Mesut Yılmaz, seçim kampanyasını dün İstanbul'da medyaya yönelik olarak düzenlediği
"Basına Sunum" toplantısıyla başlattı. Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'ndeki buluşmada
Yılmaz, 18 Nisan seçiminde kullanacakları temel sloganı da açıkladı:
"ANAP, sessiz çoğunluğu partisidir..." Salonun duvarları da boydan boya
"sessiz çoğunluğun" fotoğraflarıyla donatılmıştı... Kahvede pişti oynayan vatandaşlar, etraflarına toplanmış seyreden diğer vatandaşlar, tezgah başında mal satan esnaflar, sekreter kızlar, yaşlı nineler, güleryüzlü gelinleri, oğulları, torunları vs...
Mesut Bey,
"sessiz çoğunluk" hakkındaki değerlendirmelerini şöyle dile getirdi:
- Sessiz çoğunluk; üretiyor, hayat gailesi içinde yaşıyor, iş istiyor, aş istiyor, huzur istiyor. Ama sesini duyuramıyor. İşte biz bu sessiz çoğunluğun partisiyiz, onun sesiyiz. Halkımıza onları dinlediğimizi, anladığımızı söyleyeceğiz. Onların sesini duyuracağız... Mesut Bey
"sessiz çoğunluk" deyince toplantının başındaki manzarayı anımsadık... Salonda ön sıralar gazetecilere ayrılmış, geri kalanı ise ANAP'lı il ve ilçe temsilcileriyle dolu... Birtakım görevliler, partililerin arasına karışıp tek tek uyarıyor:
"Arkadaşlar, Genel Başkanımızın talimatıdır: Hiçbir şekilde alkış, nümayiş yok!.. Sessizce (!) sinema izler gibi izleyeceksiniz!.."Ve salondaki sessiz çoğunluk, bu direktif üzerine toplantı sonuna kadar çıt çıkarmıyor!..
***
Toplantıya katılan gazeteciler
"Sessiz çoğunluğun partisi" sloganını çok beğeniyorlar:
- Kendine en uygun ve gerçekçi tabanı bulmuş ANAP, diyorlar fısıldaşarak.
Neden?
- Sessiz çoğunluk vurguna, talana, soyguna ses çıkarmayan çoğunluk anlamına geliyor aynı zamanda... O yüzden...***Boşanmanın en az olduğu ülkeymişiz.
Aile cinayetlerinde ise rekortmeniz.
İnsanımız boşanmak yerine şarjörü boşaltmayı yeğliyor.
***Gazeteci Joe
Gazetecinin biri varmış... Adı
Joe... Büyük adamları tanımaktan ve herkes tarafından tanınmaktan büyük zevk alırmış... İddialıymış da bu konuda...
Günün birinde arkadaşlarından biri
Joe'ya karşı küçümser bir eda takınınca sinirlenmiş
Joe...
- Gel benimle de, durumu gözlerinle gör, demiş...
Almış arkadaşını Vatikan'a yollanmış... Birlikte Papa'nın ayinini izlemek üzere St. Pietro Meydanı'na gitmişler. Joe arkadaşına:
- Sen burada bekle ve beni izle,
diye fısıldayarak Papa'nın yanına gitmiş. Elini sıkmış. Hal hatır sorup geri döndüğünde bakmış, arkadaşı bayılmış, boylu boyunca yerde yatıyor.
- Ne oldu arkadaşıma?.. diye sormasına kalmamış, anlatmış oradakiler:
- Siz Papa'yla konuşurken bir Japon turist arkadaşınızın kulağına eğildi,
"Joe'yu tanıdım ama şu yanındaki beyaz giysili adam kim?.."
diye sordu. İşte o anda arkadaşınız bayıldı...
Böylesine ünlü gazeteciymiş
Joe...
***
Tayyip Erdoğan kendi reklamını yaptığı "İstanbul'un altın yılları" kitabı için belediyeden 110 milyar ödemiş...
Sadece taşı, toprağı değil belediye kasası da altındır bu şehrin!..
***
Gonuş Baba'm gonuş!
