Melih AŞIK
Başbakan
Mesut Yılmaz enflasyonu yüzde 77'den 99'a roketlemek için
Deniz Baykal'dan destek istememişti. O işi iyi biliyorlar. 6 ayda becerdiler. Sıra enflasyonu indirmeye gelince
Deniz Baykal'dan bir yıllık destek istiyor. Hükümeti zaten destekleyen ve bir yıllık bütçeye de onay vermiş olan
Baykal;
- Enflasyonu düşürme planını elbet destekliyorum, deyiverse
Mesut Bey başka mazeret aramak zorunda kalacak.
Çünkü enflasyonu düşürecek ne becerisi var, ne bilgisi... Ne de bir programı...
Deniz Bey destek verdiği halde,
"Vermem" diyerek
Mesut Yılmaz'ı kurtarıyor.
Mesut Bey'e ilerde
"Enflasyonu düşürecektim ama Deniz
Bey destek vermedi" bahanesine sığınma fırsatı veriyor.
Hatta
Mesut Bey'in enflasyonu düşürmeye çabalamasına bile gerek kalmıyor artık.
Nasıl olsa
Deniz Bey destek vermiyor ya... Üstelik enflasyonu bir hamlede elenseyle düşürecek olan
Güneş Pelvan da ortalarda yok.
Peki enflasyon ne olacak? diye sorarsanız...
Bu Hükümet enflasyonu düşürmez.
Kendi düşer enflasyonu düşürmez...
Neden mi?.. Kusura bakmayın ama... Bu sorunun yanıtını bugüne dek bulamadıysanız bizim söylememizin de yararı olmaz...
Çeteleşme, yağma, talan, sadece karada değil... Denizde de almış başını gidiyor... Beşiktaş Balıkçılar Derneği, gönderdiği bildiride talandan örnekler veriyor... Okuyalım:
"... Trolcular denizlerimizin altını üstüne getirmektedir. Özellikle Marmara'da büyük bir katliam yaşanmaktadır. Hergün Kumkapı balık halinde binlerce kasa trol balığı yetkililerin gözleri önünde satılmaktadır. Adalar çevresinde, Fenerbahçe ve Kadıköy önlerinde gece gündüz yüzlerce tekne trol çekmektedirler.
Ne acıdır ki Su Ürünleri teknesi ve Sahil Güvenlik botu Fenerbahçe'de bağlı durmakta ve bu faciaya seyirci kalmakta, göz yummaktadır.
Bu gerçeği görmek için Yenikapı ve Kumkapı barınaklarına gitmek yeter. Teknelerin üzerlerinde trol ağları açıkça görülebilecektir.
Bu durumu Su Ürünleri ve diğer yetkililere duyurmamıza rağmen, bugüne kadar hiç bir önlem alınmamıştır.
İstanbul'da balık yasaklarını kontrol etmeyen Su Ürünleri Teşkilatı ne iş yapmaktadır?
Yaptıkları en değerli iş, (bu yıl başlattıkları) para toplamaktır.
Su Ürünleri'nde parasız hiç bir iş yürümemektedir. Parası olmayanın evrakları sümen altı edilmektedir.
Bu paralar kimlerin cebine girmektedir?
Beşiktaş Balıkçılar Derenği'nin bildirisi böyle uzayıp gidiyor. İlgililerin bilgisine...
Meclis Başkanvekili
Uluç Gürkan:
- Başkanlık Divanı'nın DSP'li üyeleri olarak bizler koltuk alımındaki pis kokuları tam bir yıl önce bugünlerde dile getirmiştik, diyor...
- Peki sonuç ne oldu?
- Başkan Kalemli
ve Genel Sekreter Basa,
Sayıştay denetimi başlatacaklarını söyleyerek bizi bir anlamda uyuttular. Sonradan öğrendik ki geçici görevle alınan iki Sayıştay üyesine resmi olmayan bir rapor hazırlatılmış. Birisinin de oğlu Meclis'te işe alınmış.
- Siz alımları denetlemediniz mi? İmza atmadınız mı?
- Sadece ilk ihaleye imza attık. Daha sonra bize hiçbir şey sorulmadı. Yalnız bizleri değil, Teknik Daire'yi de dışlamışlar.
- Ortada bir büyük dolandırıcılık var gibi...
- Mutlaka...
- Kimler sorumlu görünüyor?
- Emlak Konut yöneticileriyle... TBMM Başkanı, Genel Sekreteri ve Meclis'teki birkaç memur...
- Şimdi ne yapılmalı?
- Meclis Başkanı Hikmet Çetin
savcılığa suç duyurusunda bulunmalı. Araştırma Komisyonu'ndan birşey çıkmaz. Bu olayın mahkeme bazında soruşturulması gerekir. Zarar gören ve haysiyeti zedelenen Meclis olduğuna göre. Savcılığa suç duyurusunu Meclis Başkanı yapmalı...
- Başka?
- O arada sorumlu görülen Başkanlık Genel Sekreteri ve yardımcılarına da işten el çektirilmeli...
Hikmet Çetin bunları yapar mı? Hiç o havada görünmüyor. Skandalın odağındaki isim
Necdet Basa'yı açığa alacağı yerde danışmanlığa oturttu.
Necdet Basa, Mesut Yılmaz'ın yakın dostu. Galiba o taraftan torpillendi.
Hikmet Çetin'in
"Meclis'in onurunu koruyalım" havasında
"olayı kapatmaya" çalıştığı izlenimi doğuyor sonuçta. Meclis'in haysiyeti bu olayın örtülmesiyle değil, temizlenmesiyle kurtulur. Sayın
Çetin'e hatırlatalım...
Konuşmaları arasında
"Bu da geçer" diyor
Mustafa Kalemli... Tek umudu halkın unutkanlığında... Böyle neler geldi, neler geçti.. Ne yolsuzluklar, ne hırsızlıklar unutuldu da, yapanların yanına kar kaldı. Bu mu geçmeyecek?
Derken
Hasan Pulur Ağabey bir eski zaman hikayesi anlatıyor:
Kalebent, yani kale içinde zincire vurulmuş müebbed mahkum, duvara şöyle yazmış:
"Bu da geçer be yahu!.."
Padişah bir teftiş sırasında adamı ve yazıyı görmüş:
- Salıverin bunu, demiş, madem bu kadar umutlu, bırakın yaşasın..
Özetle... 20 milyon dolarlık yolsuzluk mu unutulmayacak. Bu da geçer!..
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr