Ekonomistler Platformu’nun düzenlediği panelde konuşan Doçent Kerem Alkin önemli bir noktaya değindi:
- 1990’ların başında İstanbul - Sheraton Oteli’nde TÜSİAD’ın bir toplantısı vardı. O toplantıda Meksikalı bir uzman şu sözü söyledi ve kimse anlamadı:
"Bir ülkede özelleştirmenin başarısı özel sektörün özelleştirilmesine bağlıdır."
"Türkiye’de özel sektör Ankara’ya bağlı olduğu sürece özelleştirme başarıya ulaşamaz. Biz, eğer Meksikalı uzmanı dinleyip, işadamı ile Ankara’daki siyasetçinin göbek bağını kesebilseydik, özelleştirmede başarılı olabilirdik."
"Anladığımız insana kin beslemeyiz. Bütün düşmanlıklar anlaşılmazlıkların eseridir."
Yalnız Tayyip Erdoğan’ın ve AKP’nin değil... Saadet Parisi de dahil tüm bu grubun hortumculara garip bir sempatisi var.
Bu kanıya varmamıza Sadettin Tantan’ın liderliğindeki Yurt Partisi’nin yayın organı "Yurtöta gözümüze çarpan bir inceleme neden oluyor.
1) "Çıkar amaçlı suç örgütleriyle mücadele"yi öngören 4422 sayılı yasaya 1999 tarihinde Fazilet Partisi olumsuz oy vermiştir...
2) 2001 yılı sonunda bu suçlar DGM kapsamından çıkartılırken hem AKP hem Saadet Partisi olumlu oy kullanmış, patronları DGM’lerden kurtarmışlardır.
Dikkat çekici bir muhabbet...
Milliyetçi Hareket Partisi İstanbul Milletvekili Adayı Nazif Okumuş, geçen pazar günü yaklaşık 40 kişilik dost grubunu bir otelde toplamış. Üst sınır olarak 1 milyar TL koyarak onlardan seçim kampanyasına gönüllü katkı istemiş. Toplantıda 19 milyar 650 milyon TL toplanmış. Nazif Okumuş gazetelere gönderdiği yazıda kendisine katkıda bulunan isimleri ve rakamları açıklıyor. Amerika’da şahıs ve partilere yapılan seçim katkıları bu şekilde açıklanır. Nazif Okumuş Türkiye’de bir ilki gerçekleştiriyor. Darısı diğer aday ve partilerin başına...
Kürt parlamentosu kuruldu.. Hükümeti kuruldu.. Para bastılar. Ordu kurdular... Devlet hazır. Sadece adına "devlet" sözü eklenmedi.
Ankara Kürt devleti kurulmasını savaş sebebi sayacağını iki sözün biri ilan ediyor... Peki 3 Kasım’da iktidarı devralacağına kesin gözüyle bakılan AKP ve CHP bu konuda ne diyor? Hiçbir şey... Belli ki ekonomi gibi dış politikada da "ABD’nin dediği olur" ilkesiyle hareket edecekler. İşimiz zor.
‘Amerika’nın neden Saddam’ı devirdikten sonra Irak’tan çıkış için bir planı yoktur... Çünkü ABD Irak’tan çıkmayacaktır...’
Bu sözler Amerikalı yazar Jay Bookman’ın Atlanta Journal’da yayımlanan yazısında geçiyor... Bookman yazısını "Rebuilding America’s Defenses - Amerikan Savunmasını Yeniden İnşa Etmek" başlıklı bir rapora dayandırmış. Yazar özetle diyor ki:
"Irak’la savaş ne kitle imha silahları, ne terörizm, ne Saddam’la ilgilidir. Önümüzdeki günlerde başlayacak olan bu savaş, Amerika Birleşik Devletlerinin tam anlamıyla küresel bir imparatorluk olduğunun, gezegen polisi sorumluluğu ve yetkisi üstlendiğinin resmi bir kanıtı olacaktır.
Bu anlaşıldığı zaman öteki konular kendiliğinden çözülecektir...
Örneğin yönetim, Saddam düşürüldükten sonra Irak’tan çıkış stratejisi konusunda neden bu kadar ilgisiz görünüyor? Çünkü biz Irak’tan çıkmayacağız. ABD ülkede kalıcı askeri üsler kuracak ve İran da dahil Ortadoğu ülkeleri kontrole alınacaktır.
İkinci Dünya Savaşı bittikten 57 yıl sonra bile hâlâ Almanya’da ve Japonya’da büyük askeri üsler bulunduruyoruz. Aynı şeyi Irak’ta da yapacağız.
Rapor ABD’nin uluslararası anlaşmaları gözardı ederek dünyanın her yerinde sürekli bir askeri ve ekonomik hâkimiyet kurma planını gözler önüne seriyor."
Dünya Amerika’nın özel mülkü haline geliyor. "http://www.accessatlanta.com/ajc/opinion/bookman/2002/092902.html"
Tayyip Erdoğan seçim mitinginde "uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece" türküsünü söylemiş.
Altında hortumcuların helikopteri var tabii...