Profesör Ahmet Mumcu ile sohbet ederken söz Eskişehir Tren Garı'na geldi... Sayın Profesör 27 yıldır Eskişehir'e gider gelirmiş:
     Â- Biliyor musunuz, dedi, EskiÅŸehir Türkiye'nin üçüncü büyük garıdır ama bu garda görünür yerde tek bir saat yoktur...
     ÂHaydarpaÅŸa garında kulelerin tepesinde kilometrelerce uzaktan görülebilen dev saatler vardır. Ankara ve Sirkeci garlarında saat vardır. Almanlar bu garları yaparken önce saati düşünmüş. Prof. Ahmet Mumcu devam ediyor:
     Â- Almanya'da her istasyonda birkaç saat vardır. Ve bu saatler Almanya'nın her yanında aynıdır. Çünkü hepsi Frankfurt'taki tek merkezden ayarlanır.
      ***
      Bizde galiba saat terbiyesinde giderek azalma var.
      Örneğin çocukluğumuzda vapur iskelelerinde herkesin uzaktan görebileceği saatler vardı. Vapurun kalkmasına 1 dakika kala da zil çalardı. Ne saat kaldı, ne zil. Vatandaş hareket memurunun saatinden emin olmadığından, çoğunlukla kendi kolunda da saat bulunmadığı için vapurun kalkmasına beş - on dakika da olsa başlıyor uzaklardan koşuşturmaya. Çeşitli şirketler vapur ve deniz otobüsü iskelelerinin cephesine reklam panoları yerleştiriyor, üzerine bir saat yerleştirmek kimsenin aklına gelmiyor. Çünkü yaya vatandaşa saygı yok.
      Eskiden meydanlarda İş Bankası'nın kumbara şeklinde kocaman saatleri vardı. Artık yok. Taksim meydanında çevrenize bir bakının. Tek saat yok.
      Var olan o tür saatler de çarçabuk bozuluyor.
      Teknolojinin çok gerilerde olduğu 30 - 40 yıl önce meydan saatleri tıkır tıkır işlerdi. Bugün saatleri çalıştırmayı bile beceremiyoruz.
      Boşvermişlik hayat biçimi olduğundan mı? Acaba neden, vakitle işimiz kalmadı?
      CHP'nin, önümüzdeki cumartesi günü başlayacak 28. Olağan Kurultay'ı gürültüye gider mi? Yani yarın birileri ortaya çıkar da, bu kurultayın, Siyasi Partiler Yasası'na aykırı olarak yapıldığı ileri sürebilir, bundan sonuç alabilir mi? CHP PM üyesi Ziya Halis' e göre bu olasılık çok mümkün. Peki nasıl mı?
      "Bu kurultay öncesindeki delege seçimleri, parti tüzüğünün 46. maddesine göre yapıldı. 46. madde, bir mahalle veya köyden çıkarılacak delege sayısını, partinin oralardan aldığı oy miktarına göre değil de, sandık sayısına göre belirliyor. Yani, hiç oy çıkmayan sandıklar için bile bir delege seçiliyor. Oysa Siyasi Partiler Yasası, çıkarılacak delege sayısını o mahalle veya köyden partinin aldığı oy miktarına göre belirlenmesini öngörüyor. Cumhuriyet Başsavcısı, tüzüğün yasaya aykırı bu maddesinin değiştirilmesi için Genel Merkez yöneticilerini defalarca uyardı ama kimse buna kulak asmadı. Bu nedenle, kurultayda çıkacak sonuçtan hoşnut olmayan delegeler kurultayın iptali için yargıya giderse, öyle zannediyorum ki istediği sonucu alır. Daha önce uyarıldıkları için de hiçbir parti yöneticisi de böyle bir sonuçtan şikayet etme hakkına sahip olmaz. "
      CHP'nin 28. Olağan Kurultayı önümüzdeki cumartesi ve pazar günleri Ankara 'da Atatürk Spor Salonu' nda yapılacak. Program aşağı yukarı belli... Sabah delegelerin salona girişi... izdiham, itiş - kakış, sıcak... ter kokusu, sigara dumanı... Kulakları tırmalayan cazırtılı bir müzik. Öğleye doğru Genel Başkan'ın Kurultay'a gelmek üzere evinden yola çıktığı haberi... Alkışlar. Biraz sonra Genel Başkan'ın salona girişi... Divan seçimi. Başkan'ın konuşması... Sürekli alkışlar. Saat 14:00 sularında Başkan'ın konuşmaya noktayı koyuşu... Yemek arası... Öğle sonrası delegelerin kulis için dağılışı. Yarı yarıya boşalmış salonda birkaç cılız eleştiri. Ertesi gün seçimler. Genel Başkan liste çıkartmama zarafetini gösterecek. Onun çakartacağı listeyi il başkanları hazırlayacak. Bu liste çoğunlukla onaylanacak. Parti Meclisi dikensiz gül bahçesi olacak. Ve mutlu son.
      Peki, bu tür parti kongreleri gelişmiş demokrasilerde örneğin İngiltere'de nasıl yapılır?
      İngiliz İşçi Partisi, kongresini her yılın eylül ayının son haftasında ya da ekim ayının ilk haftasında yapar. Genelde 5 gün devam eden bu kongre, bizdekilere hemen hiç benzemez. Salonda izdiham yaşanmaz. Delege ya da dinleyici salona rahatça girer, oturacak yerini aynı rahatlıkla bulur.
      Tartışma orada da fazlaca olmaz. Çünkü bu tartışmalar, aylar öncesinden oluşturulan, tabanın ve sivil toplum örgütlerinin temsilcilerinin katıldığı komisyonlarda yapılır. Kongreye kadar da bu tartışmalar bitmiş olur. Kongre, bir anlamda, bu komisyonlarda tartılışıp benimsenmiş görüşlerin karara bağlandığı yerdir. Alınan kararlar yine de sonradan üniversitelerin, sendikaların ve ilgili kuruluşların görüşüne sunulur. Gelen yanıtlara göre yeniden değerlendirme yapılır. Sosyal demokrat politikalar bu biçimde pişirilir.
      İngiliz işçi partisi iktidara, eğitimden sağlığa, konuttan dış politikaya kadar her sorunu ince ince tartışarak, tabandan tavana tüm partililerin katkısıyla hazırlanan politikaları halkla tartışarak geldi. Kongrelerde "ana okulunda çocuklara ev ödevi verilip verilmemesi" bile tartışıldı. Bu kadar incesine inildi. Bir parti eğer iktidar arıyorsa böyle kongre yapar. Eğer mesele sadece liderin parti içi iktidarını sağlamlaştırması ise... O kadar çabaya gerek yoktur.
      CHP'yi iktidar hazırlığı yaparken göreceğimiz günlerin özlemi ile...
     ÂUÄŸur Mumcu AraÅŸtırmacı Gazetecilik Vakfı Um:Ag , 2 UÄŸur Mumcu kitabı daha yayınladı: "Polemikler" ve "Gazetecilik"... Vakıf, UÄŸur Mumcu'nun tüm yazılarını tarih sırasına göre 40 kitap halinde yayınlamıştı. Åžimdi de konu baÅŸlıklarına göre Mumcu'nun o baÅŸlık altındaki yazıları derlenerek kitap oluÅŸturuyor. Bugünleri daha iyi deÄŸerlendirmek içi UÄŸur Mumcu kitaplarını okuyunuz. Hemen herÅŸey yazılmış.
      Bağlamayla klasik müzik çalınır mı? Arif Sağ üçlüsünün (Arif Sağ, Erol Parlak ve Erdal Erzincan) İstanbul Devlet Senfoni orkestrasıyla birlikte doldurduğu "Bağlama Konçertosu" nu dinlerken "Meğer çalınırmış" diyor ve yerli bestecilerin klasik parçalarına bağlamanın sağladığı uyumu lezzetle yudumluyorsunuz... Dinlemenizi öneririz.
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr