Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

CHP Pazar günü Taksim’de görkemli bir miting yaptı. Sloganı: “Ne darbe, ne dikta; yaşasın özgürlükçü demokrasi” idi...
Bu slogan “Özgürlükçü olmayan demokrasi olur mu?” sorusuna yol açtı ve biraz tebessüm yarattı ama kastedilen herhalde Türkiye’deki sistem idi.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun 10 maddelik manifestosu da iyiydi. Örneğin dedi ki:
- 15 Temmuz darbe girişimi parlamenter demokrasimize karşı yapılmıştır.
- Darbe girişimi, demokrasimizin teminatı olan demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti ilkesinin ne kadar yaşamsal olduğunu bir kez daha kanıtlanmıştır.
- Girişim, devlet yönetiminin liyakata dayanması gerektiğini ortaya koymuştur. Devleti ele geçirme anlayışını tarihe gömmeliyiz.
***
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde artık iki yol uzanıyor...
Ya bir makas değiştirecek... Laiklerle kavgayı bırakacak... Demokratik laik parlamenter demokrasiye saygılı bir yol tutacak.
Ya da kendi mutlak egemenliğine dayalı bir sistemi zorlamaya devam edecek.
Dış dünyada Erdoğan’a yönelik: “Darbeyi fırsat sayıp muhaliflerini temizleyecek” düşüncesi ağır basıyor. Örneğin Frankfurter Allgemeine gazetesi şöyle diyor::
“Olağanüstü hal Fransa ve Belçika’da terör ile mücadele amacıyla ilan edilmişti. Türkiye’de ise Erdoğan’ın amaçlarına hizmet ediyor.”
Tayyip Erdoğan, kendine yeni bir yön çizmek zorunda. Dünkü Beştepe buluşması umarız bu yolda iyi bir başlangıç olur.

Önlem ve ünlem!

İktidar yetkilileri 15 Temmuz benzeri darbe girişiminin bir daha yaşanmaması için almayı düşündükleri önlemleri sıralıyorlar;
Jandarma’nın tamamını İçişleri Bakanlığına bağlayacağız... Askeri liseler ve harp okullarını kapatılabiliriz... Askeri birlikler şehir dışlarına çıkartılacak.
İyi de bunlar önlem mi? Bunları yaparak darbeleri tarihe gömmek mümkün mü?
Haydi, diyelim size tam bağlı olmadığı... Yani sicil, terfi ve tayinler konusunda devre dışı kaldığınız için Jandarma’nın darbe girişiminde büyük rol oynamasına engel olamadınız. Peki, size bağlanırsa sorun çözülecek mi? Sicili, terfi ve tayiniyle polis teşkilatı tamamen iktidara bağlı. Peki orada Fetullahçılar 17 - 25 Aralık’a kadar çok etkili değiller miydi? 17 - 25 Aralık süreci olmasaydı bugün de o etkileri devam ediyor olmayacak mıydı? 17 - 25 Aralık’tan sonra yaptığınız büyük tasfiyeye rağmen poliste hâlâ hatırı sayılır ağırlıkları yok mu?
Sizi darbe girişiminden haberdar etmeyen Emniyet İstihbaratı ve MİT’i ne yapacaksınız? İçişleri Bakanlığı ve Başbakanlık’tan öte daha nereye bağlayacaksınız?
Askeri okullara gelince! Bu okullar müfredat yönünden Milli Eğitim Bakanlığı’na, harp okulları da YÖK’e bağlı değil mi?
Askeri birlikleri şehir dışına çıkarmaya gelince... Darbe ortamı varsa, darbeciler yol uzadı diye darbeden vazgeçer mi?

ÇÖZÜM

Emniyet İstihbarat Dairesi eski başkanı Sabri Uzun diyor ki:
- Cemaat’in yurtdışındaki arşivi ortaya çıkartılmalı...
Bu arşive ulaşırsanız bütün Cemaat mensuplarını ortaya çıkartırsınız.
- Cemaat’in şeması ortaya çıkarılmadığı sürece alttaki yüzlerce adamı tutuklasanız da hiçbir fayda sağlamaz... Şu anda sorgulanan yüzlerce kişiye “Senin imamın kim” diye sorulmalı ve örgütün ana şeması şura şura ortaya çıkarılmalı...
Sabri Uzun doğru yolu gösteriyor...
Darbeci çeteyi çökertmek istiyorsanız örgütün elebaşılarını bulacaksınız. Önünüze geleni hapsederek bir yere varamazsınız. Çetenin liderlerini bulup tasfiye ederseniz müritler de onlardan ayrılacak, devletin yanına geçecektir.

Haberin Devamı

Ulaşım bedava diye
sevinmeyin!
Belediyeler yakında
ağır zamlar koyup bugünlerin zararını misli misli çıkartacaktır...
Akif Kökçe

Haberin Devamı

YÜRÜT

Haberin Devamı

Olağanüstü Hal Kararnamesi Madde 10 şöyle:
“Bu Kanun Hükmünde Kararname kapsamında alınan kararlar ve yapılan işlemler nedeniyle açılan davalarda yürütmenin durdurulmasına karar verilemez”
Anayasa Madde 125 ise bakın ne diyor:
“Kanun, olağanüstü hallerde, sıkıyönetim, seferberlik ve savaş halinde ayrıca millî güvenlik, kamu düzeni, genel sağlık nedenleri ile yürütmenin durdurulması kararı verilmesini sınırlayabilir.”
Özetle Anayasa... Yürütmeyi durdurma kararı sınırlanabilir diyor. Ortadan kaldırılabilir demiyor. Olağanüstü hal kanununda Anayasa’ya böyle bir aykırılık var.