Okurumuz Selim Lümalı, 12 Nisan akşamı 22.00 sularında Mudanya - Bursa yolu üzerinde seyir halindeyken trafik ekibince durdurulur. Ekipteki görevlilerden biri, "cezai işlem" yapacağını söyleyip "evraklarını" ister... Sebep?.. Lümalı'nın kullandığı aracın sis farlarının yanması... Polis memuru bunun suç olduğunu söyler...
      Bu konuda bugüne kadar ikaz bile edilmediğini söylese de... dinletemez okurumuz... İstenen cezayı çıkarıp öder...
      Polis ekibi, tutanağı düzenledikten sonra o noktadan ayrılır ve Bursa yönüne hareket eder. Okurumuz Selim Bey arkalarından giderken ne görse iyi!.. Kendisine ceza kesen ekibin kullandığı otonun arka park lambalarından biri yanmamaktadır. Bir ara ekip otosunun durduğunu gören Selim Bey, aracı kullanan görevlinin yanına gidip uyarır:
     Â- Park lambanız yanmıyor!
      Polis memuru, arka tarafa gidip lambaya birkaç kere vurur. Ama nafile.. "Yanmasını" sağlayamayınca;
     Â- Neyse, hallederiz, deyip gider...
      Bu durumu bir dilekçeyle Bölge Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'ne bildirir okurumuz... "Sis farlarını yakıp tehlike yarattığımızı düşünen trafik görevlilerinin park lambası yanmayan araçla seyretmeleri daha büyük tehlike oluşturmuyor mu?.." diye de sorar...
      Trafik Denetleme Şube Müdürü İsmail Dağyaran da iki gün sonra okurumuza şu çok ilginç yanıtı verir:
     Â"Åžikayet dilekçenizde belirtilen hususlar tetkik edilmiÅŸ ve o gün Mudanya yolunda görev yapan personelin sözlü ifadelerine baÅŸvurulmuÅŸtur. Adınıza yazılmış olan trafik para cezasının kanuna uygun olduÄŸu görülmüş; ayrıca sizi denetleyen ekip görevlilerinin ekip otolarının park lambalarının yanmadığı da tespit edildiÄŸinden, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 30 / 1 - a maddesi uyarınca 14.04.1998 gün ve 338712 sayılı peÅŸin alındı makbuzu ile ekip otosu sürücüsü polis memuruna 3.200.00 TL trafik para cezası tatbik edilmiÅŸtir. Bilgilerinize..."
      Hükümet açıklamasına göre
      Cumhuriyet'in 75'inci yılı
      Kutlanacakmış
      10 milyon dolar harcanarak
      Ne masraf etsek değer
      Cumhuriyetimize
      Ama bizi üzen
      Nokta şu:
      75'inci Yıl'da Türk Lirası
      Bir işe yaramıyor
      Ve Türkiye Cumhuriyeti'nin
      Kuruluşu bile
      Kutlanıyor
      Amerikan Doları ile
      Yaşar Hadi Önder
      Sanayi Bakanı Yalım Erez'in geçen hafta Trabzon'da işadamlarına seslenirken söylediği sözler büyük yankılar yaptı:
     Â"...Ya deÄŸiÅŸim ya ölüm... Siyaseti bu zavallılıktan kurtaracak adam gibi adamlar bulup çıkartalım... Sahaya inin, oyunculara kırmızı kart gösterin, onların yerine bu oyunu sizler oynayın... Siyaset bugün ülkeye ve devlete hizmet etmenin bir aracı olmaktan çıkmış, devlet imkanlarını bölüşmenin haksız görev ve tayin yapmanın bir aracı haline gelmiÅŸtir..."
      gibi sözlere "doğru" diyenler çok oldu. Bu arada DTP kurucularından Mimar Sezar Aygen, üzerine "Adam gibi adam nasıl olunur?" notunu düştüğü bir fotoğraf yollamış. 31.1.1997 tarihli Milliyet'te yayınlanan fotoğrafın altında şu satırlar okunuyor:
     Â"Erez suçüstü yakalandı. Meclis'te hileli oylamalar sürüyor. TURBAN oylamasında mükerrer oy kullanılmasından sonra Meclis'te dün de Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez bakan olarak sayılmasına raÄŸmen milletvekilleri arasında oy kullanırken yakalandı..."
      Bir dostumuz telefonda:
     Â- Bizim çocuk üniversiteyi bitirdi, dedi...
      - Yahu ne zaman başladı ki ne zaman bitirdi?
     Â- Bizimki hızlı... BaÅŸlamadan bitirdi...
      - Nasıl oldu...
     Â- ÖSS sınavında çaktı. Böylece üniversite hayali bitti.
     ÂKendisini teselliye çalıştık. Bu sınavlarda çakmak ille de çocuÄŸun akılsız ve yeteneksiz olduÄŸunu göstermez. Çakanlar arasında gerçi öyleleri vardır. Ama bir kısmı da hayattan kopuk dersleri, ezbere dayalı konuları, tuzaklara dayalı sınav sistemini bilinçli veya bilinçsiz protesto ettiÄŸi için çakar. Böyleleri kendisine er veya geç bir baÅŸka kulvar bulur, "Gözlerimi kaparım derslerimi yaparım" tipli birçok genci sollar. Ä°lerde kendisiyle daha uyumlu daha mutlu bir mesleÄŸin ve iÅŸin sahibi olur. Ezcümle.. Bu kötü sistemle uyuÅŸamıyor diye çocuÄŸu suçlamak hatadır. Moralini bozmadan... Ona diÄŸer kapıları açmalı hemen.
      Futbol günleri yaşıyoruz... Sayfalar Galatasaray yüklü... Araya Fener haberleri serpiştirilmiş. Fenerli yazarlar ağız birliği yapmış gibi aynı şeyi yazıyor:
     Â"Tek suçlu Bariç"
      Gerçekten de öyle... Her ne kadar Fener'in iki temel elemanı Oğuz ve Aykut'u kapris sonucu takımdan kovan Ali Şen Beydir... Boliç ve Saffet'i satınalan odur... Bariç'i getirip takımın başına koyan da odur... Ama sorumlu o değildir. Kimdir? Bariç'tir.. Geçmiş yıllarda takım üç maç kaybeder sorumlusu Başkan olurdu. Bugün takım iki yıl üstüste şampiyonluğu kaybediyor sorumlusu antrenörler... Eğer takım şampiyon olsa başarı kimin olacaktı? Ali Baba'nın... Ali Baba'nın kurduğu futbol kadrosu iş yapmadıysa da basındaki 40 kişilik kadrosu çok iyi çalışıyor. Bravo... Ama ekleyelim: bu başarı Fener'in başarısıyla ters orantılı olmaya mahkum. ...
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr