Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Melih AŞIK

Bakanlar Kurulu, 5'i İstanbul'da olmak üzere yurt çapında 19 bölgeyi bir çırpıda "Turizm Merkezi" ilan ediverdi. İstanbul'da elde kalmış üç - beş parça yeşil alan da böylece Belediye ve Koruma Kurulu denetiminden kaçırılarak vahşi yapılaşmaya açıldı.
İstanbul'da "Turizm Merkezi" ilan edilen 5 parça alandan 3'ü Beşiktaş Belediyesi sınırları içinde... Birincisi; Barbaros Bulvarı'nın sağ yanında, Conrad Oteli'nin karşısına düşen park ve hemen onun aşağı tarafında, Şeyh Zafir Konaklarının bulunduğu alan.. İkincisi; Beşiktaş sahilinde onarımı yıllardır süren Devlet Konukevi'nin bulunduğu alan... Üçüncüsü.. Kuruçeşme Vapur İskelesi'nden başlayıp Ortaköy'e doğru uzanıyor, Dalan döneminde inşa edilen Kuruçeşme Parkı'nı da içine alıp (Alarko'nun tam karşısındaki) Defterdar Camii'ne dek geliyor...
Bölgeyi iyi bilen isimlerden Beşiktaş Belediye Başkanı Ayfer Atay'a yeni "turizm alanları" konusunda görüşünü soruyoruz. Burnundan soluyor:
- Bu uygulama gerçek bir katliam.. Beşiktaş'ın en büyük iki parkı "Turizm alanı" içinde kalıyor böylece... Biz ilçe belediyeleri ancak elimizden çıkan yeşil alanlar için isyan ederiz. Ama asıl tepki vermesi gereken Büyükşehir Belediyesi.. Tayyip Erdoğan ağırlığını gerçek anlamıyla koymak zorunda...
- Nasıl yani?..
- "Turizm alanları"
uygulamasıyla Büyükşehir Belediyesi'nin imar planı yapma yetkisi elinden alınıp Turizm Bakanlığı'na devrediliyor. Hatırlayacaksınız; Nurettin Sözen döneminde de bu tür bir uygulama gündeme gelmişti. Sözen, İdare Mahkemesi'nde dava açtı ve kazandı. Şimdi Tayyip Erdoğan'ın da Sözen tarafından açılan davayı emsal göstererek, aynı gerekçelerle yeni "turizm alanlarını" iptal ettirmesi mümkün...
Top şimdi Recep Tayyip Erdoğan'da... İstanbul'u sevenler arkasında... Bakalım Recep Tayyip, son İstanbul yağmasını önlemek için üzerine düşeni yapacak mı?..

Mesut Yılmaz'ın bindiği uçaklar neden sık sık arızalanıyor?
CHP Milletvekili Profesör Onur Kumbaracıbaşı bunun sebebini öğrenmiş. Geçenlerde bunu Mesut Yılmaz'a söyleme fırsatını da bulmuş.
Mesut Yılmaz'ın bindiği Doğuş Holding'e ait uçak Ankara yolunda arızalanıp geri dönünce Başbakan'ı tarifeli THY uçağına almışlar. Mesut Bey gelmiş, Onur Hoca'nın yanındaki koltuğa oturmuş. Onur Hoca:
- Aman bir yere dokunmayın, demiş Mesut Yılmaz'a...
- Neden?
- Çünkü bindiğiniz uçakların orasını burasını kurcalıyormuşsunuz, uçaklar onun için sürekli arıza yapıyormuş...
Mesut
Bey gülmüş. Yolculuk boyunca bir yere dokunmamaya özen göstermiş!..

Sivas Cumhuriyet Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Ali Erkul, Fen - Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü 3'üncü sınıf öğrencilerine vize sınavı yaptı. Sınava katılan öğrenciler sorulara olağan yanıtlar verdiler. Öğrencilerden E. Y'nin yanıtları ise Doç. Ali Erkul'u tereddütte bırakan, acaba bu kağıda kaç versem diye hayli düşündüren bir içerik taşıyordu. Önce Hoca'nın sorularını aktaralım:
- Tönnies ve Durkheim'in "toplum" görüşlerini karşılaştırmalı olarak açıklayınız.
- Weber'in sosyoloji, yöntem ve din görüşlerini anlatınız.
- Pareto'nun sosyoloji ve yöntem anlayışı nedir?..
- "İdeal tip", "tortu ve türev", "toplumsal olay" kavramlarını açıklayınız...
Bu sorulara E.Y, şu uzun yanıtı verdi:
"Korkunç bir yabancılaşmanın eşeğindeyiz. Gün geçtikçe çürüme tüm hayatımıza sirayet ediyor. Bir gün uyandığımızda kendimizi bir çay kaşığından farksız hissedeceğiz. Bir çay kaşığı gibi... Ve aynada gördüğümüzün kendimiz olup olmadığıyla tanışacağız belki de...
Tüketiyoruz. Çağdaş tüketim mabetlerimiz var. Ve yakamıza yapışan, bizi kentin bir parçası olmaya zorlayan yeryüzü tanrılarımız. Kentin kutsal kitabından bir parça koparıp sonra bunu yaşamaya çalışıyoruz. Bir başkasının yaşamımıza çizdiği çizgilerin anlamını sorgulamakla, belki de onları yaşamakla geçiyor günler.
"Çok az kişi gerçekten yaşar, diğerleri günü kurtarır" (Oscar Wilde)
Hayatta yaşamaktan başka çaresi kalmayan insanlarız. Parmak izlerimiz sıfır ve duruşlarımız italik. Varlığımızı, hayatı ışığı aldığımız yere ispat etmek zorundayız.
- Sen hocam, sen!
- Yaşamı ne kadar hak ediyorsun?
- Yaşamla aranda ödenmemiş hesapların olduğunun farkında mısın?
- Her soruya cevap vermenin çürümeyi, yabancılaşmayı hızlandırdığını bilmiyor musun?
- Kendimize cevabı bilinen soruları sormak yanılgıdan öteye geçirmez bizi...
- Cevabını önceden bildiğimiz soruları boşluğa sorup oradan bir anlam oluşmasını beklemek...
- Beklemek... Oldum olası tembelliği çağrıştırır bana.
- Ölüm pazarlayan, ideoloji pazarlayan, sokaklara her gün karbonmonoksit yağdıran "sefertası binalarıyla" kaçak yaşamlara zorlayan kent ve zavallı kentliler...
- Hep bir "karşı kıyısı" olanlar..
- Ölümü yakasında bir aksesuar olarak taşımayanlar..
- Kaçak yaşayanlar...
Ve öğrenci E.Y şöyle döşenmiş son satırı:
(Kağıt boş kalmasın dedim hocam)
Acaba kaç vermeli bu öğrenciye?..



Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr