Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


       Bir arkadaşımız yaz tatilini Saraybosna'da geçirmiş... Saraybosnalı Boşnak akrabasının komşu ülke Karadağlılara ilişkin anlattığı fıkrayı nakletti.
       Karadağlılar, eski Yugoslavya sınırları içinde yaşayan halkların en tembeli olarak ün yapmışlar. Ne kadar mı tembelmişler?
       Efendim, Yugoslavya'daki iç savaş sırasında Karadağ dört bir yandan ateş çemberiyle çevrilmiş. Dışarıdan hiçbir yardım gelemeyen ülkede bir süre sonra açlık başlamış. Halk bakmış ki, bu gidişin sonu zaten açlıktan ölüm, bari topluca intihar edelim de daha fazla acı çekmeyelim demişler. Çoluk - çocuk onbinlerce Karadağlı, uzun bir yürüyüşten sonra ülkenin en büyük uçurumunun yer aldığı dağın tepesine gelmişler. Hep birlikte kendilerini tam aşağıya atacaklar ki, arka taraftan bir ses duymuşlar.
     Â- Duruuunnn, intihar etmeyiiinn! Amerika'dan aylardır beklediÄŸimiz patates yardımı az önce geldiii... Patatesler ÅŸu anda gemiden boÅŸaltılıyooorrr.
       Uçurumdan aşağı atlamak üzere olan Karadağlılar hep birlikte sormuşlar.
     Â- Ä°yi de, patatesler haÅŸlanmış mııı?
       - Eveeettt, haşlanmııışşş...
     Â- Güzeeelll, peki soyulmuÅŸ muuu?
       - Hayııırrr, soyulmamııışşş..
       Bu yanıtı alan Karadağlılar hep birlikte kendilerini uçurumdan aşağıya bırakmışlar.

Dekoder örneği

       Dostumuz 315 milyon liraya kıyıyor... Teleon'dan maçları izlemek için dekoder satın almak istediğini bu firmanın Mecidiyeköy'deki bayiine önceki gün bildiriyor. Aldığı yanıt:
       - Kablolu TV yayınları için uygun dekoder henüz gelmedi. Önümüzdeki hafta geleceğini umuyoruz.
     Â- Peki bu hafta maçları nasıl izleyeceÄŸiz?
       - Bu hafta maçlar şifresiz yayınlanacak.
       Dostumuz maça gitmeye de gerek görmüyor. Akşam ekran karşısına oturduğunda ne görsün... Ekranda sadece gölgeler. Yayın şifreli.
       Dostumuz ekliyor:
       - Bir kamu hizmetinin "kamu hizmeti bilinci"ne sahip olmayan, kendinde böyle bir sorumluluk hissetmeyen anlayışa devredilmesi halinde sonucun ne olacağına ilişkin küçük bir örnek izledik bu hafta. Bu örneğin Tahkim tartışmalarına da ışık tutacağını umuyorum...

Desolfasido...

     Â"Senin ülkende iÅŸ yaparım ama senin yasalarını deÄŸil kendi yasalarımı uygularım" diyor adam. Bizimki koltukta kalabilme uÄŸruna "Emrin olur" diyor. Bu uÄŸurda Erbakan'ın cezasını bile affetmeye razı. "Ne yapıyorsun yahu, ülkenin geleceÄŸini tehlikeye atıyorsun" diyenlere özlü bir cevap veriyor:
     Â- Bunlar zamanında televizyona da karşı çıkmıştı.
       Peki kendisi kim?
       Kendisi son 50 yıldır koltuk uğruna verdiği tavizlerle ülkeyi ABD'nin ve IMF'nin kucağına oturtmuş olan dönek politikacı. Hangisi büyük suç? Televizyona karşı çıkmak mı, ülkeyi emperyalizmin emrine sunmak mı?..

Amerikan fıkrası

       Amerikalıların en acımasız fıkraları avukatlarla ilgilidir.
       İşte onlardan biri... Avukat Nedim Durukan'dan...
       Bir barda yüksek sesle konuşan Amerikalı bir ara:
       - Bütün avukatlar inbedir, deyivermiş...
       Barın öte ucundan biri tepki göstermiş.
     Â- Ne biçim konuÅŸuyorsun sen, sözlerine dikkat etsene...
       - Siz avukat mısınız, diye sormuş adam...
     Â- Hayır inbeyim...

DeÄŸiÅŸim!

       Değişken ve delişmen gazeteci Fahrettin Fidan teybini eline aldı, Oran'daki malum evi dinlemeye daldı:
     Â- Hayır Bülent, hayır, deÄŸiÅŸime evet ama bu kadarına da hayır.
       - Ama why not darling? Bu görüntüm fena mı olmuş?
     Â- Civciv sarısı saçlı bir Bülent Ecevit! Kusura bakma ama ben ben olduÄŸum sürece bu tür bir deÄŸiÅŸimi asla kabul edemem.
       - Tamam, tamam, peki... O zaman sadece sol tarafım sarı olsun, sağım aynı kalsın.
     Â- Yarısı sarı, yarısı kına rengi bir kafa ha? Sen beni emeklilik yaşına numaradan karşı çıkan sendikacılarla karıştırıyorsun galiba... Hayır Bülent, hayır, kararım kesin, seninle bu konuda asla hiçbir pazarlığa girmem.
       - O zaman saçlarım eskisi gibi kınalı kalsın ama arkamdan at kuyruğu yapmama izin ver bari.
     Â- Bu sefer de borsacılarla karıştırdın. Ben bu konuda pazarlık yok diyorum, sen ille de taviz koparmaya çalışıyorsun.
       - Globalleşme - küreselleşme ve de uzlaşma çağında olduğunu unutuyorsun ama hayatım.
     Â- Sen de 75 yaşında olduÄŸunu unutuyorsun.
     Â
- Bilmiş ol ki Rahşancığım, bu sözlerinle "75'lik Devrimci"yi derinden yaralamış bulunuyorsun.
     Â- Ya senin ÅŸu son günlerde deÄŸiÅŸim, deÄŸiÅŸim diye tutturup 50 yıllık hayat arkadaşının yüreÄŸinde açtığın onulmaz yaralar?
       - Yararsız bir tartışma! Ben dışarıya çıkıyorum hayatım.
     Â- Bu kıyafetle mi!?
       - Ne var kıyafetimde?
     Â- Altında bermuda bir pantolon, ayaklarında Bodrum iÅŸi bir sandalet ve üzerinde (Change), yani (DeÄŸiÅŸim) yazan bir tişört! Ve sen bu kıyafetle dışarı çıkmak istiyorsun!
       - Ve sen de buna karşı çıkıyorsun! Ah o sol kafa, aaahhh! Allah bilir sen bir zamanlar köprüye de karşı çıkmışsındır.
     Â- Evet, beraber karşı çıkmıştık.
       - Benimki dündü. Biliyorsun ki; Dün dündür, bugün bugün!
     Â- Yaaa, demek öyle? O zaman sana iyi günler Süleyman! Bey. Ha, senin arkandan ben de çıkıyorum bu evden... Hem de bir daha dönmemecesine...
       - Dönmemecesine mi? Nereye gidiyorsun Rahşocuğum?
     Â- Nereye olacak, tabii ki kaybettiÄŸim eÅŸimi aramaya!

       ***
       Ülke bağımsızlığını savunmak artık demode!..
       Bakın Ecevit'e, nasıl da ağızından "global" damlıyor!..
       ***


     Â

Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr