Fenerbahçeli spor ve düşünce adamı Ali Şen'in dünkü Sabah'ta yayınlanan yazısından bazı satırlar:
      "... Başta Doğan Babacan, Ahmet Güvener, Ahmet Çakar ve onların düdüklü temsilcileri Vahap Beyaz, Metin Tokat ve Ayhan Yücebilgiç müthiş bir görev yapıyorlar. MHK'yı suçluyorlar. MHK Başkanı dürüstlük abidesi Hilmi Ok'u hedef gösteriyorlar. Bütün bunlara cesareti veren Haluk Ulusoy ve arkadaşlarıdır.
      ... Ali Aydın (G.Saray - Altay maçının hakemi) talimat aldı. Altay'ı katletti.
      ... Hilmi Ok kendi komitesinde üç kişiye dikkat etsin. Bunlar Fenerbahçe düşmanlığını harekete geçirdiler... Bu yazdığım isimlere ilaveten Erman Toroğlu da bu isimlerin içinde..."
      ***
      Merkez Hakem Komitesi Başkanı Hilmi Ok'u himayesi altında almış görünen Ali Şen, dünkü yazısında önüne geleni düşmanlıkla suçlarken, yanıbaşındaki sütunda bir başka Fenerli yazar, Galatasaray'dan çok gol yedikleri için Altaylı futbolcuları haşlıyor, geçen hafta Trabzon - GS maçını yöneten Oğuz Sarvan'ı eleştiren Hakan'a ceza verilmesini öneriyordu. Fenerli basın atakta. Galatasaray - Altay maçının Hakemi Ali Aydın topa tutulurken bir hafta önce Oğuz Sarvan'ın Trabzon'da Galatasaray'ı katlettiği çoktan unutuldu. Fenerbahçe - Dardanel maçını yöneten Hakem Kadir Tozlu'nun maça etki yapacak hatalar yaptığını ve oyunu en az 3 dakika erken bitirdiğini Sabah'ta Erman Toroğlu yazıp duruyor. Kimse oralı değil. Maçın sonunda Hakan ve Hagi'nin formalarını yan hakemlere hediye etmeleri daha önemli! Sanki maç sonrası bir "anı" değil de, maç öncesi rüşvet verilmiş...
      Özeti... Türkiye'de en iyi futbolu Galatasaray oynuyor. Fenerbahçe oynadığı futbolla şampiyonluk umudu vermiyor. O yüzden Fener'in saha dışı ekibi, hakemleri ve rakipleri G.Saray'a karşı kışkırtacak taktiklerle şampiyonluk arıyorlar. Bakalım bulabilecekler mi?
      İstanbul'da ekmek 35 bin liradan 40 bin liraya yükseltilirken Ankara'da tam tersi yönde ilginç bir gelişme yaşanıyor... 35 bin liralık ekmek bir süredir fırın ve bakkallarda 25 bin liraya satılıyor.
      Ekmek, hem Ankara hem İstanbul'da geçen yılın ikinci yarısında 35 bin liraydı. Ankara Fırıncılar Odası, bir miktar da Rekabet Kurulu'nun incelemesinden çekinerek fiyatları serbest bırakınca fırın ve bakkallar arasında rekabet başladı. Bu rekabet sonucu Ankara'da ekmeğin fiyatı 25 bin liraya kadar düştü.
      Bu sütunda zaman zaman İktisatçı dostumuz Teoman Yazgan'ın çağrılarına yer vererek ekmeğin olduğundan daha ucuza satılabileceğini yazıyoruz. Halen İstatistik Enstitüsü Başkanlık Danışmanı olan Teoman Yazgan, tam rekabet koşulları sağlandığı takdirde ekmeğin çok daha ucuza satılabileceğini aylardır söylüyor. Dediği de çıkıyor. Teoman Bey bize ilettiği notta diyor ki:
     Â- KonuÅŸtuÄŸum bakkallar fırından ekmeÄŸi 21 liraya aldıklarını söylüyor. Demek ki fırınlar ekmeÄŸi 21 liradan sattıkları halde kar edebiliyorlar. Geçen yıl aynı ekmek 35 bin liradan satılıyordu. Bugün ise Ä°stanbul'da fırınlar aynı ekmeÄŸi, neredeyse yüzde yüz fiyat farkıyla, 40 bin liraya satıyorlar.
      Vatandaşa yönelik bu kadar açık bir sömürüyle hükümetin neden ilgilenmediğini soracak olursanız... Eee, koyunların değil, kasapların adamları onlar. Neyle ilgilenip neyle ilgilenmeyeceklerini de iyi bilirler...
      Dostumuz, bayram tatilini turizm cennetimiz Antalya'da geçirmiş...Ama Antalya'nın içine çakılıp kalmamış. Bir gün Kemer tarafına gitmiş, bir gün Alanya tarafına...İzlenimlerini anlatıyor.
      "Bayramın 3'üncü günü Toros'ların eteğinde Köprülükanyon diye harika bir yere gittik. Kanyonun ve onun içinden geçen Köprüçay'ın güzelliği anlatılır gibi değil. Tam kanyonun ağzına kondurulmuş lokanta ise tam bir felaketti. Olabildiğince çirkin, zevksiz ve dermeçatma... Hele tuvaleti? İçine köpek koysan durmaz. Tuvalet kağıdını bırakın, sabun bile yok. Servis dersen hepsinden beter... Çevre köylerden toparlanarak getirilmiş garson çocuklara masayı temizletmek bile mesele oldu...
      ...Yediğimiz 8 porsiyon balığı "12 adet" yazan patron itirazımız üzerine önce 11'e, sonra lütfen 8'e düşürdü. Tuvaletin niye bu kadar kötü olduğunu sordum, "Burası SİT alanı, büyük tuvalet inşa etmeme devlet izin vermiyor" diye yanıtladı. Ya tuvalet kağıdı, ya sabun? Ona da devlet izin vermiyor zahir!..
      ...Bayramın son günü Aksu ırmağının Akdeniz'le buluştuğu yerde salaş bir lokantadaydık. Lokantanın bulaşık yıkama bölümü nehrin hemen kenarına kondurulmuş. Bulaşıkları, ırmaktan çektikleri tulumba suyuyla yıkıyorlardı ve kirli, deterjanlı suyu aynı yerden aynı ırmağa boca ediyorlardı. 10 - 15 metrekarelik alanda ırmak suyunun rengi bir başka olmuştu ve daha vahimi hiçbir müşteri bu pisliği sorun yapmıyordu.
      Geceleri konakladığımız Lara ise bir başka felaketti. Güzelim bahçeler talan edilmiş, üzerine 10 katlı, 15 katlı binalar kondurulmuştu..."
      ***
      Bayram tatilinde Yunan adalarını gezen bir dostumuz ise dedi ki:
     Â- Yunanistan'da turizm tıkır tıkır, en ufak falso vermeden iÅŸliyor. Halk ve görevliler turizmi adeta ibadet titizliÄŸiyle götürüyor. Türkiye'ye ayak basınca kendimi Hindistan'da zannettim...
      Neden böyle? Çünkü "yağma kültürü" hayatın her alanına olduğu gibi turizme de hakim oldu... Günü kurtarmak... Vurup kaçmak... Şark kurnazlığı... Temiz duyguların ve değer yargılarının önüne geçince böyle oldu...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr