Birkaç gündür sergilenen manzara dikkatinizi çekiyor mu?.. Merve Kavakçı,
Meclis'e kayıt yaptırmaya geliyor, etrafı etten duvar (!) Yanındaki FP'liler ne bir laf
etmesine izin veriyor, ne de kendi başına birşey yapmasına...
Hanımefendi Meclis'e yemin törenine geliyor, manzara yine aynı... "Şu saatte gel, şurada bekle, buradan geç, buraya otur, şuradan kaç!.." Diyelim, kazara bir gazeteci yanına yaklaşmayı başarıp bir soru yöneltti. Yanıt o saat bir başkasından geliyor:
- Merve hanım konuşmayacak!
Dün, Meclis'te basın toplantısı düzenleyeceği bildiriliyor. Onlarca gazeteci, "Hah, nihayet kendisine soru yöneltebileceğiz!" umuduyla salondaki yerlerini alıyor. Abdüllatif Şener'in açış konuşmasından sonra Merve Kavakçı eline verilen kağıtta yazılı olan şeyleri okumaya başlıyor. Belli ki metni de bir başkası yazmış.
Merve Hanım, metni okuma işini bitiriyor, sıra soruları yanıtlamasında... Ama nerdeee? Abdüllatif Şener, "Hayır" diyor, "Soru yok, soru sormayacaksınız."
Ve Merve apar - topar oradan da kaçırılıyor.
Merve'nin esaret günleri devam ediyor. Manzara herkesi üzüyor! Herkes Merve'ye özgürlük istiyor. "Kopar zincirlerini Merve!.." diye duaya başlanacak neredeyse...
Ya ANAP'la CHP?..
ANAP Genel Başkanı
Mesut Yılmaz:- Türban konusunda tepki gösteremedik, diyor,
çünkü maalesef grubumuzda türban konusunda görüş birliği yok...
Yaşar Okuyan'ın bir gün sonra yaptığı "Protestomuzu salonu terkederek yaptık" açıklaması o yüzden havada kalıyor.
ANAP milletvekillerinin yarıya yakını "türbanla yemin"e karşı değilmiş.
Mesut Bey "ikili oyun"un suçunu bu milletvekillerine atıyor.
Peki bu milletvekillerini kim aday gösterdi?
Mesut Bey'in kendisi değil mi?
Bu arada CHP'nin suskunluğuna ne demeli?
Barajın altında kalmakla birlikte siyasi parti kimliğini sürdüren ve 2 milyon 700 bin seçmeni temsil eden CHP'den ne bir ses ne bir nefes var.
Sonra da "Acaba seçimi neden kaybettik?" diye saf saf soruyorlar...
Simite endeks!
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nce yayımlanan
"Bizim Gazete", 50 bin lira olan satış fiyatını dünden itibaren 75 bin liraya çıkardı. Gazetenin dünkü nüshasında bu gelişme bakınız nasıl duyuruldu:
"Döviz kurundaki artışlar, kağıt zamları ve öteki girdilerdeki yükselişler nedeniyle gazeteler sık sık fiyatlarını artırmak zorunda kalıyor. `Bizim Gazete'
nin fiyatı ise dövize ve öteki girdilere değil, simit fiyatına endeksli... Simit 3 ay önce 75 bin lira olduğu halde `Bizim Gazete'
fiyatını korumak için bugüne kadar direndi. Ama artık bugün simit fiyatına ayak uydurmak zorunda kaldı..."
*Cihan Demirci’den LAFORİZMA
Kavakçı Hanfendiyi Afganistan Şeriatı'na yollamak gerek....
Bakalım, bırakın türbanla Meclis'e gelmeyi evinden çıkmayı başarabilir mi orada?..
Meclis'in sınavı
Pazar günü iki büyük sınav vardı. Üniversite sınavında sorular çalındı. Meclis'teki türban sınavında ise
"laikliğin" çalınmasına ramak kalmıştı. DSP'lilerin gösterdiği Cumhuriyetçi dirençle bu hırsızlık güç bela önlendi.
İlk oturumunda Meclis kötü bir sınav verdi. FP, hiç değilse tarafını belli etmişti. MHP'nin kendi türbanlı adayı konusunda gösterdiği olumlu tavrı FP'nin türban dayatmasında da göstermesi beklenirdi. Ne var ki hem MHP hem ANAP ile DYP,
Erbakan damgalı provokasyonda Cumhuriyet'le türban arasında tarafsız kaldılar.
Merve'ye yeşil ışık yaktılar. Aldıkları tavırla kamuoyunun zihnine
"Bu Meclis Cumhuriyeti nasıl savunacak?" sorusunu astılar.
***
Merve Kavakçı'nın yemin töreni bittikten sonra TBMM'ye gelip yemin etmesi ihtimaline karşı DSP'li üyeler tam kadro Meclis oturumunun kapanmasını beklediler. Arkadaşımız
Fahrettin Fidan, 20 dakika boyunca el çırparak
Merve Kavakçı'ya
"Dışarı" diye bağıran DSP'li milletvekillerinin arasındaydı. İzlenimlerini şöyle aktarıyor:
"DSP Kütahya milletvekili
Emin Karaca alkışlamaktan mosmor olmuş, davul gibi şişmiş ellerini göstererek;
- İnanın diyor,
o sırada hiçbir şey hissetmiyordum. Ellerimin acısını şimdi duymaya başladım.
Aynı partinin İstanbul milletvekili
İsmail Aydınlı'nın durumu daha kötü... Ellerine kan oturmuş, kan kimi yerlerden ince ince sızıyor... Kocaeli milletvekili
Ahmet Arkan birşeyler anlatmak istiyor ama ne mümkün?
"Dışarı" diye bağırmaktan sesi kısılmış, konuşamıyor.
Devlet Bakanı
Fikret Ünlü, "Yazın bunu" diyor,
"DSP Grubu bugün 10 üzerinden 10 puan aldı."
Ya DSP'nin kadınları? Lafı birbirlerinin ağızlarından alarak anlatıyorlar:
"Merve Kavakçı yemin etmek için kürsüye doğru hareket etseydi, biz hemen kürsünün etrafını çevirecektik. İkinci, üçüncü halka da erkek arkadaşlarımız tarafından oluşturulacaktı. Merve'nin mikrofonun başına geçmesine kesinlikle engel olacaktık. O, bu kıyafetiyle bugün yemin edemedi, hiçbir zaman da edemeyecek..."
İyi de laik cumhuriyeti savunmak sadece sosyal demokratların görevi midir? Cumhuriyet ve demokrasinin ürünü olan diğer partiler için oy hesabı Cumhuriyet ve laikliğin üstünde midir?.. Eğer öyleyse edilen
"yemin"in ne anlamı kalıyor?
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr