Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

       İnterbank'ın Sigorta Fonu tarafından devralınmadan önce içinin boşaltıldığı, devlete 1 - 1,5 milyar arasında yük yüklendiği yazılıp çizilirken, sorumlu Bakan Güneş Taner'e ve Başbakan Mesut Yılmaz'a ısrarla şu sorular soruluyor:
       - İnterbank'ın giderayak yüksek faizle para toplanmasına neden göz yumdunuz?
       - Bankanın iyi yolda olmadığına ilişkin raporları neden görmezden geldiniz?
       - Bankanın devlete devrini neden geciktirdiniz?
       - Bu şekilde içinin boşaltılmasına ve halkın zararının katmerlenmesine neden izin verdiniz?
       Demokrasilerde bir siyasetçi halkın 1 kuruşunu ziyan eder veya etmekle suçlanırsa bunun hesabını derhal vermek zorundadır.
       Halkın 1,5 milyar dolarını bir işadamının cebine aktarmakla suçlanan Güneş Taner ve Mesut Yılmaz beyler ise günlerdir bu konuda tek söz söylemiyor. Puronun faydalarına veya Galatasaraylı Hakan'ın Juventus'e transferine ilişkin soru sorsanız yarım saat konuşurlar.
       Nedense İnterbank skandalı ve bu olaydaki sorumlulukları konusunda susuyor, bizi yeni bir masaldan mahrum bırakıyorlar. Herhalde TBMM'deki koltuk yolsuzluğu gibi bunun da bir süre sonra küllenip unutulacağını düşünüyorlar.
       Doğrusu haksız da sayılmazlar.
       Halkımız ne kadar büyük ütülürse ütenleri o kadar çabuk unutuyor.

       DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, güvenoyu aldıktan sonra ANAP ve DYP liderlerini ziyaret ederek gösterdikleri güvenden dolayı kendilerine teşekkür etmiş... Oysa bunun tersinin olması; Çiller ve Yılmaz'ın gidip Bülent Ecevit'e teşekkür etmeleri gerekirdi... Çünkü Ecevit her iki liderin kuşkulu mal varlıklarını aklayarak onları Yüce Divan'dan kurtardığı gibi, koltuklarını da Yalım Erez'in tasallutundan korudu. Güvenoyu güvenden değil, iki sağcı liderin Ecevit tarafından kurtarılması karşılığı verildi. Kimi kandırıyorsunuz?..

       Hakan Şükür'ü bu sezon Juventus forması altında izleyemeyeceğini anlayan Apo sonunda İtalya'yı terketti!..

       Yerel seçimlerin 99 yılının Nisan ayında yapılacağı tam 5 yıl öncesinde belliydi. Çünkü Anayasa böyle emrediyor.
       Büyük kentlerde belediyeleri kazanmak siyasi partiler açısından çok önemli olduğuna göre ciddi bir partiden ne beklenirdi?..
       Seçime ciddi biçimde en az 2 yıl önceden hazırlanmak...
       Komisyonlar kurmak, uzmanları bir masa etrafında toplamak, projeler hazırlatmak, muhtemel başkan adaylarını saptamak... Onları başkanlığa ısındırmak...
       Değil mi?
       Peki CHP ne yaptı?
     ÂLa Fontaine'in öyküsündeki AÄŸustos BöceÄŸi'nin yaptığını:
     Â"AÄŸustos böceÄŸi çaldı saz
       bütün yaz
       Derken kış geldi çattı,
       Seninkinde şafak attı..."
       Geçen ayları "Seçim de seçim, ille de seçim" şarkılarıyla geçiren ve yapılacak ilk seçimde büyük patlamalar yapacağı izlenimi veren Deniz Bey'in yerel seçime dönük hiçbir hazırlığının olmadığı seçimlere 3,5 ay kala anlaşıldı. Ankara'ya alelacele Murat Karayalçın bulundu. İstanbul'a aday yok.
     ÂDeniz Bey gidip gelip Zülfü Livaneli'ye adaylık teklif ediyor.
       Ret yanıtı alıyor ama yılmıyor, ısrarını sürdürüyor. Oysa CHP içinde "Leylim Ley"i Zülfü kadar olmasa da halkı memnun edecek kadar söyleyebilecek çok sayıda partili var. Nedense onlar görülemiyor...
       Bir de dedikodu var... Deniyor ki... Deniz Bey'in derdi seçim kazanmak falan değil, kendine rakip olabilecek isimleri yerel seçim girdabında harcamak... O yüzden İstanbul Belediye Başkanlığı için önce Fikri Sağlar'ın adını ortaya attığı, olmayınca Zülfü Livaneli'yi öne ittiği öne sürülüyor.
       İlginç olan bir diğer konu, Deniz Bey'in başkan adaylığı önerilerini ve pazarlıkları açıkta yapması... Kamuoyu bu tablo karşısında "Demek bunların hiç hazırlığı olmamış" diye düşünüyor. Kafalarda "Demek partide adaylığa rağbet yok" izlenimi uyanıyor. Aydın kesim Deniz Bey'in üzerinde ısrar ettiği isimlere bakıp; "Bunlarda belediyecilik konsepti yok" diyor. Deniz Bey'in kendi adaylarında ısrar etmesi diğer adayların moralini bozuyor. vs...
     ÂDeniz Bey ne yapıyor böyle, sorularına kimileri gülerek:
     Â- Jübilesini, diyorlar...
       Yerel ve genel seçimlerde Deniz Bey'in siyasi yaşamını kısaltacak sonuçlar sonuçlar alınacağı şimdiden belli. Ama mesele bu değil. CHP kaybederse yalnız Deniz Bey kaybetmeyecek. Çağdaşlığa, laikliğe, demokrasiye inanmış koskoca bir aydın ve emekçi kitlesi partisiz kalacak. Direksiyonda uyuyan ve uçuruma doğru giden şoför durumun farkında mı? Pek öyle görünmüyor...
       * * *
       Türkiye'nin baskısıyla Rusya'dan İtalya'ya kaçan Apo tekrar Rusya'ya kaçtı.
       Şimdi biz bu adamı yakalamaya mı çalışıyoruz, yoksa herhangi bir ülkeye kakalamaya mı?..
     ÂKenan Tunç

Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr