Meslektaşımız, bazı illerin belediye başkan adaylarının açıklanacağı toplantıyı izlemek üzere ANAP Genel Merkezi'ne gitmişti. Binanın içi ve dışı aday adayları ve onların adamlarından geçilmiyordu. Arkadaşımız, ana giriş kapısının önünde meslektaşlarıyla birlikte
Mesut Yılmaz'ın gelmesini beklemeye başlamıştı ki, gözüne birden çok eski yıllardan tanıdığı bir hemşerisi ilişti. Kendisi gibi sıkı bir solcu olduğunu bildiği hemşerisi acaba orada ne arıyordu? Yoksa o da aradan geçen zaman içinde fikir mi değiştirmiş, soldan sağa transfer mi olmuştu? Yanına yaklaştı, merakla sordu:
- Hayrola hemşerim, sen burada ne arıyorsun?Hemşeri, bu karşılaşmadan pek de memnun kalmışa benzemiyordu... Sanki biraz utanmış gibiydi... Soruyu kekeleyerek yanıtladı:
- Şeeyyy, arkadaşlar beni bizim ilçeden ANAP belediye başkanlığına aday göstermişler de...- Eee?
- Böyle birşeyi bana danışmadan nasıl yaparsınız diye kendilerinden hesap sormaya geldim!Körpeye bez!
Azerbaycan'dan dönen bir dostumuz beraberinde, Türkiye'de de etkinlik gösteren ünlü bir Batılı firmanın ürettiği
"çocuk bezleri"nden getirmiş... Torunu için değil tabii (!)
"Açık Pencere'ye haber olur!" diyerek.. Bu vesileyle
Pampers marka çocuk bezlerinin Azerbeycan'daki
"vurucu" reklam spotlarını da öğrenmiş bulunuyoruz:
"Firmamız sizi körpenizin doğumu münasebitiyle tebrik edir, ona ve ailenize hoşbeşlik cansağlığı arzulayir. Bütün uşaklar güzeldir, sizinkisi ise hamidan yahşidir. Uşağın derisi ıslak olanda özünü yahşi hissetmir. Uşağınızın sakit ve rahat olması için çok vacibdir ki, onun derisini guru ve sağlam saklayasınız. İşte bu uşak melefesi (bezi) tez ve tesirli bir şekilde ıslakı özüne çekir, uşağın derisini kuru ve temiz, demelli sağlam saklayir. Size bu uşak melefelerinin numunelerini pulsuz teklif edirik. Onları sınayın. Bu uşak melefeleri sizin ve körpeniz için en yahşi seçimdir..."
Futbolcusundan, şarkıcısından doğru dürüst vergi alamayan devlet gene sanatçının telifinin peşinde.Bunca "kültürsüzlük" de yetmedi herhalde!..
Gidiş nereye?..
Mümtaz Soysal, İstanbul Tabip Odası'nda düzenlenen sohbet toplantısında doktorlara
"Çürüyüşten Dirilişe" adıyla yayımlanacak kitabının
"özetini" yaptı... Toplum hayatına ilişkin gözlemleriyle birlikte bünyeyi saran
"çürüme"nin
"yeniden diriliş"e dönüşebilmesi için önerilerini sıralayan
Soysal'ın konuşmasından küçük bir pasaj aktaralım:
- Şu geride bıraktığımız son 15 yıla ilişkin gözlemlerimin birincisi ve bence en önemli olanı;
"yön" duygusunun ve coşkunun kaybedilmiş olması... Bu bana çok önemli geliyor. Bir toplumun nereye gittiğini, nereye doğru götürüldüğünü, ya da
"sürüklendiğini" bilemeyişi... Cumhuriyetin ilk 15 yılına ve bir de son 15 yılına bakalım... Rakamlarla düşününce son 15 yıl, ilk 15 yıla kıyasla gözalıcı görünüyor. Okuyan insan sayısı, yatırımlar vs. açısından... Ama birşey eksik... Cumhuriyet'in ilk 15 yılında toplumu saran o müthiş coşku, o arzu... Ondan eser yok artık...
Meyhane müdavimi
Meyhanenin müdavimiydi... Günün birinde evlendi. Bir süre ortada görünmez
oldu. Sonra yine meyhanede görüldü. Arkadaşları sordu:
- Bunca yıl bekar dolaştıktan sonra neden evlendin?
