Dışişleri Bakanı Abdullah Gül geçende Kıbrıs toplumunun milli bilincinin gelişmediğini söyledi, bunun temelinde "Ada'da imam hatip lisesi ve ilahiyat fakültesi açtırılmaması" bulunduğunu söyledi. Profesör İsa Eşme gönderdiği notta diyor ki:
- Sayın Abdullah Gül'e derim ki... Lütfen Dünya haritasını önünüze alınız. Haritada dini eğitime ağırlık veren ülkeleri... Bir de özgür ve bağımsız ülkeleri işaretleyiniz. Ulaşacağınız sonuç görüşlerinizin haklı olmadığını gösterecektir. Son bir öneri. Atatürk'ün nutkunu iyi okuyunuz. Büyük Önder'in 80 yıl önceki Milli Eğitim'le ilgili sözlerinde gerçeği göreceksiniz:
"... Ben burada yalnız yeni Türkiye Cumhuriyeti'nin yeni kuşaklara vereceği eğitimin milli eğitim olduğunu kesinlikle belirttikten sonra diğerleri üzerinde durmayacağım. Ne demek istediğimi kısa bir örnekle açıklayacağım: Efendiler, yeryüzünde üç yüz milyonu aşkın Müslüman vardır. Bunlar, ana, baba, hoca eğitimiyle eğitim ve terbiye almaktadırlar. Ancak üzülerek söylüyorum, işin gerçek olan yanı şudur ki, bütün bu milyonlarca insan şunun ya da bunun kölesi durumundadır. Aldıkları dini eğitim onlara bu kölelik zincirlerini kırabilecek insanlık değerini verememiştir, veremiyor. Çünkü eğitimlerinin hedefi milli bir eğitim değildir." (22 Eylül 1924)
Hükümete öneri: Oldu olacak milletin günahlarını da affedin, birkaç kuruş da ordan gelsin.
Yabancı yatırımcı dolarını Türkiye'ye getiriyor, bozdurup faize yatırıyor, 6 ayda yüzde 44 gibi, akıl almaz oranda dolar faizi alıp gidiyor.
Daha da büyük bir "dram" yaşanıyor bu arada...
Türk vatandaşı krizlere uğramış... Üç beş kuruşunu dolara çevirip bir kenara atmış. Yarını bilmediği şimdi dolarını bozdurup TL faizine dönemiyor. Bekliyor. Doları olduğu yerde eriyor. Ama yabancı yatırımcı bizim piyasaların iplerini elinde tuttuğu için yarını biliyor. Kendi parasını gönül rahatlığıyla kullanıyor. Malı götürüyor. Türk yurttaşı kendi ülkesinde kendi piyasası tarafından ütülüyor... Tam kepazelik!
Washington Büyükelçimiz Faruk Loğoğlu'nun bir televizyon kanalında Amerikan ağzıyla konuşup "Türkiye yanlış yaptı" demesi hayli dikkat çekiciydi. CHP Milletvekili Onur Öymen dün kendisine şunları hatırlattı:
- Bir ülkenin büyükelçisi, tarafsız hakem değil, ülkesinin avukatıdır. Ben yıllarca bu görevi yaptım, Sayın Loğoğlu gibi kendi ülkesini böyle uluorta eleştiren bir elçiye rastlamadım.
Dün yazdık... Altı ay önce 100 dolarını bozdurup tahvil alan bir yabancı altı ay sonra yani dün tekrar dolara dönse 144 dolara sahip oluyordu.
Dolara altı ayda yüzde 44 faiz...
Ankara Ticaret Odası Başkanı Sinan Aygün gönderdiği notta yaptıkları hesaplamaları anlatıyor:
- Türkiye'nin ürettiği tüm ekonomik değerler, sıcak para tacirleri tarafından yurtdışına transfer ediliyor. Türkiye bu alanda sürekli yeni rekorlara imza atıyor.
2001 yılı Ekim ayında, yabancı bir yatırımcı, elinde bulunan 1 milyon doları, dönemin dolar kuru olan 1 milyon 590 bin liradan bozdurup eline geçen 1 trilyon 590 milyar lirayı, ortalama yüzde 65 faizle bankalarda değerlendirmeye başlasa, bu para doların 1 milyon 590 bin lira olduğu Nisan 2003 tarihinde dolara çevrildiğinde, yatırımcının eline 2 milyon 578 bin dolar geçiyor. 18 ayda elde edilen dolar faizi yüzde 157'dir. Amerika'da 1 yılda elde edilen dolar faizi Türkiye'de 7 günde elde ediliyor.
Peki ne yapmalı?
Sinan Aygün diyor ki:
- Çözümün yabancı sermayeyi ürkütmeyecek bir Sermaye Hareketleri Denetim Yasası çıkarılması olduğunu düşünüyoruz. Sermaye Hareketleri Denetim Yasası çerçevesinde vadesi bir yıla kadar olan dış kaynaklı kredilerin anaparaları üzerinden, kredilerin ülkeye girişinde yüzde 1 - 2 oranında bir vergi alınabilir. Sermaye akımlarına "minimum ülkede kalma süresi" uygulanarak yabancı sermaye giriş ve çıkışı denetlenebilir.
Elbet başka önlemler de düşünülebilir. Mesele AKP iktidarının içeriye mi dışarıya mı, kime hizmet edeceğini saptamasında...
Ağrılı bir okurumuz soruyor:
- Ağrı'nın Doğubeyazıt ilçesinde çok daha deneyimli birçok öğretmen dururken Milli Eğitim Müdürlüğü'ne 3 yıllık öğretmen Cemal Ersu'nun atanma sebebi nedir?
- Ağrı'nın Patnos ilçesinde Milli Eğitim Şube Müdürlüğü'ne atanan 2 yıllık öğretmenin, milletvekili Halil Özyolcu'nun amcasının oğlu olmasının dışında ne gibi üstün yeteneği vardır?
Bu tür atamaların "devlete saygısızlık"tan başka ne adı vardır?