Habertürk Televizyonu sık sık gazetecilere bağlanarak olaylar hakkında yorum istiyor. Önceki akşam da Bülent Arınç’ın eşinin türbanı konusunda Türkiye gazetesi yazarı Altemur Kılıç’a bağlanıyorlar. Altemur Ağabey, Atatürk’ün silah arkadaşı Kılıç Ali’nin oğlu. Diyor ki:
- Ben türbanın devlet protokolune girmesine alışamıyorum. Bazı arkadaşlarımın buna niçin alışmak istediklerini de anlamıyorum.
...Atatürk zamanında da başörtüsü örtülürdü. Kimse karışmazdı. Fakat "sıkma baş" denilen şekilde örtünün takılması bir mesaj içermektedir. Ben bunun sembol haline getirilerek dayatılır bir şekilde Bülent Arınç tarafından mesaj verme şeklinde olmasını anlayamadım.
Altemur Kılıç’ın bu konuşması üzerine kendisini gazetenin Genel Yayın Müdürü Resul İzmirli arayarak köşe yazılarına ara verildiğini bildiriyor. Emri gazetenin sahibi Enver Ören vermiş. Altemur Kılıç bunun üzerine Enver Ören’e bir mektup yazarak yıllardır çalıştığı gazeteden istifa ettiğini bildiriyor. Atatürkçülük oyunu bitti. Dincilik oyunu başlıyor. Altemur Kılıç gibilerine bir kısım basında o yüzden pek gerek kalmadı.
CHP lideri Deniz Baykal seçimin ertesi günü kendilerinin TBMM dışında kalan oyları ve partileri de temsil ettiklerini söylemişti.
Bir okurumuz dün telefonda dedi ki:
- Öyleyse Sayın Deniz Baykal neden muhalefet partilerini ziyaret ederek kendileriyle bir dirsek teması kurmuyor... Neden parlamento dışı kalmış muhalefetin bugüne ve geleceğe ilişkin görüş ve dileklerini almıyor.
Okurumuz haklıydı... CHP’nin "gölge kabine" kurarak milletvekillerini "yapıcı muhalefet" yönünde seferber etmesi dileklerine katıldığını ekledi...
Günün demeci!..
"İnsan mutluluğunu hedefleyen eğitim mantığını eğitimin sistematiğini ilke olarak kabul ettiğiniz zaman çözümler bu
paradigmal yaklaşımın türevleri olarak karşınıza çıkar. Bu konseptin size açacağı yeni alanlar ve yeni kulvarlar vardır.
Önemli olan doğru bir paradigmaya oturtmaktır eğitiminizi."
Erkan Mumcu (Milli Eğitim Bakanı)
AKP’nin "Acil Eylem Planı"nda açıklanan tarıma ilişkin vaatler Türk köylüsünü yeniden ayağa kaldırır, çöken Türk tarımını eski günlerine döndürür mü? Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin’e göre bu sorunun yanıtı; hayır.
- Neden hayır?
- Acil Plan’da mazotun ucuzlatılacağı, Tarım Çerçeve ve Üretici Birlikleri yasalarının çıkartılacağı vaatleri var. Ama sadece bunlarla Türk tarımını ve köylüsünü kurtarmak mümkün değildir.
- Plan’da sizce daha başka neler olmalıydı?
- IMF’nın dayatmasıyla çıkartılan Tütün ve Şeker Yasası gibi yasaların gözden geçirilmesi... EBK, Yem Sanayii, Zirai Donatım Kurumu gibi köylünün ve tarımsal üretimin en büyük itici güçleri olan tarımsal KİT’lerin yeniden ihya edilmesi... Et, süt, hububat gibi stratejik ürünlerin devletçe desteklenmesi şarttır. Ama ne yazık ki Plan’da bunların hiçbiri yok.
Kimi yazar arkadaşlar AKP’nin iktidara gelmesinden halkı sorumlu tutuyor. Hatta biraz suçluyor.
Halkımızın siyasette pek yerinde tercihler yaptığı söylenemez. Ancak bugün gelinen nokta konusunda durum galiba farklı...
Bu defa halkın önüne alternatif koyamadık.
CHP, Kemal Derviş’in getireceği birkaç oy karşılığı IMF’ye satıldı.
Bir alternatif olma özelliğini kaybetti.
DYP lideri halkın güvenini çok önceden yitirmişti. Geri kalan üç parti... DSP, MHP ve ANAP ise Cumhuriyet tarihinin en kötü hükümetiydiler.
Ülkeyi krize soktular. Soydurdular. Faturayı halka yüklediler.
Yetmemiş gibi halkın karşısına geçip alay ettiler. Soyguncuların gece eğlenceleri medya aracılığıyla marifet gibi yansıtıldı. İnsanlar aşağılandı.
Halk AKP’ye oyunu çaresiz kaldığı için verdi.
Eğer Cumhuriyeti yeniden onarmak istiyorsak hırsızlığa, soyguna, devlet despotizmine, televole düzenine, işkenceye, gelir adaletsizliğine, fırsat eşitsizliğine, iç ve dış sömürüye tavır almak zorundayız. Erdemi çoğaltmalıyız. Ulusal değerlere dayalı temiz bir düzenin temelini atmalıyız. Yoksa sonumuz karanlık...