Ligde birinciliği ve ikinciliği fazla zahmete girmeden garantilemiş iki takımın ruhsuz ve heyecansız maçını izledik önceki akşam. İdeoloji yok, ilke yok, proje yok.... İddia yok... Dolaysıyla özlü tartışma da yoktu.
Yolsuzlukların bu oturumda gündeme geleceği belliydi. Ne var ki Deniz Bey dersini çalışmamıştı. Erdoğan hakkındaki yolsuzluk iddialarını gereği gibi masaya yatıramadı.
Böylece Erdoğan’ı adeta "ibra" etti...
Erdoğan da İş Bankası konusunun üzerine fazla gitmedi. Her haliyle seçim sonrasında kendisini siyasete sokacak Anayasa değişikliği için Deniz Bey’e çiçek atıyor gibiydi...
Bir de simit satma yarışı başladı ki.. Evlere şenlik...
- Ben mahalle arasında simit sattım...
- Ben Ali Usta’nın simidini satardım...
Deniz Baykal nedense "Siz simit satarken ben üniversitede doktora yapıyordum, ders veriyordum" gibisinden bir nitelik farkı yaratmayı akıl edemedi.
İki liderin dün akşamki oturum sonrasında en büyük kazancı diğer partileri klasman dışı görüntüye sokmaları oldu...
Liderlerin kavga etmemesi iyi bir şeydir. Ama bu kadar çetrefil sorunları olan bir ülkede liderlerin tartışacak fikirleri yoksa bu iyi bir şey değildir.
Bir piyesi en fazla eleştirenler, o piyesi bedava seyredenler olur...
Yemyeşil ve havuzlu bir bahçede mutlu yaşayan kurbağaların büyük bir derdi varmış... Leylekler zaman zaman aralarına dalış yapar, içlerinden birini ikisini kapıp götürürlermiş.
Kurbağalar günün birinde kaplumbağaya gidip akıl istemişler...
Baba kaplumbağa uzun uzun düşünmüş, sonra şu nasihatte bulunmuş:
- El ele tutuşun. O zaman leylekler içinizden birini kapıp götüremez.
Kurbağalar ertesi gün leyleği görünce el ele tutuşmuşlar. Leylek birini kapınca hepsi birden havalanmış... Kurbağacıklar can havliyle aşağıdaki kaplumbağaya seslenmişler:
- Dediğini yaptık ama bak hepimizi birden kaptı götürüyor. Ne yapacağız şimdi?
Kaplumbağa hiç umursamadan bağırmış aşağıdan:
- Ohh iyi olmuş... Yıllardır kafamı ütüleyip duruyordunuz zaten zevzek şeyler...
Alınacak ders:
"Size önerilen çözüm, sizden çok, çözümü önerenin işine yarayabilir."
Akşam iş dönüşü karısı:
- Bugün bana gebelik testi yaptılar, deyince İdris sormuş:
- Sorular zor muydu?
Ülkemizin yüz akı aydınlarından ekonomi profesörü Korkut Boratav önümüzdeki ay emekliye ayrılıyor. Korkut Hoca, hafta içinde Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde, veda için kürsüdeydi... Yaşamından kesitler aktardığı konuşmasında çarpıcı olaylar anlattı dinleyenlere:
***
...Yıl 1970. Ben o tarihte SBF’ne bağlı Basın Yayın Yüksek Okulu’ndaki odamda çalışıyorum. Kapı çalındı, karşımda okulumuzun memurlarından biri... Fakültemizin öğrenci liderlerinden Mahir Çayan, bildiri yazacağım diyerek okulun kendisi üzerine zimmetlenmiş daktilolarından birini almış, geri vermiyormuş. Benden, hocalık ağırlığımı kullanarak o daktiloyu geri almamı istiyor.
Mahir, o yıllarda okulda ağırlığı olan bir öğrenci... O kadar ki, SBF yurdunda özel odası bile var. Kendisine gittim, daktiloyu istedim. Bana pek de yüz vermedi, bakarız, ederiz gibi laflar etti.
Aradan iki yıl kadar bir süre geçti. Ben doçentlik sınavına girdim, başarılı oldum. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı onay vermediği için doçentlik kadrosuna atanmam bir türlü yapılmıyor. Peki Bakanlık niye onay vermiyormuş? Gizlice öğrendim ki, hakkımda MİT’in olumsuz raporu varmış. Bunun üzerine el altından MİT’in raporunu öğrendim, gerekçe aynen şöyleydi:
"Adı geçen kişinin, Basın Yayın Yüksek Okulu’ndaki bir daktiloyu çalarak Mahir Çayan’a verdiği rivayet edilmektedir."
Tayyip Erdoğan, Arena’daki açık oturumda Deniz Baykal’a "CHP’li Belediye batmıştı, maaş veremiyordu, dış borçlar ödenemiyordu" dedi. Baykal sustu.
Dün CHP İstanbul İkinci Bölge milletvekili adayı ve CHP dönemi Belediye Genel Sekreteri Tuğrul Erkin’le konuştuk konuyu... Rakamları açtı, dedi ki:
- Biz 446 milyon dolar borç ödedik. Yalnızca 1994’tde 55.7 milyon dolar borç ödedik. Tayyip Erdoğan beş yılda toplam 75.3 milyon dolar borç ödemiştir. Onun döneminde borçların 271 milyon dolarını Hazine ödemiştir...