- Meyhane köşeleri bana zevk vermez olmuştu.- İyi ama yine meyhanedesin?..
- Yine zevk vermeye başladı...Amerikalılara göre zenginlik ve güç mutluluk getirmiyormuş.Tabii... Düşünsenize... Zengin ve güçlü olacaksınız.
Sonra can sıkıntısından orayı burayı bombalayacaksınız.
Tahran notları...
Bir grup meslektaşımız, geçen hafta TBMM Başkanı
Hikmet Çetin'le birlikte İran'daydı. Üç gün kaldıkları bu ülkeden haberleri, çalıştıkları gazete ve ajanlara geçtiler, ilginç kimi notları da Açık Pencere'ye aktardılar. Dinliyoruz:
"İranlı yöneticiler, komşu ülkelerdeki televizyon yayınları yüzünden halkın ahlakı bozulmasın! diye çanak antenleri yasaklamış. Ama bu öyle bir yasak ki, hemen hiç kimse dinlemiyor. Yaklaşık 12 milyon nüfuslu Tahran'da evlerin neredeyse yüzde 70'inde çanak anten var. Hatta ziyaret ettiğimiz İran Parlamentosu'nun çatısında bile var. En çok da bizim kanalları izliyorlar.
Eskiye oranla giyimlerine daha az karışılan İranlı kadınların en çok sevdikleri şey, kuaföre gidip saçlarını yaptırmak. Bizim elçilikte görevli bir bayan anlattı: 29 Ekim günü Cumhuriyet'in 75. yıldönümü dolayısıyla büyükelçilikte verilecek resepsiyon için saçını yaptırmak istemiş. Gittiği kuaförde tam 4 saat sıranın kendisine gelmesini beklemiş. Kuaföre,
`Bugün özel bir gün mü?' diye sormuş. Aldığı yanıt,
`Bugün tenhayız bile, başka bir gün gelmiş olsaydınız çok daha fazla beklerdiniz' olmuş.
Tebriz, İran'ın en tutucu kentlerinden biri... Kısa bir süre öncesine kadar her sokakta mutlaka bir - iki devrim muhafızı bulunurmuş. Görevleri, saçı başı görülen kadınları uyarmak olan bu muhafızların işine geçenlerde son vermişler. Çünkü saçı - başı açık kadın sayısı başedilir olmanın ötesine geçmiş.
İran'da kadın - erkek ilişkileri son derece sınırlı. Bunun sonucu cinsel açlık had safhada.. Bindiğimiz taksinin şoförüne caddelerde yürümekte olan kadınları göstererek şaka yollu,
`Biraz açılmalarına izin verseniz fena mı olur?' diye sorduk. Adam,
`Yahu, yıllardır sürdürdüğümüz kapalılık nedeniyle erkekler aç kurtlara döndü. O dediğinizi yaparsak, kadınlar sokak ortasında tecavüze uğrar' demesin mi?
Tahran'da minare sayısı parmakla sayılacak kadar az... Camiler, bir tek cuma günleri dolar taşarmış.
Ülkede memur maaşları 60 - 100 dolar arasında değişiyor. Ama Tahran'da orta halli bir evin kirası 600 dolar civarında... Bu şehirde dikkatimizi çeken bir başka şey de otomobil bolluğu oldu. Otomobillerin tamamına yakını Fransız Peugeot'larla Kore malı KIA'lar... Bunun sebebini sorduk, bıyık altından gülerek,
`Peuguot'nun dağıtımcısıyla KIA'ların komisyoncusu bir büyük devlet adamımızın oğlu' dediler..."
Kitabı indirin...
Peşpeşe birkaç genç şairin kitapları çıktı postadan...
"Pencere Önü Kitapları" adıyla yayımlanmış... Tümünün de 1'inci sayfa arkalarına şöyle bir not düşülmüş:
"Kitabınızı kitaplığınızda değil pencerenizin önünde tutarsanız elinizin altında olduğunu göreceksiniz..."Kitabı kütüphane süsü olmaktan çıkarıp
"işlevsel" kılma yolunda yararlı bir uyarı... Kitaplarınızı raftan indirin... Göreceğiniz yerlere koyun... Onlarla tekrar buluşun...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr