19 Mayıs 1919... Bu tarih, Osmanlı’nın külleri üzerinde kurulacak Türkiye Cumhuriyeti için büyük yürüyüşün ilk adımıydı. Kongrelerle halk örgütlenecek, Millet Meclisi kurulacak, Kurtuluş Savaşı tüm zorluklara rağmen başarıya ulaştırılacak, Lozan’da yeni devletin temelleri atılacak, Cumhuriyet ilan edilecektir.
Zaman zaman şakadan Almanya’nın Türkiye’yi kıskandığı dile getirilir.
Peki, tarihte böyle bir şey hiç olmuş mudur?
Olmuştur...
Türkiye Kurtuluş Savaşı verip Birinci Dünya Savaşı’nın prangalarından kurtulunca, Alman basını Versaille Antlaşması’nın zincirlerini kıramadığı için kendi liderlerini ve halkını eleştirmiş:
- Türkler kadar olamadık, diye kıskançlık psikolojisine girmiştir.
Evet doğrudur. Bir zamanlar Almanya’yı kıskandırmıştık.
ZAFER
Cumhuriyet yılları ekonomik yönden de birer başarı öyküsüdür.
Atatürk ve İnönü dönemlerinde Çankaya özel kaleminde çalışmış olan Haldun Derin’in “Çankaya Özel Kalemini Anımsarken” adlı kitabından birkaç satır aktaralım.
“...1923-1929 arası her yıl ithalatın değer tutarı hep ihracatın değer tutarını aşmış, ama 1929 dünya ekonomik bunalımı üzerine alınan önlemler sonucu 1930-1946 arası on yedi yılın (1938 hariç) 16’sında ihracatın değer tutarı ithalatın değer tutarını her yıl geçmiştir.”
“1923-38 arasında devlet bütçesi dünya ekonomik buhranı yılları hariç 10 yıl açık vermemiştir.”
Atatürk ve İnönü iktisat bilgisine sahip insanlar değildi. Ancak iç ve dış politikada kararlar “halkın çıkarı ön planda tutularak verildiği” için başarı kendiliğinden geliyordu.
ENSTİTÜ
Ankara’daki Hasanoğlan Köy Enstitüsü binaları uzun süredir terk edilmiş olarak duruyordu. Ankara Büyükşehir Belediyesi, bu tarihi mekânların onarımı ve kültürel amaçlı kullanımı için restorasyon projesi hazırladı. Bakanlıktan gerekli izinler alındı. Eğitim tarihimizin sembol yapılarından biri canlandırılacaktı. Ancak son dakikada bakanlık verdiği izni iptal etti. Siz yapmayın, biz yapacağız, dedi.
Eğer binanın onarılması yönünde niyet olsa Büyükşehir Belediyesi’nin bu işi üstlenmesi engellenmezdi. Belli ki Hasanoğlan’ın onarılması istenmiyor. Biz bunu anlıyoruz.
ANI
Zaman zaman Facebook’ta ve gazetede gençlik anılarımızı yazıyoruz. Bunlar biraz da samimi itiraf niteliğinde anılar. Okurun da samimiyetine güvenilerek yazılıyor. O niyetle okumalı. 50 yıl öncesinin anılarını kaleme dolayıp, “Siyaset yazarı magazin yazıyor?” diye yargılamaya kalkışmak bazılarına yakışabilir ama gazeteciye yakışmaz.
Neyse, sonuçta varsın el âlem bize magazinci desin. Her devrin adamı, fırıldak, hacıyatmaz, tetikçi, falan demiyorlar ya... Onu deseler utanırdım.
CİĞER
Sosyal medyada bir akciğer testi var. Nefes alıp ne kadar tutarsanız akciğerinizin o kadar iyi olduğunu gösteriyor bu test.
Acaba doğru mu? Nefesi çok tutmak akciğerin sağlığını gösterir mi?
Göğüs Hastalıkları Uzmanı Prof. Muhammed Akkoyunlu bu testin bir anlamının olmadığını söylüyor. Akciğerin gücünü test için başka bir deney öneriyor. Kısaca, dediği: “6 dakika yürüyüş yapın. Sıkıntısızca 600 adım atabiliyorsanız akciğeriniz sağlam demektir.”
Bu da kolay bir test. Bugün deneyebilirsiniz.
VAKKO
Sendika yazarı Yıldırım Koç, AVM’de dolaşırken Vakko’ya da uğramış. Fiyatları biraz ilginç bulmuş. Aldığı notları açıkladı:
“Takım elbise 15 bin 900 liraydı, indirimli fiyatı 9 bin 594 lira. Biraz daha ucuz ürünlere bakayım dedim. Ayakkabı 4 bin 194 lira, terlik 1990 lira, t-shirt 1393 lira, kemer 2093 lira. Kravat 269-359 lira arası, mendil 349 lira, maske 199 liraymış, indirim yapmışlar 99.5 lira olmuş. En ucuz fiyatı çorapta gördüm, 45 liraydı.”
İnsan bu ünlü mağazadan en azından bir çift çorap alabilir, Vakko’dan giyiniyorum diye caka satabilir. Fazlası biraz zor.