Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Mesut Yılmaz seçmenlerine "Türkiye Sözleşmesi" öneriyor... Sözleşmede Mesut Bey beş yılda 3.5 milyon kişiye iş bulmak, tüm çalışanlara işsizlik sigortası, her aileye bir konut, enflasyonu yüzde 5'e indirmek gibi taahütlerde bulunuyor. Karşılığında da vatandaştan ANAP'a oy istiyor. Bir tek oy karşılığında rüya gibi vaatler veren Mesut Bey sözleşmenin altında vatandaşa şöyle sesleniyor:
"Ben imzamı attım. Sen de at, sözünü yerine getir, oyunu Anavatan'a ver. Bu sözleşmeyi evinde sakla. Ben söz verdiklerimden birini bile yapmazsam benden hesap sor..."
Peki 5 yıl sonra hesabı nasıl soracaksınız?
- Söyle bakalım iki kere iki kaç eder Mesut Bey, mi diyeceksiniz?
Hayır...
Ertuğrul Özkök Hürriyet'te bu işin yolunu yordamını Mesut Bey'e soruyor:
- Bu taahüdü yerine getirememenin siyasi gereği nedir?
- Basarım istifamı, diye bir yanıt bekleyenler avucunu yalasın.
Mesut Bey'in yanıtı:
- En büyük müeyyide seçmen tarafından cezalandırılmaktır.
Yani "Seçmen öteki seçimde bize oy vermez, olur biter" diyor Mesut Bey.
Peki sözleşme yapmadan verdiği vaatleri tutmayan partilere ne ceza uyguluyor seçmen?..
Aynı şeyi... Bir daha oy vermemekten başka yapacağı ne var seçmenin?
Sözleşme ile Mesut Bey yeni bir taahüdün altına girmiyor kısacası..
Ama yandaşları doyurmak için altın değerinde bir beş yıl kazanıyor.
1983 yılında Turgut Özal'ın vaatlerinden birisi:
- Enflasyonu 5 yıl içinde yüzde 5'e indireceğiz, idi...
O gün bugün yüzde 50'nin altına düşmedi enflasyon...
Son 20 yılın 9'unda iktidar olan ANAP'ın liderine düşen, geçen yıllarla ilgili özeleştiri yapmak ve halktan özür dilemekti. O ise yeni atraksiyonlarla eski oyunu tekrarlıyor. Bakalım halkın kaçta kaçı yutacak?..

***
FP, 25 yıllık icraatını hazırlamış.
Geriye doğru mu, ileriye doğru mu?..
***

Genel ahlak

Kanal D ve ATV televizyonları önceki gece kapalıydı. RTÜK, "Çarkıfelek" ve "Bay Turnike" programlarında genel ahlaka aykırı yayın yapıldığı gerekçesiyle kapatma kararı almıştı. Çarkıfelek yayımladığı hemen her gün reyting rekorları kırarak birinci oluyor. Bay Turnike de ekranların en çok izlenen programları arasında yer alıyor. Her iki programa da milyonlarca telefon geliyor. Kimi yarışmacılar bir araba ya da ev kazanabilmek için Güner Ümit ve Mehmet Ali Erbil'e yalvarıyorlar. Her iki sunucu da zaman zaman yarışmacılar karşısında zor duruma düşüyor.
Güner Ümit ve Mehmet Ali Erbil şov yapıyorlar. İşleri bu... İşlerini yaparken de kimi sözleri ve davranışları nedeniyle çalıştıkları kanal kapatılıyor. Gerekçe de ağızlarından kaçırdıkları "birkaç söz"ün genel ahlaka aykırı bulunması...
Peki, milyonlarca insanın çaresizliğe terkedilmiş olması, çağdaş ülkelerde maaşla rahatlıkla alınabilen bir ev veya araba için saatlerce ekran başında beklemeleri, sunuculara yalvarmaları, çoluk çocuk önünde onurlarını ayaklar altına atmaları genel ahlaka uygun mu?

Slogan 2K, 3G

ANAP'ın 5 yıllık iktidar programının sloganı belli oldu:
"2 R, 3 G"...
Yani "2 yıl restorasyon 3 yıl gelişme..."
Bir dostumuz telefonda:
- Bence slogan "2 K, 3 G" olmalıydı, dedi...
- Yani?
- 2 yıl koy, 3 yıl götür...

Tercih halkımızın

Şu anda işbaşında son yıllarda benzerine rastlamadığımız ve pek de alışık olmadığımız bir hükümet var... Bakanlıklardan yolsuzluk haberleri gelmiyor. Bakanlar gaf yapmıyor, kendi reklamlarını yapmak için şova soyunmuyor, bir şey yapmış görünmek için zorlama demeçler vermiyor, yalan söylemiyorlar. Bu hükümetin bakanları Türkiye ölçülerinin üzerinde olağanüstü yaratıklar mı? Yoo... Olağan bir kadro... Farkları biraz mürekkep yalamış ve helal süt emmiş olmaları. Çalıp çırpmasını bilmiyor, öğrenmeye de çalışmıyorlar. Partilerinin felsefesinde de çalıp çırpmak olmadığından yolsuzluk haberlerinden mahrum bırakıyorlar medyayı... Türkiye uzun yıllardır ilk kez kendi saygınlığına yaraşır bir kadro tarafından yönetiliyor. ANAP ile koalisyonda iken ortağın yolsuzluklarına göz yummaları eksi puanlarıdır kuşkusuz... Bugünkü başarıları, menfaat çetelerinin hırslarını seçim sonrasına ertelemeleri ve hükümet üzerindeki baskılarını kaldırmalarıyla da bir miktar ilgilidir. Ama yine de iktidarda olup iktidar nimetlerine bu kadar uzak duran bir hükümet son yıllarda görülmüş değildir...
Demek ki böyle kadrolar da bulabiliyor Türkiye...
Gerçi bu kadro halkın değil Bülent ve Rahşan Ecevit'in seçimidir. Ama nihayetinde halkın oyuyla işbaşına gelmişlerdir.
Peki halk bu tür kadroları neden güçlendirip genişletmiyor?
Tabii ki sorunun yanıtları birden fazladır.
Acaba geçenlerde bir taksi şoförüyle yaptığımız sohbet bu yanıtlardan biri midir?
Dikkatlere sunalım...
- Oyunu hangi partiye vereceksin kaptan?
- Önceki seçimde DYP'ye vermiştim, geçen seçimde Refah'a verdim, bu seçimde Ecevit'e vereceğim...
- Sence Ecevit bu seçimde birinci parti olur mu?
- Olmaz abi?
- Sonuç ne olur?
- Bence Refah yine birinci parti olur. İkinci ANAP, üçüncü Ecevit olur... Hatta belki DYP Ecevit'in önüne geçer...
- Neden Ecevit birinci parti olamıyor?.. Üstelik Apo'yu da getirdi...
- Bizim millet çalıp çırpmayanı pek sevmez abi...
- Yani bizim millet kendini soyanı mı seviyor?
- Yoo o da değil... Millet komşuda pişer bize de düşer diye düşünür... Yani nasıl desem?
Şoför arkadaş tam anlatamadı ama biz anladık: "Millet çalıp çırpan bir iktidarın ona da kural dışı kazancın yollarını açacağı düşüncesindedir" demek istiyordu.
Bu şoför arkadaşın tahminleri tutar mı? Önemli değil. Önemli olan ona bu düşünceleri ilham eden ortamdır.

***
ANAP, siyasette sözleşme dönemini başlatmış...
Vay vay vay, demek parti programları sözleşme sayılmıyordu ha!..
***






Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr