardan denetlenecek.
     ÂSöz CHP'nin sesinin kamuoyuna yansımasına geliyor...
Altan Öymen sıcak bir örnek veriyor:
     Â
- Dün tahkim ve siyasi yasakları kapsayan bir basın toplantısı yaptım. Bütün gazeteler izledi. Anadolu Ajansı haberi saat 15:00'de gazetelere geçti. Ancak yaptığım konuşmanın tek satırı gazetelerde yer almadı. Pekçok konuda günü gününe açıklamalar yapıyoruz. Ancak medyada yansımasını görmüyoruz.      CHP Ankara İl Başkanı
Levent Gök arıyor. Emekçilerin bütün aktivitelerine katıldıklarını, tahkim gibi konularda paneller düzenlediklerini ancak medyada yer bulamadıklarını anlatıyor.
      Söyleyecek birşey bulamıyoruz. Atışa devam tavsiyesinde bulunuyoruz.
Türkiye tutuldu...
      Güneşin tutulduğu dakikalarda Meclis'in yenilerinden bir milletvekilinin, elindeki kocaman, kapkara bir şeyle güneşe baktığını gören gazeteci sordu:
      -
Hayrola efendim, elinizdeki o şey nedir?       Milletvekili yanıtladı:
      -
Karaciğer filmi! Hastanede, karaciğerimin röntgenini çektirmekten geliyorum. Elimde hazır film varken güneş tutulmasını ben de bununla izleyeyim, dedim.       ***
      Televizyonlar güneş tutulmasını
"Müthiş doğa olayı", "Muhteşem görüntüler" diye naklen yayınlarken bir milletvekili:
     Â- GüneÅŸ tutulmasını Avrupa'da en büyük katılımla izleyen ülke biziz, teÅŸhisinde bulundu.
      - Neden Beyefendi?
     Â- Çünkü en çok iÅŸsiz bizde...
     Â
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr