Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     SİT alanlarının yüzde 6'sını imara açmak istemişlerdi, tepkiler gelince oranı yüzde 3'e düşürdüler. İyi de bu neyi değiştirecek? Kıyı kumulları ve bitki örtüsü konusunda uzman Prof. Turhan Uslu' nun yanıtı;
     - Bir kere imara açmayagörün, oranı değil yüzde 3'e, yüzde 1'e bile düşürseniz sonuç değişmez, o alan tümüyle elden gider.
     - Örnek?
     - Türkiye, 1988 yılında, kıyıların korunmasıyla ilgili Barcelona Anlaşması'na imza attı. Ardından 13 bölgeyi "Çevre Koruma Bölgesi" ilan etti. Bunlardan biri Antalya - Belek bölgesi idi. Barcelona Sözleşmesi'ni imzaladıktan kısa bir süre sonra Belek'te 25 tane büyük otel inşa edildi.
     - Başka?
     -Köyceğiz - Dalyan "Özel Çevre Koruma Alanı" ilan edildikten sonra Çevre Bakanlığı, buraya yol açtı, sahile lokantalar, büfeler, tuvaletler inşa ettirdi. Sonuçta Dalyan da büyük ölçüde elden gitti. Sakarya Nehri'nin doğusunda Karasu kumsalı vardı. İstanbul Belediyesi, buradan büyük su boruları geçirdi. Çıkan toprak, binlerce yılda oluşan kumsala döküldü. O yetmezmiş gibi bir de otomobil yarışları düzenlendi. İstanbul'un Kilyos sahili, dünyada eşi - benzeri olmayan bitki örtüsüyle kaplıydı, bu nedenle "Uluslararası Değerde Alan" ilan edilmişti.
     Burayı da bir üniversite tarumar etti. Hangi birini sayacaksınız.
     
     "Var olan bir problemi görememek de bir problemdir."
     Başbakan, günlerdir Merkez Bankası Başkanı'nı açıktan açığa eleştirip duruyor. Faizleri niye düşürmüyorsun, dövizdeki düşüşü neden engellemiyorsun diye hücum ediyor. Ankara'dan değerli bir bürokrat dostumuz diyor ki:
     - Başbakan'ın yapacağı bu mu olmalı? Yoksa DPT, Hazine, Dış Ticaret müsteşarları dahil ilgili bürokratları bir araya toplayıp çözüm araştırmak mı?
     AKP Seçim Beyannamesi diyor ki:
     "Merkez Bankası'nın bağımsızlığı korunacaktır... Siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanmasına paralel olarak kurlarda da istikrar sağlanacaktır."
     Siyasi ve ekonomik istikrar sağlanmadan kurlarda istikrar sağlanamayacağını dün bilen Başbakan bugün unuttu mu?
     
     
     Ağalık rejimi
     ile globalizm arasında ne fark vardır?
     Ağalık rejiminde barınma, beslenme ve sosyal ihtiyaçlar ağanın sorumluluğundadır.
     Başkan Bush, "Irak'ta BM kararlarına aykırı silah bulduk" demiş. Sanki kendileri BM kararıyla Irak'a girdiler.
     Hürriyet Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ile önceki sabah yaptığımız sohbetin konusu pazar günü bu sütunda yayımlanan yazıydı... Özkök, samimiyetle "hortumculuk" deyimini dün olduğu gibi bugün de sevmediğini, kamudaki savurganlığın hortumculuktan da büyük sorun olduğuna hâlâ inandığını, geçmişte hortumların üzerine yeterince gitmemekle hata yapmış olabileceğini açık yüreklilikle anlattıktan sonra:
     - Ancak bütün bunlar hortum konusunun önemini azaltmıyor, üzerine gitmemek için sebep oluşturmuyor, dedi..
     Aynı fikirdeyiz... Hortum olayı güncelliğini sürdürüyor.
     Genelde halkı vuran bu soygun özelde iş dünyasında haksız rekabete yol açtı. Banka boşaltan işadamları medya alanında avantajlı duruma geçtiler. Çünkü batık patron BDDK'nın lagarlığı yüzünden ne aldığı krediyi ödüyor, ne faizini ödüyor. O yüzden ucuza gazete üretiyor. Banka batırmamış medya grubuna göre daha çok sayfalı daha zengin gazete verebiliyor. Haksız üstünlük sağlanıyor.
     Tabii ki halk daha da mağdur. Çünkü hortumlanan parayı her gün vergi ve zamla ödüyor. SESAR'ın yaptığı ve Milliyet'te yayımlanan araştırmada "AKP'nin en çok hangi yönünü eleştiriyorsunuz?" sorusuna halk birinci sırada yüzde 48 oranında "Hortumcudan hesap sormuyor" yanıtını veriyordu. İktidar bu mesajı aldı mı? Umarız almıştır... Almadıysa giderek "hortumcuların partisi" olarak adlandırılacaktır...
     
     Deniz Baykal, Tayyip Erdoğan'a "borç ödeyen değil, borç alan hükümetsiniz" demiş. Yanılıyor... Öyle olsa banka hortumcularının devlete olan borcunu alırlardı.
     
     
     Mehmet Ail Kılıçbay, Milliyet'in türban anketini yorumlarken:
     - Türban takan, baş örten bir hanıma "Türban üniversitede ya da kamuda serbest bırakılsın mı?" diye sorarsanız elbet bırakılsın der, demişti...
     Orta sayfamızda dün Kılıçbay eleştirildi: "Sorular sadece başını örtenlere sorulmuş gibi bir çarpıtmaya tenezzül ediyor" denildi. Kılıçbay bu yoruma şaşırmıştı, "sadece" anlamına gelecek bir söz sarfetmediğini anımsattı dün. Düzeltelim...