Yıllardır tanıdığım bir parti yöneticisi dostum hiç beklemediğim bir teklifte bulundu:
- Köşe yazarlığından hâlâ bıkmadın mı yahu, gel seni milletvekili yapalım.
Şaşırdım:
- Sağ ol, dedim, ama o yükün altından kalkamam. Çok özveri isteyen çok zahmetli bir iş sizinki.
- Ama sağladığı avantajlar o denli büyük.
- Mesela?
- Emekliliği de ekledin mi 120 bin lira maaşı var. Lokantamızda fiyatlar on yıl öncesinin fiyatları. Seyahatler için harcırah alırsın. Telefon ücretini Meclis öder. Çalışma odan, sekreterin, danışmanın olur. Tabii daha önemli avantajları da var.
- Mesela?
- Çoluk çocuk, anne baba ömür boyu sağlık harcaması yapmıyorsun. En iyi hastanelerde bedava yatıyorsun. İlaç bedava. Ailece kırmızı pasaportun oluyor. Bütün aile ömür boyu vize zahmetine girmeden seyahat ediyorsunuz. Uçaklarda VIP hizmeti alıyorsun. Üç beş gün bakanlık yaparsan ömür boyu araç ve koruma polisi veriliyor.
- Mesai nasıl oluyor?
- Haftada üç gün Meclis, dört gün tatil. Yazın üç ay tatildesin.
- Haftada üç gün Ankara’ya gelmek yorar beni.
- Şart değil yahu, bir arkadaşa vekâlet verirsin, senin yerine oy kullanır. Meclis’e uğramadan görev yapan çok arkadaş var.
- Onları arayıp soran olmuyor mu?
- Arayan soran olursa komisyon toplantısında veya seçim bölgesinde, diyoruz, idare ediyoruz.
- Ara sıra kavga çıkıyor, ben kavgadan korkarım.
- Kavgaya girmezsin, oturduğun yerde sıra kapağını vurursun, yeter.
Arkadaşıma: Bir düşüneyim, dedim. Hâlâ düşünüyorum. İçimden bir ses vatan görevidir, memleket meselesidir, halka hizmettir, gir Melih bu asil yükün altına, diyor ama. Bir yandan da hanım sarsıyor: Bey rüya görüyorsun galiba, ne o sesler… falan diye uyandırmaya çalışıyor. Rüya da fena değildi aslında pek uyanmak istemiyorum.
GEYİK
Ülkemizde haysiyet kırıcı bir uygulama var: Av turizmi.
Belli illerde her yıl av ihalesi açılıyor. Tur şirketleri ihaleye giriyor. Belli sayıda hayvan vurmak için para karşılığı izin alıyor. Sonra bu izni av meraklısı yabancı turistlere satıyor. Avcı turist geliyor, anlaştığı sayıda hayvanı vurup bu cinayetin keyfini çıkarıyor!
Bu yıl dört ilde, Afyon, Kütahya, Denizli ve Eskişehir’de 20 adet kırmızı geyik için ihale açılmıştı. Eskişehir Hayvanları Koruma Derneği Başkanı Avukat Gülçin Yapıcı mahkemeye başvurdu, bu ihale için önce yürütmeye durdurma kararı aldırdı, peşinden ihalenin iptal edilmesini sağladı.
Avukat Yapıcı, dilekçesinde, “Ekolojik dengenin bir unsuru olan ve nesli tükenmekte olan kızıl geyiklerin öldürülmesi aslında cinayettir ve hukuka aykırıdır” dedi. Mahkeme kabul etti.
Geyikleri kurtaran Avukat Yapıcı’yı ve kararı veren mahkemeyi kutluyoruz.
ORMAN
22 Mart Dünya Ormancılık Günü nedeniyle kentin bazı yerlerine asılan afişlerde Nâzım Hikmet’in ünlü dizesi okunuyor:
“Yaşamak bir ağaç gibi hür ve bir orman gibi kardeşçesine”
Doğrusu güzel bir dizedir bu.
İyi niyetle, sık sık dile getirilir.
Ne var ki gerçeklerle örtüşmez.
Çünkü ormanda ne ağaçlar ne diğer bitkiler ne de canlı varlıklar kardeşçesine yaşar.
Bitkiler güneşe ulaşmak için birbirini iterek yükselmek için yarışır.
Hayvanlar birbirini yemek için koşuşturur.
Yerin altında börtü böcek arasında muazzam bir kavga vardır.
Var olmak için yok etme kavgası sessiz ama vahşice sürer gider.
Orman kendi kanunları olan apayrı bir dünyadır.
Nâzım Hikmet bize ormanın şairane görüntüsünü anlatır sadece.
CiHANDA SULH
Sinemacı ve siyasetçi Sırrı Süreyya Önder, İzmir İktisat Kongresi’ne davet edilmiş, orada yaptığı konuşmada Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” sloganıyla aslında barış mesajı vermediğini söylemiş.
Peki, Atatürk acaba ne mesajı vermiş?
Atatürk’ün 13 yıl dışişleri bakanlığını yapan Tevfik Rüştü Aras hatıralarında diyor ki:
“Atatürk’ün cihanda sulh, yurtta sulh prensibi manası bilinmeden kullanılıyor. Aslında bu prensip sosyalist bir görüşü ifade eder. Cihanda sulh, barışın ortak savunmasıdır, kolektif barışı temsil eder. Kolektif barış fikrini Sovyet Dışişleri Bakanı Litvinof ile birlikte ortaya attık.”
Tevfik Rüştü Aras, “yurtta barış” mesajıyla da ülke içinde sınıf çatışmasının önüne geçmenin hedeflendiğini anlatır.
(Kitap: Atatürk’ün Dış Politikası, Kaynak Yayınları, 1995)
UCM
Uluslararası Ceza Mahkemesi, Ukrayna’ya savaş açtığı için Rusya Devlet Bakanı Putin hakkında yakalama ve yargılama kararı çıkardı.
ABD Başkanı Bush, geçerli bir savaş sebebi olmaksızın Afganistan’ı, peşinden de kitle imha silahı yalanıyla Irak’ı işgal etti. İki milyondan fazla insan öldü, milyonlarca insan göçe mecbur bırakıldı. Uluslararası Ceza Mahkemesi Başkan Bush ile adamları Dick Cheney ve Colin Powel’a sarı kart dahi göstermedi. Nasıl bir adalet varsa o mahkemede…