Meclis inşaatındaki yolsuzlukla ilgili soruşturma acaba nasıl gidiyor... Meraklanıp konuyu Araştırma Komisyonu'nun üyelerinden CHP Çanakkale milletvekili Ahmet Küçük'e soruyoruz.
     Â- Komisyonunuz ÅŸu aralar ne yapıyor?
      - Önümüzdeki günlerde Meclis eski Genel Sekreteri Necdet Basa ve yardımcısı Fahri Köprülü'yü dinleyeceğiz. 1 - 2 haftaya kadar da çalışmalarımızı tamamlar, raporumuzu hazırlarız sanıyorum.
     Â- Åžu ana kadar edindiÄŸiniz izlenim?
      - Bütün üye arkadaşlarımda yavaş yavaş bir kanaat oluşmaya başladı. Benim şahsi kanaatim, bu olayda ciddi bir yolsuzluk ve fiyat şişirme olduğu yönünde...
     Â- Bu kanaata varmanıza yol açan bir - iki örnek verir misiniz?
      - Hafriyat işi yapılmış. Bu iş için alınan para çok yüksek. İş sanki ulaşımın çok zor olduğu bir dağın başında yapılmış. Kaloriferlerin havasını alan ve adına kalorifer brülorü denilen basit bir alet var. Birim fiyatı 450 bin lira olan bu alet için Meclis'ten alınan para 33 milyon lira. Rakamlar en az yüzde 70 oranında şişirilmiş. Ortalama şişirme 6 - 7 kat.
     Â- Buna göre Mesa - Nurol'un durumu kötü görünüyor?
      - Maalesef öyle görünmüyor. Çünkü bu şirketlerle anlaşma baştan öyle kötü yapılmış ki, bana göre birçok konuda hukuken yapılabilecek birşey yok. Çoğu işten yırtarlar, diye düşünüyorum.
      ***
      Bu arada bir gözlem... Koltuk skandalı çok çok 4 milyon dolarlık bir yolsuzluk... Oysa geçen hafta Arena programında açık açık anlatıldı ki... Dolmabahçe Sarayı çatısından temeline çürümekte... Ve Saray'daki paha biçilmez eserler bir yandan çürürken bir yandan da ufak ufak yürütülmekte...
      Dolmabahçe Sarayı da Meclis'e bağlı... Ve Meclis'ten bu en büyük skandala ilgi beklenenin altında. Medyanın tavrı da aynı. Acaba bu aymazlığın sebebi ne?..
      Politikacı bir film artistiyle evlenecekmiş. Bir detektif tutmuş. Artistin geçmişini araştırıp rapor halinde kendisine bildirmesini istemiş. Bir süre sonra rapor gelmiş. Politikacı şu satırları okumuş:
      - Genç kadını tanıyanlar mazisinde en ufak bir leke bile bulunmadığını söylüyorlar. Tek falsosu... Son haftalarda pek de sağlam ayakkabı olmayan bir siyasetçi ile görünmeye başlamış...
      Fransız delikanlı keyifli bir gülümsemeyle "cafe"ye girmiş.
      Arkadaşlarına seslenmiş:
     Â- Oh ya.. Dün gece hepinizi boynuzladım...
      Ve arkadaşlarının şaşkın bakışları altında eklemiş:
     Â- Dün gece kendi karımla yattım...
      Türk Dili dergisinin son sayısında Profesör Saim Sakaoğlu, yaygın bir dil yanlışına dikkat çekiyor. Sözünü ettiği şey; "kolik" eki takıp "sıfat" yaratma sevdası... "İşkolik", "vitaminkolik", "zamkolik", "çaykolik" gibi örnekler sıralayan Sayın Profesör yapılan yanlışı şöyle izah ediyor:
      - Dilimize "alkolik" olarak geçen sıfatın İngilizce aslı "Alcoholic"tir. Yani İngilizler "Alcohol"ün sonuna "ic" sıfat yapma eki koyarak elde etmişler bu sözcüğü...
