BTV adlı kanalın, seçim yasaklarını ısrarla ve inatla ihlal ederek DYP propagandası yapması, DYP ve Çiller karşıtı gazeteci ve politikacılara hakaretler yağdırması karşısında savcılıklarla RTÜK'ün gereken tepkiyi göstermediklerine ilişkin okurumuz avukat Noyan Özkan'ın görüşlerine dün yer vermiştik. Bir RTÜK üyesi konuyu kendileri açısından şöyle açıkladı:
- Sözünü ettiğiniz yayınlar, özellikle de altyazılar nedeniyle BTV'ye bugüne kadar 20 defadan fazla birer günlük yayın yasağı koyduk ama onlar yine de bildiklerini okumaya devam ettiler. RTÜK olarak, altyazılar yoluyla işlenen suçlara daha uzun süreli kapatma cezası verilmesini tartıştık. Ancak hukuk müşavirliğimiz bunun hukuken mümkün olmadığını söyledi. Biz de bunun üzerine, uzun süreli kapatmayı mümkün kılacak bir yönetmelik hazırladık ve Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe girmesi için bir ay önce Başbakanlığa, onaya gönderdik. Bu yönetmelik yayınlanır yayınlanmaz BTV ya altyazılara son verecek ya da uzun süreli kapatma cezalarını göze alacak.
İllerde, ilçelerde yayın yapan kimi yerel televizyon kanallarının da seçim yasaklarını ihlal ettikleri konusunda inanılmaz sayıda şikayetler alıyoruz. Ama bunları izleyecek donanımımız olmadığı için çoğu zaman çaresiz kalıyoruz. Oralardaki savcılar ve emniyet güçleri kendilerine düşen görevleri yapmadıkları için bu kanallar da maalesef cezasız kalıyor..."
Buyrun burdan yakın...
Bursa'da bir ilkokulda zil çaldı ve teneffüse çıkan altı öğrenci çatı çökmesi sonucu yaşamını yitirdi.
Çünkü o zil çalmadan önce müteahhit malzemeden çalmıştı.
Atina'ya armağan
Apo'yu başarılı bir operasyonla ele geçirmiş, ülkenin gücünü dünyaya göstermiş, vatandaşlarına büyük moral aşılamışsın... PKK'nın tavanında liderlik kavgası, tabanında panik başlatmışsın... Belalın Yunanistan, terörcübaşını kurtarmak isterken çarşafa dolaşmış, kendi halkı başta olmak üzere cümle aleme rezil rüsva olmuş... Yöneticileri birbirine düşmüş, en önemli bakanları istifa etmek zorunda kalmış... Dağılmış... Kısacası, hem içeride hem dışarıda kozlar ve ipler büyük ölçüde senin eline geçmiş... Çubuğu yakıp çıkacak gümbürtüyü seyreylemenin tam zamanıyken...
Filipinler yolunda havada ve karada...
Yunanistan'a savaş ilanını andıran laflar ediyorsun...
En büyük yapıştırıcısı
"Türkiye düşmanlığı" olan Yunanistan'ı iç kapışmadan kurtarıp kendine karşı birleştiriyorsun...
Yunanistan'ın PKK'yi destekliğini yıllardır bilmiyor musun? Neden şimdi, başın başka bir meseleyle sıkışıkken gündemi değiştiriyor, başına yeni bir dert alıyorsun?
Nedir bu mantıksızlığın mantığı? Rahmetli
Tonton'un sık sık yaptığı gibi
"Ben Türkiye'de yokken de Türkiye beni konuşsun" ucuzluğuna dayalı laflama mı?
Yoksa Yunanistan'la gırtlak gırtlağa gelerek seçimleri ertelemeyi öngören bir senaryonun ilk adımı mı?
Neye, hangi hesaba, hangi akla hizmet? Soruyu SBF'den Profesör
Baskın Oran'a yöneltiyor; yanıtını alıyoruz:
- Süleyman Bey'in bu sözleri, Yunanistan'ın ancak sert politikayla zaptu rapt altına alınacağına inanan bir kısım askerin görüşüyle tam bir paralellik arzediyor. Ama hemen söyleyeyim ki bu, çok yanlış bir çıkış oldu. Bizim şu anda düşük profil göstermemizin tam zamanı... Çünkü
Apo denen adam öyle kolayca yenilip yutulacak küçük bir lokma değil. Onu rezil değil, mahkum etmek lazımdır. Newsweek, Time, Le Monde gibi dünyanın en büyük yayın organlarında Türkiye aleyhinde çıkmaya başlayan yazıların bir anlamı olsa gerek. İşte gelinen bu noktada yeni cepheler açmak Türkiye için hiç de akıllıca bir davranış olmaz. Yunanistan'ın teröre destek veren ülkeler kapsamına alınmasını istiyoruz! Yahu, Avrupa Birliği, üyesi olan bir ülkeyi hiç bu kapsama alır mı? AB kendini inkar eder mi?
Sonra... Adamlar tam birbirlerine girmişken...
Simitis, Apo olayına karışmış PASOK içindeki faşist unsurları bir taraftan partiden atar, diğer taraftan haklarında soruşturma başlatırken...
Süleyman Bey'in yaptığı çıkış, olsa olsa bu insanların yeniden kenetlenmelerine hizmet eder...
Özeti.. Dam üstünde saksağan, vurdu kazmayı beline Muhteşem
Süleyman Bey...
Adaylık için 1.5 milyon başvuru olmuş.
Halkın geri geri kalanı mı?
Onlar her gece Çarkıfelek'e başvuruyor...
Bursalı çocuklar
2000 yılının çocukları 130 yıl yaşayacakmış" haberine
"bu çocuklar hiç trafiğe çıkmayacak mı?" sorusunu iliştirmiştik dün, ardına bir ünlem işareti koyarak... Bursa'dan okurumuz
Nalan Hanım, acı acı devam ediyor:
- Trafik bir yana teneffüse çıkmaları da yetiyor
Melih Bey... 7 derecede deprem değil, lodosta çatı altında kalıp hayata veda etmeleri için... Bu sabah AS TV'de (Bursa yerel kanalı) İl Milli Eğitim Müdürü vardı... Herkes mutlaka çok üzgün... Ama bir söz içime işledi doğrusu...
"Çocuklar itiraf ettiler" diyor.. Neyi mi? Dışarı çıkmamaları için okul yöneticileri uyarmış, ama dinlememişler işte... Bunlar 8 - 10 yaşında... Ve söz dinlememenin bedelini ödediler mi diyelim şimdi?..
Alaturka standart
Okurumuz
Mutlu Güloğlu yazıyor:
"Genellikle yurdumuz hakkında Batılıları çifte standart uygulamakla suçlarız. Peki ama bunda bir nebze de olsun bizim suçumuz yok mu?..
Size TRT'den bir örnek vermek istiyorum:
Önceki günlerde Gazi Mahallesi'nde devriye gezen polislerimize bir saldırı yapıldı. Bu haberi TRT, Radyo 3'te yayınlanan İngilizce haberlerde vermedi, ama BBC bu haberi verdi...
En azından yurdumuzda yaşayan yabancıları bu konularda biz bilgilendirsek daha iyi olmaz mı?.."
Tarih Vakfı, Kent Gıda firmasının desteğiyle olağanüstü güzellikte bir cilt hazırlamış:
"Taşın ve İnancın Şiiri: Mardin"... Her biri sanat fotoğrafı değerinde resimlerle süslenmiş enfes bir belge kitap... Fotoğraf o kitaptan alındı... 100 yıllık bir otomatik çay makinası...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr