Melih AŞIK
Bazıları sıcak sever...
Mesut Bey de zirve seviyor... Koalisyon ortakları canları sıkıldıkça zirve yapıp erken seçimi konuşuyorlar.
Mesut Bey zirve yanında patlıcan oturtma, pardon açılış yapmayı ve maça gitmeyi seviyor. Fethullahçı sol, yani
Bülent Bey,
Mesut Bey'i seviyor. Bunun yanında
Baykal'ı suçlamayı seviyor.
Hüsamettin Bey espri yapmayı ve iktidarda kalmayı seviyor. Erken seçimden söz edilmesini sevmiyor.
Necmettin Bey ve
Tansu Hanım birbirlerini seviyor. Aralarında sebebini kendilerinin de tam bilmedikleri bir yakınlık (zenginlikleri ve bunu izah edememeleri belki de) gözleniyor.
Baykal'a gelince... O erken seçim seviyor.
Liderlerin ortak sevgisi koltuk... Ortak korkusu Türkiye'nin meseleleriyle uğraşıp başarısızlığa uğramak... O yüzden Türkiye'nin sorunlarından kaçış için kah zirve, kah erken seçim çağrısı yapıyorlar. Böylece siyasetle ilgilerini sürdürmüş oluyorlar. Dün
Tayyar Şafak arkadaşımız yazmıştı: Türkiye son 2,5 yılda 6 Hükümet değiştirmiş. Ne değişti? Partiler dışarıya kapalı kaldıkça... Siyaset 6 partiye kilitli kaldıkça... Kafalar değişmedikçe... Erken seçim (vatandaşı birşeyler değişiyormuş görüntüsüyle bir kez daha aldatmaktan başka) neyi değiştirecek?..
DSP'li iki milletvekili ile eşleri ve bir grup gazeteci sohbet ediyordu. Konu döndü dolaştı.. Yine DSP'de parti içi demokrasinin olmayışına geldi. DSP'li milletvekilinin eşi dedi ki:
- Ne parti içi demokrasisi... Parti içi insanlık bile yok DSP'de...
- O nasıl oluyor hanımefendi...
- Seçimden bu yana yirmi küsur ay geçti... Bayan Rahşen Ecevit bir tek gün kalkıp da şu milletvekillerinin hanımlarıyla tanışayım, beş dakika oturup bir fincan çay içeyim, demedi...
Hanımın eşi olan milletvekili garip garip baktı:
- Yahu hanım üç aydır Genel Başkan'dan randevu isteğime cevap bekliyorum. O gelmedi de Rahşan Hanım'dan sana çay daveti mi gelecekti...
İstanbul'un kalbürüstü semtlerinden birinde bir ilköğretim okulu...
Okuldaki bir tören için TV kameraları gelmiş... Haberciler bir yandan da öğrencilerle minik röportajlar yapıyor...
Çocuklardan biri, pastelle boyadığı resmi kameraya doğru uzatmış, izah ediyor:
- Denizin kıyısında, palmiyelerin arasında bir ev... Şu arkadaki yanardağ... Sürekli kaynıyor...
Muhabir soruyor:
- Neresi burası?..
- Hawai...
Muhabir, ufaklığın sınır tanımayan düş gücüne hayran.. Bir kez daha soruyor:
- Hawai'yi görmeyi çok istiyorsun galiba?..
Ufaklık burun kıvırıyor:
- Yooo... Biz zaten ailece sık sık gidiyoruz oraya...
***
Evet... Kimilerimizin düşlerine bile giremeyecek uzaklıktaki kimi mekanlar kimileri için düşlemeye bile değmeyecek kadar yakında artık... Devran değişti.
Mamak'tan
Bilgin:
...Rüyamda Üniversite Seçme Sınavlarında başarılı olup Siyasal Bilgiler Fakültesi'ne giriyorum...
İlk gün üniversitenin bahçesinde diğer öğrenci arkadaşlarla tanışıp birlikte paylaşacağımız zorlu yılların başlangıç dönemini yaşıyoruz...
Neşeyle anfiye giriyoruz. Genç bir doçent geliyor kürsüye:
"Merhaba arkadaşlar... Bildiğiniz gibi, özellikle demokrasiyle yönetilen ülkelerde bu tip üniversitelerin sistem açısından önemli işlevleri vardır... Bu nedenle önce demokrasiyi öğreneceğiz..."
Hemen atılıyorum:
"Aman ne güzel Hocam..." diyorum,
"Evvela o nesnenin bizde olup olmadığını anlatın da programımızı ona göre yapalım..."
Çapraz bakıyor Doçent:
"Yok mu?.."
Eğri oturuyorum:
"Yok tabii... Yok, çünkü gerçek demokrasiler ancak ve ancak halkın bilinçli olduğu, demokrasi kavramının temele yayıldığı ülkelerde yaşanır. Türkiye'deki gibi tarikat veya aşiret mensuplarının kendilerine emredilen partiye oy verdiği ülkelerde değil..."
Suskunluk...
"Öyle olduğu için ikide bir askeri müdahale ile karşılaşmıyor muyuz Hocam?.. Karşılaşmasak bile söylentisiyle tedirgin olmuyor muyuz?.."
Suskunluk sürüyor...
"Herkes bilir; bu ülkede insanlar kendilerini koyun gibi gören politikacıları daima baştacı etmiştir. Siyasetteki kariyerini sarışınlık ve güzellik üzerine oturtmuş kişilere kucak açmıştır. Kasaba bile yönetemiyecek çömezleri Başbakan yapmıştır. Bilinçli ve örgütlü demokrasilerde böyle şey olur mu Hocam?.."
Bu sözlerim üzerine yanımda oturan öğrenci cep telefonunu çıkarıp bir yerlere telefon ediyor... Çok geçmeden güçlü kuvvetli ve kara bıyıklı bazı kişiler anfiye girip beni dışarı uçuruyorlar...
İster istemez teneffüs yapıyorum...
YORUMU: Bizde demokrasi böyledir
Bilgin... Ya içeri girersin.. Ya dışarı çıkarsın...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr