Haşim Albayrak yazıyor...
"...Dostum Alaaddin Bey'in çok yaramaz bir oğlu vardı: Ahmet... O kadar yaramazdı ki, babası sonunda onu psikiyatriste götürmek zorunda kaldı... Doktor çocuğu incelemiş, çocuğun bunalımda olduğunu saptayıp bir süre onun her dediğini yapmalarını öğütlemiş. Cin gibi akıllı fakat çok yaramaz olan Ahmet mesajı alır almaz aynı gün:
- Solucan isterim, diye tutturmuş...
Ahmet Bey ne yapsın? Doktorun talimatı var. Gitmiş, nemli bir köşeden bir solucan bulup kağıt parçasına sararak getirmiş. Ahmet bu defa annesine dönmüş:
- Anneee, bunu pişir...
Kadıncağız iğrene tiksine solucanı haşlamış. Bir tabağa koyarak Ahmet'in önüne getirmiş... Ahmet babasına dönmüş:
- Babaaa, bu solucanın yarısını sen ye, yarısını da ben yiycem...
Adam önce direnmiş. Fakat çocuk sinir krizleri geçirmeye başlayınca çaresiz masanın başına oturmuş, doktora lanetler yağdırarak ve gözlerini yumarak solucanın yarısını yutmuş. Ahmet başlamış tepinmeye:
- Üüüü, sen benim yemek istediğim tarafı yedin. Bu taraf senindi. Sen bu tarafı da ye, annem bana başka kızartsın...
Alaaddin Bey'i zor bela zaptedip sinir kliniğine götürmüşler...
Yanlışın doğrusu
Bilgisayar virüsleriyle ilgili dünkü yazımıza NETAŞ Araştırma ve Geliştirme Servisi'nden
Bahadır Yavuz, kimi düzeltmeler getiriyor. Bakınız ne diyor:
"...Internet üzerinden hiç bir virüs kendi başına bilgisayarınıza giremez. Girmesinin tek yolu sizin getirdiğiniz bir dosyayı bilgisayarınızda çalıştırmanızdır. Basit bir e - mail, bilgisayarınıza virüs bulaştırmaz. Bu ancak e-mail'e ilişik olarak gönderilmiş bir programı çalıştırmanız durumunda olur.
"Returned mail" ya da
"Undeliverible mail" başlıklı mail'ler genelde mail dağıtımı yapan programın göndermediği mail'lerdir. Özetle... İnternet'i kullanmaktan korkmayın. Çektiğiniz programları da çalıştırmadan önce güncel bir virüs programıyla kontrol edin.
Kakistokrasi...
Bu deyimi bilmiyorduk... Okurumuz
Günhan Karakullukçu'nun
"Örnek yurttaş" başlıklı yazımıza gönderdiği nottan öğrendik... Diyor ki okurumuz:
- Türkiye sayısız örnek yurttaşların omuzlarında yükseliyor. Gün gelecek örnek yurttaşlar "kakistokrat"
lara galebe çalacak...
Kakistokrasi sözcüğünün anlamını da eklemiş okurumuz...
"En niteliksiz ve ilkesiz vatandaşların hükümet ettiği rejim..."
Türkiye'deki rejime ad arayanların ilgisine sunulur...
***
DYP "3'üncü Demokrasi Paketi"ni açmaya hazırlanıyormuş...
İnsan önce bomba imha uzmanlarına haber verir yahu!..
***
Yeni Meclis pazar günü açılıyor...
Açılışı bile tatil gününe denk gelen bu Meclis'ten de fazla çalışmasını beklemeyin!..
***
Yılmaz, "Hatam karşılıklı aklama oldu" demiş...
Eee... Karşılıklı aklamanızı, Türk halkı "karşılıksız" bırakmadı işte!..
***
Akıllı bilet...
Akbil (Akıllı bilet) uygulamasında trilyonlarca liranın
Recep Tayyip Erdoğan ile
Necmettin Erbakan'ın şahsi hesaplarına ve Fazilet Partisi kasasına aktarıldığı yolundaki iddianın yankıları sürüyor. Mali Polis 50'ye yakın kişiyi gözaltına aldı. Soruşturma genişliyor.
Yolsuzluk iddiası seçimden 15 gün önce CHP İstanbul İl Başkanı
Mehmet Bölük tarafından duyurulmuştu.
Bülent Ecevit seçim öncesi yanlış anlaşılır gerekçesiyle soruşturmaya o zaman izin vermemiş. Acaba Başbakan adaleti geciktirme hakkına sahip midir? Yoksa olayı CHP'liler ortaya çıkardığı için bunun CHP'ye puan kazandıracağını mı düşündü?
Gelelim olayın bir başka yanına... Belediye hesapları sürekli Sayıştay denetimi altındadır. Acaba Sayıştay denetçileri neden Akbil (ve daha önceki kimi yolsuzlukları) hiç görmemişlerdir?
Bu soruyu sormak için Sayıştay Baykanı
Vecdi Gönül'ü aradık...
- Efendim ayrıldı, Fazilet Partisi'nden Kocaeli milletvekili seçildi, dediler... Sorumuz yanıtını kendiliğinden buldu...
Parmak boyası...
En çok bir hafta sonra kendiliğinden silineceği" söylenen seçim mürekkepleri, seçimin üzerinden 10 gün geçmesine rağmen olduğu gibi duruyor. Kimileri:
- Önümüzdeki seçime kadar çıkmaz, boşuna sabun harcamayın,diyedursun... Arkadaşımız
Aydın Arıcıoğlu, boyanın sağlamlığı konusunda Yüksek Seçim Kurulu'ndan üst düzey bir yetkiliyle konuştu. Aldığı yanıt:
- Bir önceki seçim sonrası Kurulumuza çok sayıda şikayet gelmişti; "Bu boyalar çok çabuk çıkıyor. Eve gittik, sildik, çıktı!"
diye. Devlet Malzeme Ofisi, "Siz misiniz bunu diyen!"
deyip bu defa daha etkilisini getirdi. Benim parmağımdaki de aynen duruyor valla...
Arkadaşımız daha sonra Devlet Malzeme Ofisi'ni aradı; Satın Alma Dairesi Başkanı
Cemal Bayraktar'la konuştu:
- Sizce bu boya gelecek seçime kadar çıkar mı?- Merak etmeyin; en fazla 10 gün sonra çıkar. Bir de şu var: Bu mürekkebin koyulaşmasının güneş ışığıyla çok yakından ilgisi var. Seçim günü hava bulutlu olsaydı boyanın etkisi bu kadar kalıcı olmayacaktı. Güneş ışığı almadığı zaman koyulaşma şansı azalıyor çünkü. Güneşli havada ise çok çabuk koyulaşıyor, etkisi de kalıcı oluyor. Biliyorsunuz, 18 Nisan'da da hava güneşliydi maalesef...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr