Fazilet Partili hanım adaylar Yüksek Seçim Kurulu'na başı açık fotoğraf vermişler. Ancak milletvekili seçildikleri takdirde TBMM Genel Kurul salonuna türbanla girmekte kararlı görünüyorlar.
Gerekçeleri de ilginç:
- Meclis iç tüzüğünde türbana karşı hüküm yok...
Cumhuriyet Meclisi günün birinde İran ve Afganistan düzeyine ineceğimizi hesaplamadığı için içtüzüğüne böyle bir madde koymamış...
Fazilet'liler bunu anlamazdan geliyor...
Bir asker dostumuzla sohbet ederken konu bu noktaya geliyor. Diyor ki dostumuz:
- Orduevleri yönetmeliğinde "ceket ve kravat" mecburidir diye madde vardır. Pantolon mecburidir diye madde yoktur. Çünkü konukların Orduevi'ne pantolonsuz gireceği kimsenin aklının ucundan geçmemiştir. Efendim yönetmelikte pantolon yasağı yok diye içeri külotla girmeye kalkışan olursa... Aklından şüphe edilir... Geldiği yere gönderilir.
Faaiz
Rant kesiminin faizi yüzde 100'ün altına düşmüş. Yapılır mı bu ya?
Sen onca zahmet et. Sabah kalk, bankaya git, parayı faize koy, sonra bekle, tekrar git, faizini çuvala koy, onu harca. Bunca emeğin karşılığı yüzde 100'ün altına düşsün bir de. Yazık.
Düzeltme...
Dünkü yazımızda Nurol Holding'in sahibi olarak yanlışlıkla
Nurettin Koçak'ın adını vermişiz. Doğru isim
Nurettin Çarmıklı olacak... Bu arada
Mesa - Nurol'un TBMM koltuk ihalesinde 10 kat fiyat şişirdiğini yazarken de bir yanlışımız olmuş... Atılan kazık birçok kalemde 100 kat idi.
Vatandaş n'apsın?
Çocuğuna ilaç almak için acele ederken ters yola giren babaya Antalya'da yaklaşık 10 polisin attığı meydan dayağını vatandaş TV'den izledi. İzlerken dehşet içinde kaldı.
Avukatımız
Tamer Hemer dün sütununda Galatasaray - Fenerbahçe maçında ekrana yansıyan görüntülerden söz ederken şöyle diyordu:
- Maça girerken kuyrukta bekleyenler bir posta coplanıyor, maçtan çıkanlar yine bol kepçe coplanıyor, bu ne biçim emniyet tedbiri akıl erdiremedim...Aynı görüntüler konusunda bir başka okurumuz dün telefonda dertleniyordu:
- Bana öyle geldi ki güvenlik güçleri asayişi sağlamaktan çok hınç almak için vuruyorlardı gençlere...Asayiş görevi kolay değil... Güvenlik güçlerinde gerilim yaratıyor elbet... Ancak polise vatandaşı hırpalama yetkisi de vermiyor.
Tabii
"hırpalamak" en hafif deyim...
DİSK'e bağlı Liman İşçileri Sendikası eğitim uzmanı
Süleyman Yeter, iki gün önce polisteki sorgusu sırasında öldü. Haftalar önce
Hüseyin Uzun adlı bir itirafçı Emniyet'te ölmüş, kendini 1,5 metrelik kalorifer borusuna astığı söylenmişti.
Bu olayların her biri Batılı ülkelerde içişleri bakanlarının istifasına yol açacak ciddiyettedir. Türkiye'de görmezden geliniyor. O yüzden birbiri ardına tekrarlanıyor. Ciddi emniyet görevlileri de vatandaş gibi bu durumdan şikayetçi... Ama çaresizler...
Güvenlik örgütü içinde ciddi bir onarım gerektiği konusunda herkes hemfikir. Ancak siyasi partiler bu konuya hiç dokunmuyor. Ne programlarına alıyorlar konuyu ne ağızlarına... Onlar da korkuyor... Vatandaş ne yapsın peki?
***
CHP "Çözüm 2000" projesini açıklamış...
Çözüm 2000 ama baraj hala yüzde 10!..
***
Rüya tabirleri...
Kırklareli'nden
Şemsi:Şu seçim atmosferinde siyaset dışı rüya göremeyeceğimiz anlaşıldı... Nitekim önceki günkü rüyamda da
Deniz Baykal'la beraber Antalya'dayım...
Kış mevsimine rağmen hava sıcak, etrafta turistler var...
Bir ara
Deniz Bey'in yanından ayrılıp miting alanındaki turistlerin arasına karışıyorum... Gözüme kestirdiğim dilberlerden birine yanaşıp:
- Hello yavrum, Türkiye'deki seçim propagandalarını nasıl buluyorsun, diyorum...
Kız İngiltere'den gelmiş... Adı
Samantha... Soğukkanlı bir şekilde:
- Çok ilginç buluyorum, diyor,
bizdeki propagandalara hiç benzemiyor...
- Neden benzemiyor?..
- Çünkü İngiltere'de kimse işi gücü bırakıp meydanlarda siyasi liderin konuşmasını dinlemez...
Şaşırıyorum...
- Allah, Allah!.. Mitingsiz seçim olur mu yav, diyorum, mitingsiz seçim domatessiz salataya benzer..
Muhabbet gelişiyor...
- Bak Mister, diyor kız, İngiltere'de seçim propagandaları son derece düşük profillidir... Liderlerden ziyade milletvekili adayları yürütür propagandayı... Ev ev dolaşır, seçildiklerinde neler yapacaklarını seçmenlere anlatırlar... Bu nedenle, genel başkanların meydanlarda şarkılı türkülü, köfteli lahmacunlu propaganda yapmasına gerek kalmaz... Kaldı ki, çok okuyup çok düşünen İngilizler, genelde kimin ne olduğunu, kime hizmet edeceğini seçimlerden çok önce bilirler...
Hayretim artıyor...
- Vay be... Anlaşılan sizin halkın eğlenceye ihtiyacı ve zamanı yok, diyorum, oysa bizde tam tersi... Hem zaman çok, hemde eğlence arayışı dorukta..
Yorumumu onaylıyor Samantha:
- Evet, diyor, bizim insanlara, meydanlarda bol keseden vaatler verip oy toplamak mümkün değildir... Vatan, millet, Birmingham türü nutuklarla kimseyi kandıramazsın...
Söyleyecek söz bulamıyorum... Konuyu değiştirip Samantha'yı muhallebiciye davet ediyorum...
YORUMU: Boşver Batı'yı Şemsi... Adamlarda demokrasi ruhu var ama eğlence ruhu yok...
Löwww
FB Başkanı
Aziz Yıldırım antrenör
Löw'e:
- Üç hafta önceki futbolu istiyorum, demiş...
O da "Üç hafta önceki rakibi istiyorum" demiştir... Adanaspor'u yani...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr