Bu satırların yazıldığı sıralarda Yunan internet siteleri Meis Adası’nın güneyinde Türk ve Yunan savaş gemilerinin karşı karşıya geldiğini bildiriyor. Bu kaynaklara göre, Oruç Reis sismik araştırma gemisi Meis açıklarında (haberlerde kâh 9 kâh 18 milden söz ediliyor) çalışma yaparken Türk savaş gemileri onu korumakta, Yunan gemileri Meis’in 6 millik karasuları içinde mevzilenmektedir. Her an bir çatışma ihtimal dâhilindedir.
Olay şudur... Yunanistan, Türkiye kıyılarına 2 kilometre ötedeki Meis adasının kıta sahanlığı hakları olduğunu iddia etmekte, Türkiye’nin bu alanda araştırma ve sondaj yapmasını protesto etmektedir. Kıta sahanlığı malum, bir ülkeye kıyısından 200 metre derinliğe kadar, deniz dibi kaynakları üzerinde egemenlik hakkı veriyor. Türkiye Ege adaları ve Meis’in ana karanın uzunluğu içinde yer aldığını, bu yüzden kıta sahanlığı hakkının bulunmadığını savunuyor. Adalet Divanı’nın da bu durumu haklı gösteren kararları vardır. Yunanistan ise kıta sahanlığı tezinde ısrarlı. Onların hesabına göre Meis’in ana karasının 4 bin katı büyüklüğünde kıta sahanlığı vardır!
Yunanistan her gün AB ülkelerine, ABD’ye, BM’ye şikâyet mektupları yazıyor.
Türkiye’nin mektup yazacağı merci yoktur. Ancak hükümet en azından kendi halkına Meis etrafında neler olup bittiğini, Yunanların ne istediğini, Türkiye’nin hangi hakları bulunduğunu anlatmalı. Bizim kamuoyu da olup bitenden pek haberli görünmüyor.
Fransa’da baskınlar
Fransa’da geçtiğimiz günlerde çarpıcı ev baskınları yaşandı. Polis sabahın erken saatlerinde Sağlık Bakanı Olivier Veran, eski Sağlık Bakanı Agnes Buzyn, eski Başbakan Edouard Philippe ve eski Hükümet Sözcüsü Sibeth Ndiaye’nin evlerine ve bürolarına baskın yaptı. Oradaki bilgisayar ve cep telefonlarının imajlarını aldı.
Bir bakanın evinin basılması tabii Türk vatandaşının pek anlayabildiği konu değil.
Fransa’da olabiliyor. Orada La Cour de Justice de la République/CJR adlı bir üst mahkeme var.
Prof. Şehmus Güzel’den aldığımız mütemmim (tamamlayıcı) bilgiye göre...
Fransız vatandaşı ve STK’lar mahkemeye bakanları ve yüksek bürokratları şikâyet edebiliyor.
Bu mahkeme ev baskınları dâhil her türlü soruşturma, inceleme, yargılama yetkisine sahip.
Para ve hapis cezaları verebiliyor.
Son baskınlar koronadan ölenlerin yakınları ile doktorların ve sağlık personelinin yaptıkları şikâyet üzerine başlatılan soruşturmayla ilgiliydi. Cumhurbaşkanı Macron şimdilik sıyırdı ama dokunulmazlığı bittiğinde o da yargılanacak. Davalardan ne çıkar bilinmez. Ancak halkın yetkilileri şikâyet edeceği bir organın bulunması, onların yargılandığını görmesi, sorumluların ortaya çıkarılması, elbet bir demokratik ferahlık yaratıyor.
MEMUR
İzmir Ege Üniversitesi Hastanesi’ne N.K. isimli bir vatandaş kızıyla geliyor.
K.H. isimli bir doktorun gerekli müdahaleyi geciktirmesi sonucu baba doktorla tartışıyor ve ona kızgınlık anında “Benim ödediğim vergilerle maaşını alıyorsun, bana düzgün davranmak zorundasın” diyor.
Tartışma başlıyor. Konu mahkemeye kadar uzanıyor. Mahkeme doktoru haklı buluyor. O sözün doktorun şeref ve saygınlığını rencide ettiğine karar veriyor.
Şaşırdınız mı? Şaşırmayın...
Bir memurun en duymak istemeyeceği söz herhalde budur.
Çünkü memur bizde kendini vatandaşın amiri görür. Genel olarak vatandaşa tepeden bakar. Nasıl olsa bana mahkûm diye kibirlendikçe kibirlenir.
Esas amirin o değil de karşısındaki sade vatandaş olduğu hatırlatılınca asabileşir. Unutmadan ekleyelim. Vatandaş da “Maaşını ben veriyorum” diye memuru uşak yerine koymamalıdır.
VİRÜS
Okullar peyderpey yüz yüze eğitime geçiyor. Korona salgını yönünden en büyük tehlike tuvaletler. Bir öğretmen anlatıyor:
“Geçen yıl, Fatih civarında farklı okullarda sınavlara girdim. Bütün tuvaletler alaturka, hiçbir okulda tuvalet kâğıdına ve kâğıt havluya denk gelmedim. Sıvı sabun vardı çok şükür. Okulların bütçesine ilaveten veliler de yardım ediyor. Bence işe tuvaletlerin düzenlenmesinden başlamalı. Dün bir akrabanın eski eşi, 51 yaşında koronadan vefat etti. Virüsü okula giden küçük çocuğundan kapmış.”
KONYA
Konya’daki Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Cem Zorlu sosyal medyada IBAN numarası vererek cami inşaatına para istedi. Rektör mesajında şöyle dedi:
“66 metre yüksekliğindeki minareleri ile Konya’mızın her tarafından görülebilen 15.000 kişilik muhteşem camimizin inşaatına başlıyoruz.”
Bursa’da Uludağ Üniversitesi’nin bahçesine yapılan 10 bin kişilik cami için de bu söylem kullanılmıştı:
“Bursa’nın her yanından görülebilen bir cami için kolları sıvıyoruz.”
Uludağ Üniversitesi’nden bir hoca anlattı:
“Bizim cami için para toplanmasında da zorluklar baş gösterdi. Birçok hoca, cuma günü dersi olmadığı halde kampüse geliyor, hocalar ve personel eski caminin önündeki kaldırımlarda namaza durarak çevreye büyük bir caminin gerekliliğini anlatmaya çalışıyor.”
PATRON
Dinci kanallardan birinde ürün satış duyurusu:
5 adet nazar muskası, 5 adet cin mektubu, 5 adet aile içi muhabbet ayeti... Fiyat 49 TL artı kargo ücreti.
Bir vatandaşımızın bu fiyata ilişkin yorumu: Patron çıldırdı!
HARİTA
Milli Savunma Bakanlığı eski Genel Sekreteri Ümit Yalım ciddi bir iddiada bulunuyor, yaptığı yazılı açıklamada diyor ki:
“Dışişleri Bakanlığı, 13 Ekim 2020 günü resmi Twitter sayfasından yayınladığı bilgi notu ile büyük bir skandala imza attı. Kullandığı 10 haritadan 8’i Yunan Hidrografi Dairesi tarafından üretilen haritalar olup Yunan tezlerine göre çizilmiştir. Bilgi notunda kullanılan Yunan haritalarının üçünde işgal edilen Türk adaları Yunan adaları olarak gösterilmiş. Bu haritalar derhal çıkarılmalı ve yerine Dışişleri Bakanlığı’nın hazırlayacağı haritalar konmalıdır.”