20 Mart günü yani dün, BM tarafından ilan edilmiş “Dünya Mutluluk Günü” idi. İnsanların mutluluğu hatırlamaları için düşünülmüş bir gün bu.
Mutluluğun tarih boyunca binlerce tanımı yapılmıştır. En yalın tanımı sanırız yıllar önce yazar Peyami Safa yapmış:
Peyami Safa’ya:
- Mutlu adam kimdir? diye sormuşlar.
O sırada sanırız dişi ağrıyormuş.
- Dişi ağrıyan adama göre mutlu adam dişi ağrımayan adamdır, demiş.
Mutluluk genellikle onu kaybedince aklımıza gelir.
Çünkü sahip olduğumuz şeyleri küçümser, sahip olmadıklarımızı önemseriz.
Oysa bakın ne diyor filozof Arthur Schopenhauer:
“Sahip olmadığımız şeye bakarken bizde hemen ‘Bu benim olsaydı nasıl olurdu?’ düşüncesi doğar ve bu şeyin eksikliğini duyumsatır. Bunun yerine daha sık, ‘Bu bende olmasaydı nasıl olurdu?’ diye sormalıyız. Demek istiyorum ki sahip olduğumuz şeylere ara sıra onu yitirdikten sonra hayatın gözümüze nasıl görüneceğini düşünerek bakmaya çalışmalıyız. O şeye bu biçimde bakmamızın sonunda onun varlığı bizi eskisinden çok mutlu eder ve ayrıca onu yitirmemek için her türlü önlemi alırız.”
Şan, şöhret, para, mal, mülk. Bunlar insanı bir an mutlu eder. Sonra olağanlaşır. Sürekli olan üç şey var: Sağlık, üretici güç ve başka insanların mutluluğu için çalışmanın verdiği keyif. Gerisi boş.
TENEKE OPERASI
Samsun Devlet Operası “Carmen” operasını sahneliyor haberini görünce bir opera sanatçısı dostumuza sorma ihtiyacı hissettik:
- Bizim sahnelerde Carmen, La Traviata, Tosca, Figaro gibi ünlü oyunları izlememiz güzel. Ama merak ettim. Bizim salonlarda neden Yaşar Kemal’in Teneke Operası bir kez olsun sahnelenmez?
- Öyle bir opera mı var? Hiç duymadım.
Bu önemli sanat olayını bir operacının bile duymamış olması çok ilginç geldi. Kendisine 22 Eylül 2007 yılında gazetelerde yayımlanmış şu haberi gönderdim:
“İtalya’nın ünlü bestecilerinden Fabio Vacchi tarafından operaya uyarlanan Teneke’nin bu akşam TSİ 21.00’deki dünya prömiyerinde bizzat Yaşar Kemal de hazır bulundu.
Yaşar Kemal, operayı, eşi Ayşe Semiha Baban Kemal ve ünlü soprano Leyla Gencer ile birlikte kraliyet locasından izledi.
Yaşar Kemal, perdenin kapanışıyla sahneye çıkarak seyircileri selamladığı anda büyük alkış aldı.
La Scala tiyatrosunda tek bir koltuğun dahi boş kalmaması dikkat çekti.”
İtalyan müzisyenler, sanatçılar, yazarlar haftalarca uğraşmış, bizim Teneke’yi opera haline getirip La Scala’nın 2007 yılındaki açılışında sahnelemişler.
Ve bizim hâlâ haberimiz yok.
ŞAiR
Bugün de Dünya Şiir Günü.
Kimdir şair?
Avusturyalı yazar Rainer Maria Rilke’ye göre:
‘’Bir şair, ıssız bir adada biraz sonra rüzgârın silip süpüreceğini bildiği halde yine de mısralarını kumsala yazan kişidir. ‘’
Cağaloğlu’nda bir tarihte berduşların yatıp kalktığı bir kaya kovuğunda duvara çivi ile yazılmış şu satırı okumuştuk:
“Ben bir şairim, boş bulduğum yere şiir yazarım.”
Bizim elbet iyi şairlerimiz vardır. Ama şair denince akla hemen Nâzım Hikmet gelir. En çok acı çekmiş ama en güzel şiirleri yazmış, halka şiir okuma zevkini aşılamış şair odur.
Onun doğuştan şair olduğunu söyleyenler vardır. Rivayet odur ki bir gün kaldırıma takılıp düşünce hemen şu şiiri yazmış:
“Anasını sattığımın kaldırımı
Acıttı benim baldırımı”
Her şeyin paraya dönüştüğü, duyguların aşındığı, dijital hayatın her yanı kapladığı bu çağda şiir de önemini kaybetti. Ama ruhlarımız onu yine de koruyor, yaşatıyor.
FUTSAL
Geçmişte futbolcular ve seyirciler hakemlerden şikâyetçi olurdu ama kulüp yönetimleri bu işe karışmazdı. Şimdi onlar da topa girdi. Hemen her maçtan sonra kulüpler ya kendi maçlarında ya rakip maçlardaki hakem kararlarından şikâyetçi oluyor. Sık sık Merkez Hakem Komitesi Başkanı değişiyor. VAR sistemi gelince hakem hataları azalır sanıyorduk. Öyle olmadı. Bu iş nereye gidiyor diye sorarsanız. Bir çıkış yolu bulmak zor. Çözüm mü? Kulüplerin elinde.
Sahaya çıktığınızda her pahasına rakibi de hakemi de yeneceksiniz. İyi futbola hakem de dayanamaz. Pes eder!
Bakınız: 1996-2000 arası Galatasaray.