Montrö Sözleşmesi ve sarıklı amiral konularında açıklama yapan 104 emekli amiral ile ilgili işlemler devam ediyor. Bu amirallerden 14’ü hakkında ‘Suç işlemek için anlaşma’ iddiasıyla soruşturma başlatılmıştı. 10’u 6 gün Emniyet’te tutulduktan sonra adli kontrolle serbest bırakılmıştı.
10 emekli generale daha sonra elektronik kelepçe takıldı.
Orduevine giriş yasağı konuldu.
Açıklamayı destekleyen üç eski Deniz Kuvvetleri Komutanı, Bülent Bostanoğlu, Eşref Uğur Yiğit ve Murat Bilgel’in lojmandan çıkarıldığını Müyesser Yıldız Odatv’de yazdı.
Dün bazı amirallerin evlerinde yine arama yapıldı.
Soruşturma ve davanın nereye kadar uzanacağı bilinmiyor.
Bazı kalemler bu süreci Balyoz sürecine benzetiyor.
Oysa arada çok fark var. Balyoz sürecinde hatırlanacağı gibi ortada ustaca hazırlanmış bir darbe senaryosu vardı, kimi basının da desteğiyle kamuoyu darbeye inandırılmıştı.
Bu defa ortada bir darbe senaryosu bulunmuyor.
Amirallerin dikkat çektikleri konular açık. Onlar sadece:
Montrö Sözleşmesi’nin korunmasını istiyor ve bir amiralin tarikat ayinine üniformayla gitmesini eleştiriyorlar.
TESUD
Dün sabah bazı emekli amirallerle birlikte Türkiye Emekli Subaylar Derneği (TESUD) Başkanı E. General Namık Kemal Çalışkan’ın evi de arandı. Sebebini merak edenlere özetleyelim.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, amiraller bildirisinin ardından TESUD ile TEMAD (Türkiye Emekli Astsubaylar Derneği) yöneticilerini kabul ediyor. Bu görüşme kamuoyuna “destek ziyareti” olarak sunuluyor ve söz konusu derneklerin “amirallerin yayımladığı bildiriyi kınadıkları” belirtiliyor.
Bunun üzerine TESUD, kendilerinin MSB’ye “davet” üzerine gittiklerini, “emekli amirallerin bildirisine yönelik herhangi bir kınama ifadesi kullanmadıklarını” açıkladı.
Ankara Valiliği hemen ardından TESUD’a denetim başlattı. Dün de Dernek Başkanı’nın evi arandı, bilgisayarına el konuldu. Durum kısaca budur.
TEKLİF
Öğrenci andının yasaklanması Cumhuriyet ilkelerine inanmış yurtsever nesil üzerinde bir kırgınlık yarattı. Bu karar “Cumhuriyet’e karşı bir adım daha” şeklinde nitelendi.
Danıştay kararı geri alınmayacağına göre ne yapmalı?
Bizim bu bağlamda bir teklifimiz var. O da şu:
“Ortaokul ve liselerde her hafta başı Atatürk’ün gençliğe hitabesi okunsun.”
Böylece gençler Atatürk’ün sesini duysun, Cumhuriyet bilinci yenilensin.
Metin uzun denirse sadece başlangıç bölümü okunabilir:
“Ey Türk Gençliği,
Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyeti’ni, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur... Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini (şartlarını) düşünmeyeceksin.”
Teklifimizi görüşünüze sunuyoruz.
YASSAK
Sokağa çıkma yasağı iftar saatine çekildi. Millet saat 19.00’a doğru eve koşturmaya başlıyor. Çünkü eğer 19.00 geçirirse ceza yiyecek.
Fıkra eski zamanlarda bir Doğu Avrupa ülkesinden...
İki nöbetçi meydanda dolaşıyor.
Saat 7’ye 10 kala yanlarından bir kişi geçerek hızlı hızlı yürüyor.
Nöbetçinin biri tüfeğini doğrultup yürüyen adamı sırtından vuruyor.
Yanındaki:
- Ne yaptın, diyor, daha saat 7 olmadı ki, 7’ye 10 var.
Diğeri omuzunu silkiyor:
- Ben onun evini biliyorum, diyor, 10 dakikada evine varması olanaksızdı.
KÜFÜR
Türkiye’yi ikinci vatan edinen İngiliz asıllı yurttaşımız Suna Yıldızoğlu, sosyal medyayı oldukça fazla kullanıyor. Son zamanlarda film ve dizilerde pek görmediğimiz bu sanatçımız genellikle sosyal içerikli eleştirel mesajlar attığından zaman zaman saygısızca hatta terbiyesizce tepkilerle karşılaşıyor. Tepkilerin bir bölümü kendilerine “Milliyetçi” diyenlerden geliyor ve onun İngiliz asıllı olmasını kusurmuş gibi dile getirerek Türklük dersi vermeye kalkıyorlar. Yıldızoğlu sonunda dayanamadı, geçtiğimiz gün onlara şu yanıtı verdi.
“Profil resimlerinize Türk bayrağı koymakla olmuyor. Milliyetçilik taslamadan önce ana dilinize saygı gösterip nokta, virgül ve gereken yerde büyük harf kullansanız diyorum. Küfürleriniz düzgün olsun bari.”
MİZAHÇI
“Mizahçı, tek başına gülecek kadar bencil olmayan, düşündükleriyle etrafını da güldürmek ve düşündürmek isteyen kişidir...”
KURRA
ÇAYKUR’a alınacak 300 mevsimlik işçi için yapılan şeffaf bir kura çekimi izledik. İsimlerin çekildiği kutu şeffaf malzemeden yapılmıştı. İçi görünüyordu. Bir görevli elini kutuya atıyor, bir isim çekiyor, kutunun yanındaki listeye bakıyor, isim o listede varsa çıkan ismi okuyor. Eğer listede yoksa elindeki ismi tekrar kutuya atıyordu. Belli ki liste verilmişti. Ve yine belli ki kurada hile göstere göstere yapılıyordu. Böylece, adaylara, “Kaydını yaptırırsan kurada kazanırsın yoksa kurada kaybedersin” mesajı veriliyordu. Ramazan ayındaydık. Şeffaf kura çekimi iftara doğru sona erdi, 300 aday mübarek günde şeffaf kurayla işe yerleşti.
DAM
Büyük Millet Meclisi’nin son yağmurda damı akmaya başlamış. CHP Grup Sözcüsü Engin Altay’ın iddiası: “Cumhurbaşkanı Erdoğan Meclis’e geldiğinde damlara Rambo adı verilen ağır silahlı korumalar çıkıp orada geziniyor. Damdaki kiremitleri onlar kırmıştır.”