Bodrum Konacık’ta bir sitede yaşayan dostumunuz evine MUSKİ’den geldiler. MUSKİ, Muğla Su ve Kanalizasyon İdaresi’nin kısa adı. Görevliler site sakinlerine su sayaçlarının değiştirilmesi gerektiğini bildirdiler. Site sakinlerinin su sayaçlarından şikâyeti yoktu. İtiraz ettiler. Bunun üzerine kendilerine yönetmelik gösterildi. Yönetmeliğin ilgili maddesi şöyleydi:
“Ölçü ve ölçü aletleri muayene yönetmeliğinin 9. maddesinin b fıkrası gereğince elektrik, su ve gaz sayaçlarının periyodik muayenelerinin 10 yılda bir yaptırılması zorunludur.”
Site sakinleri itirazlarını sürdürdü:
- Burada sayaç değişir diye yazmıyor, 10 yılda bir muayene yapılması gerektiği yazıyor.
Görevliler itiraza kulak asmadı:
- Uygulama böyle, 10 yılda bir sayaçları değiştiriyoruz.
- Ayrıca, bizim site inşa edileli 10 yıl olmadı ki.
- Saatlerin imal tarihi önemli.
- Saati kim takacak?
- Siz piyasadan alıp takabilirsiniz. Ya da biz takarız, 140 lira tahakkuk ettiririz.
- Peki, eski saat ne olacak?
- Sizde kalacak.
- Yani çalışır durumdaki saati çöpe mi atacağız?
- Siz bilirsiniz.
Olayı bize aktaran dostumuz “Şu fakir ülkedeki savurganlığa bakın” dedikten sonra ekledi:
- Bu uygulamanın su sayacı imal eden firmadan başka kime faydası var, onu da çok merak ettim.
ÇİN ÇİN
Dışişleri Bakanı Wang Yi, geçen hafta Türkiye’ye gelince Doğu Türkistan Türkleri protesto için hazırlığa başladılar.
Doğu Türkistan Milli Meclis Başkanı Seyit Tümtürk, Ankara’ya gitmek için Kayseri’deki evinden çıkacağı gün koronavirüs risk grubundasın diye göz hapsine alındı. Uygurların Çin’i protesto etmesine izin verilmedi.
Batı dünyasında Çin’in Doğu Türkistan’daki insan haklarına aykırı uygulamalarını protesto etmeye yönelik bir kampanya var. Başı ABD çekiyor. Çin hükümeti ise bu yöndeki haberlerin yalan olduğunu, ABD’nin Çin’i frenlemek için haber tuzakları kurduğunu savunuyor. Ankara, Batı’dan gelen“Çin’i kınayın” yollu baskılara rağmen ekonomik ilişkileri bozmamak için Çin’i kınamıyor. Ayrıca Çin ile ilişkileri bozmamızın Uygurlara fayda sağlayacağı da kuşkulu. Böyle sorunlar dostluk içinde daha kolay çözümlenir.
DİGİ
Digitürk bir tasarruf hamlesi içinde mi? Öyle hissediyoruz da... Örneğin son iki yılda çevrilmiş filmleri artık Türkçe dublaj yapmadan yayınlıyorlar. Film İngilizce yayınlanıyor, vatandaş Türkçe alt yazıyla izliyor.
Daha dikkati çeken, aynı yabancı filmleri defalarca yayınlamaları.
Yeni ithal edilen filmlerin hemen tamamı sıradan Amerikan yapımları.
Topluma kültürel yönden hiçbir katkısı olmayan filmler.
Kanallardan biri olsun sinematek olarak kullanılabilir, eski değerli filmler gösterebilir.
DİLİMİZ
Emekli öğretmen Raci Aksop Türkçeyi nasıl yanlış kullanıp anlamını bozduğumuzu örneklerle anlatmış.
Diyor ki:
- Olur olmaz yerde “Yaşandı” sözcüğü kullanılıyor. “Ölümler yaşandı” bile diyorlar. Ölüm yaşanır mı? Kaza oldu demiyorlar, kaza yaşandı diyorlar mesela.
- “Bulundu” sözü ise ayrı bir âlem. “Açıklama yaptı” yerine “Açıklamada bulundu” diyorlar. Ancak kaybolan bir şey bulunur. Ne kaybolmuş da ne bulunuyor, belli değil.
- Bir cezanın uygulanmasına infaz etmek denir. Bu hapis de olabilir, idam da. Bunlar adam öldürmeyi infaz zannediyorlar. Biri diğerini öldürürse “İnfaz etti” diyorlar.
- Birisi başkasının parasını çalarsa “Onu gasp etti” diyorlar. Oysa kişi gasp edilmez, parası, malı, vs. gasp edilir.
- “Orta refüj” denmez, refüj zaten ortadadır.
- Se dört yüz demiyorlar, es dört yüz diyorlar.
Mecbur muyuz güzel dilimizi bozmaya!
TÜRKÇE
Bir günlük gazete manşet atmış:
“Türkler’den özür dilediler”
Kesme işaretini yukarıdaki gibi kullanmışlar.
Oysa özel adlara getirilen ekler kesmeyle ayrılmaz:
Örneğin, Türklük, Türkleşmek, Türkçü, Türkçülük, Türkçe, Türklerin, Türklüğün, Türkçenin gibi sözcüklerde kesme işareti kullanılmaz.
Dil bir ulusun kimliğidir. Bilmek ve doğru kullanmak zorundayız.
ÇÖLYAK
Ankara Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın yeni bir uygulamasından sizi haberdar edelim.
Bilindiği üzere, çölyak hastalığı tahıllarda bulunan glüten isimli maddeye vücut tarafından verilen anormal tepkiyle ortaya çıkan bir hastalık. Bu hastalığı olanlar glütensiz ekmek tüketmek zorundalar. Ama glütensiz ekmek hem her yerde kolay kolay bulunmuyor hem de fiyatı normal ekmeklere göre daha yüksek. İşte Ankara Büyükşehir Belediyesi özel beslenme gereksinimi duyan 300 çölyak hastasına glütensiz ekmeklerini haftalık olarak evlerine giderek dağıtıyormuş. Tabii herhangi bir ücret almadan.
Bunlar oy getirisi fazla olmayan, gönülden yapılan hizmetler.