BALGAT’ta saray gibi bina... Bundan önceki yıllarda aday adaylarından geçilmezdi, şimdi bırakın içeriye girmeyi, bir teki kapının önünden bile geçmiyor. Aha, şuradan bir kişi geçiyor! Hişt, kardeş, bizim partiden aday adayı olur musun?
FAAL DURUMDA. Bir gün o genel merkezin önünde, öteki gün diğerinin... Bu kadar faal durumda olan biri kesin milletvekili olur arkadaş. Aha işte buraya yazıyorum.
ÇANKAYA’da, Köşk’ün önünden her geçişimde bakmaya yüreğim elvermediği için başımı öte tarafa çeviriyorum, "Ah Süleyman ah, hizmete doyamadan kopardılar seni buradan" diye derin derin iç geçiriyorum.
ÇEKLERİNİZ karşılıksız çıktı, partimize bağış olarak verdiğiniz dolarlar da sahte... Genel Başkanım, "İşte tam aradığım arkadaş, kendisini hemen bulun ve listenin başına koyun" talimatını verdi. Ayrıca yarın saat 10.00’da sizi makamında bekliyorlar.
KİMLİĞİMİ KAYBETTİM. Benim onlardan neyim eksik, kesin karar verdim, artık ben de milletvekili olacağım, dedim, dolaşmadığım kapı, öpmediğim el - etek kalmadı, bu yüzden kişiliğimi, kimliğimi kaybettim.
Yazma yeteneğimin olmadığını 15 yıl sonra anladım...
Ama o zaman da ünlü bir yazar olmuştum..
Perde indi, toz uçuştu, gözyaşı yağmur oldu/ ağaç çiçek dökerken geldi yaz/ geçti, ben onu görmedim, yalnızca bir ses/ orada duruyordu, deniz yüzeye vuruyordu,/ ah! öyle güzel uyuyordun ve yaz/ uykunu bozmamak için senin/ ayakuçlarıyla bir kapıdan/ ötekine kadar koşmuş olmalı,/ toz henüz yere inmemişti/ çiçek dökülmemişti/ ve ben, büyülenmiş gibi yalnızca sana bakan.../ bütün bir yaz!
Geçenlerde İzmir Fuarı’nda Gönül Yazar’la sohbet ettik... Soyadımı kıskandığını bir kez daha yineledi:
- Benimki Aşık, sizinki Yazar olmalıydı Melih Bey...
İzmirli Gönül Yazar fuarda 13 yaşında ses kraliçesi seçilmiş... Yarım yüzyıldır zarafeti, esprisi, sesi, güzelliği ile kalplerimizi ısıtıyor... Ama fuarda bir büstü bile yok... Bir başka ünlü ses... Sezen Aksu da İzmir’in kızı... Fuarın bir uygun köşesinde bu iki ölümsüz sanatçının anısına birer büst.. Heykel.. Heykelcik... Ne anlamlı olurdu...
Ali Nesin bir yıldır yurtdışındaydı. Dönmüş. Mektubunda Nesin Vakfı’ndaki bir yıllık gelişmeleri aktarıyor... Özetliyoruz:
"... İrem’i anımsar mısınız? Hani en küçüğümüzdü. Anaokulundaydı. Müthiş sevimli bir kız... İrem’in saltanatına son verildi: Üç küçük çocuğumuz daha var artık, Neslişah, Nurgül ve Umut...
Ama şimdi de Neslişah’ın saltanatına son verilecek. Beş yeni çocuk daha alıyoruz. En küçüğü üç yaşında...
Gençlerimizden Tarkan Ankara Üniversitesi Fizik Bölümü’nü bitirdi. Bu yıl aynı üniversitede yüksek lisansa başlayacak.
Geçen yıl Türkçe öğretmenliğini bitiren Mehmet Ali’nin tayini Çatalca’ya çıktı... Kendine bir de ev tuttu.
Almanya’dan dostumuz Eda Karaatlı’nın çaba ve emekleriyle vakfa çok güzel bir çocuk bahçesi yapıldı. Kendisine teşekkür ederiz.
Aziz Nesin’in "Birlikte Yaşadıklarım Birlikte Öldüklerim" adlı kitabının son aşamasındayız. Kitap Aziz Nesin’in aydınlar hakkında düşündüklerini içerecek. Her yazdığını yayımlayamayacağız ne yazık ki.
"Aziz Nesin - Ali Nesin Mektuplaşmaları" koca iki cilt olarak Adam Yayıncılık’tan çıktı. Ana babalara ve çocuklara önerilir!
Müjde! Emektar ineğimiz Mersedes’in torunu oldu... Mersedes’in kızı Milenya doğurdu... Bu iyi haberdi. Şimdi kötü haber: Torunumuz bir boğa...
Hindilerin altlarına tavuk yumurtası koyup kuluçkaya yatırdık. Bir hindinin altına yirmi kadar yumurta sığıyor...
Kış yaklaşıyor. Kömür almak lazım...
Okullar açılıyor. Önlük, kitap, kalem lazım, ayrıca okullara harç...
Devletle başımız dertte. Nerden akıllarına esmişse, "Siz bize para verin, Nesin Vakfı’nı biz işletelim" diye tutturdular. Herkes böyle çocuk bakmaya kalkarsa bu ülkenin hali nice olurmuş... Ayrıca yasa da öyle emrediyormuş... Bakalım yaşadıkça daha neler göreceğiz.
CHP’de bir "Kemal" muhabbetidir gidiyor. Kemal aşağı, Kemal yukarı... Sayın Baykal, sahi siz partiye ekonomist mi aldınız, yoksa çaycı mı?