      Aynı mantık gereği... Bizim de "İşkolik" değil "İş-ik...", "Zamkolik" değil "Zam-ik...", "Çaykolik" değil "Çay-ik" dememiz gerektiğini, bunun anlamsızlığının da aşikar olduğunu söylüyor Saim Hoca...
      Meclis'ten bir "Sigara Yasası" çıktı. Bu yasa uyarınca kapalı mekanlara sigara içmenin cezasının 10 milyon lira olduğunu anlatan levhalar kondu. Peki sonuç ne oldu? Doktor okurumuz Mahmut Tolon, İstanbul Atatürk Havalimanı'nda yaşadığı serüveni anlatıyor:
      - Uçağın kalkmasına 1,5 saat var. İnsanların yüzüne bakıp tek kelime etme gereğini hissetmeden pasaportları inceleyen, bir yandan da sigarasını tüttüren gümrük memurunu ikaz edeyim diyorum. Dört yana asılmış "Sigara içmenin cezası 10 milyon!.." yazılı tabelaları anımsatıyorum kendisine. Sert bir bakış atıyor ve "Hadi kardeşim, git işine!" diye fikrini beyan ediyor. 10 milyonluk cezayı kesmesi için yanındaki polise dönüyorum. Polis ilgisiz. "Hava Meydanı Emniyet Müdürlüğü'ne gitmem gerektiğini" söylüyor. Gidiyorum... Sigara tablalı bir odada güleryüzlü Emniyet Müdür Yardımcısı'yla konuşuyorum. Konunun kendisiyle değil, Hava Meydanı Müdürü'yle ilgili olduğunu söylüyor. Bunun üzerine ilgili müdüre gidiyorum. Sigara tablası ağzına kadar dolu bir odada güleryüzlü ve yardımsever Sayın Müdür Bey'le tanışıyorum. Durumu anlatınca iki boş kağıt veriyor bana. Dilekçemi işleme koyabileceğini söylüyor. Sigara içen memurun ismini bilemediğimi söyleyince benimle birlikte isim tesbiti için olay yerine de geliyor. Aynı asık çehreyle bizi karşılayan gümrük memuru Y.Ş.'nin kimliğini tesbit ediyoruz. Y.Ş. taviz vermiyor; "benim gibilerin yurtdışında süt dökmüş kedi gibi olduğumuzu, burada ise aslan kesildiğimizi" söylüyor. Arkasından yine "Git işine kardeşim!" diyor. "Kardeşim" lafına tepki verince bu defa, "Seni insan yerine koymuyorum yahu!" diyor. Bu sözlere tanık olan iki polis memuru, "Tam öyle mi söyledi bilemiyoruz ama `Git işine kardeşim' dedi." diyorlar. Gümrük Amiri de tanık bu duruma.. Ama koskoca terminalde yasak olduğu bilinmesine rağmen sigara içen birine ceza kesecek kadar "kötü" bir adam çıkmıyor.. Hepsi iyi adam... Bana, "bu işi takip etmemin iyi olacağını, bu vesileyle ceza kesecek merciin de belli olacağını" söyleyenler de çıkmıyor değil. Ama gerçek şu: Günün ortası olmasa, havalimanında olmasak, yolda otomobilden çöp atanları ikaz eden Orhan Kural'ın başına gelenler benim de başıma gelecek.. Oracıkta ve zevkle bir güzel benzetecekler beni.. Kimlik tesbiti ve oradan oraya gezmeler bir saatimi alıyor. Uçağın kalkış saati geliyor, mecburen ayrılıyorum...
      ***
     ÂMahmut Tolon'un bu sözleri aynı zamanda bir ÅŸikayet dilekçesi... Bakalım birileri ilgilenecek mi?..
Yazara E-Posta: masik@milliyet.com.tr