Sizler de TRT'den (başka ganallar iltifat etmiyor) takip ediyorsunuz... Hergün inanılmaz bir
"kabul trafiği" yaşanıyor Çankaya Köşkü'nde...
Baba o gün, eğer herhangi bir yurtiçi veya yurtdışı gezisi yoksa daha ortalık ışır ışımaz (karga kahvaltısını yapar yapmaz) Köşk'ün kabul salonunda yerini alıyor ve başlıyor kendisini ziyarete gelen kişileri, heyetleri kabul etmeye...
Tabii her gelene ayrı bir nasihat, ayrı bir iltifat, ayrı bir katık gerekiyor. Zor iş vesselam!.. Zor işlerin adamı
Fahrettin Fidan da
Baba'sını bu zor mesaisinde yalnız bırakmıyor, adamına - heyetine ve de nabza uygun prototip konuşma örneklerini bilabedel sunuyor.
Tüm İtfaiye Teşekkülleri Derneği üyelerine konuşma:"...Atalarımız, ateş düştüğü yeri yakar demişler. İşte siz kahraman itfaiyecilerimiz ateşin düştüğü yeri yakmaması için varsınız. Derhal yetişir, ateşin düştüğü yere su sıkarsınız. Bazen da su yerine köpük sıkarsınız. Siz bildiğinizi yapın, ne gerekiyorsa onu sıkın, öteki heyet beni bekliyor, kapı şu tarafta, haydi şimdi çıkın..."
Kahtalı Mıçı'yı Sevenler Derneği:"...Kahtalı Mıçı'yı sadece sevmek yetmez.
Kahtalı Mıçı'yı aynı zamanda saymak da lazımdır. Çünkü saygısız sevgi bir işe yaramaz. Binaenaleyh sizler
Kahtalı Mıçı'yı hem seveceksiniz hem sayacaksınız. Ben öyle yapıyorum."
Aktif Balıkadamlar Derneği:"...Balıkadam dediğin aktif olmalıdır. Bir balıkadam suya daldığı zaman aktif olmaz da pasif olursa ne olur? Pasif balıkadam sizlere ömür olur. Çünkü denizle şaka olmaz. Siz siz olun, hep böyle aktif olun."
Açık Sistem Kullanıcıları Derneği:"...Yalnız rejimin değil, sistemin de açığı eyidir. Sistem açık olmazsa bir süre sonra yozlaşır, bozulur. Bozuk sistem giderek kötü kokular çıkarmaya başlar ki, böyle bir sistemden de kimseye fayda gelmez. Siz siz olun, açık olun."
İzmir İnner Wheel Kulübü üyeleri:"...Memleket olarak gayemiz, Edirne'den Kars'a kadar her yerde İnner Wheel kulüplerinin sayısını artırmak olmalıdır. Bizim yeteri kadar İnner Wheel kulübümüz var, daha fazlasına gerek yok, diyenler yanlış yoldadır, bunlara kanmamalıyız. Ne kadar çok İnner Wheel, o kadar çok kalkınma! Sizi tebrik ediyorum, muvaffakiyetlerinizin devamını Cenab -ı Allah'tan niyaz ediyorum."
Doğuştan Kalça Çıkığı Araştırma ve Tedavi Derneği:"...Kalça çıkığı ikiye ayrılır. Bir, doğuştan olanlar, ki buna takdir - i ilahi kalça çıkığı da denebilir... İki, sonradan olanlar... Siz, takdir - i ilahiden olanları araştırıyor ve tedavi ediyorsunuz. Size tavsiyem, bunu yaparken, sonradan olma kalça çıkığı meselesini de ihmal etmemeniz. Biz doğuştan olanla ilgiliyiz, sonradan olandan bize ne, dememeniz... Bilhassa sonradan olma kalça çıkığı meselesini halledememiş memleketlerin öteki meselelerini halletmeleri de zordur."
***Bir telefon et araba kazan.
Bir telefon et ev sahibi ol.
Peki bu kadar kazanılan şeyler neden çalışarak kazanılmıyor.
***Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr