Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


     Pazar akşamı Maraton programında, Fenerbahçe'nin durumu konuşuluyor ve tabii Erman Toroğlu incilerinden birini patlatıyor;
     - Ben Fenerbahçe taraftarı olsam, hani işkence yoktu diye DGM'ye başvururdum arkadaş.
     Erman Hoca, Beşiktaş - Altay maçının hakemi Selçuk Dereli'yi tanımlıyor:
     - Bu çocuk adeta gezen bir bomba... Ne zaman, nerede patlayacağı belli değil.
     Şansal Büyüka, önce bir Fenerbahçe taraftarının cep telefonundan gönderdiği mesajı okuyor;
     Ne bir kızı sevmek, ne üniversiteyi bitirmek/Tek dileğim önümüzdeki sezon/Bir Fenerbahçeli olarak/Başı dik sokakta gezebilmek.
     Şansal, ardından şu yorumu yapıyor; Bu Fenerbahçe'ye, taraftarını şair ettirmeyecek bir teknik direktör bulmak lazım.
     Spor programları da bir âlem...
     
     "İnsanları ikna etmenin en iyi yollarından biri onları dinlemektir."
     Anadolu Ajansı haberi, "Polis dayanışması" başlığıyla verdi. Başkomiserlikten emniyet amirliğine terfi kursu için Ankara'ya gelen Polis Akademisi 1992 mezunu 400 polis, Manisalı gençlere işkence yapmaktan 3.5 yıl ceza alan dönem arkadaşları Atilla Gürbüz'e yardım için aralarında 3.5 milyar lira para toplamışlar. Bir gün işkence mağdurları ile de dayanışacakları umuduyla "Dayanışmacı" polislerimizi kutluyoruz!
     
     Vedat Ayaz Bursa'da Zübeyde Hanım Doğumevi'nde cenaze yıkayıcısı olarak çalışan bir imam... Vedat Bey geçen hafta yapılan bir atamayla Süleymaniye Doğumevi'nin "Müdür Yardımcılığı"na atandı.
     Atamayı yapan Bursa İl Müdürlüğü, Doğumevi Müdürü'nden bu yönde istek geldiğini söylüyor. Sayısı 5 olan müdür yardımcılığı sayısı Vedat Ayaz için 6'ya çıkarılmış. Tabii herkesin merakı aynı yönde:
     - Doğumevi'nde bir imamın müdür yardımcılığına neden aniden ihtiyaç duyuldu. Neden bugüne kadar böyle bir ihtiyaç yoktu?
     
     Bursa 4. Film Şenliği bu yıl da çok başarılı geçti. Bursa Belediyesi Sanat Danışmanı Ekrem Demiröz ÇASOD'la birlikte düzenledikleri şenlikte seyirci sayısını geçen yıla göre yüzde 80 artırdıklarını müjdeledi...
     Bursa Devlet Tiyatrosu'nda ise Nazilerin Yahudi mezalimini işleyen "Orkestra" adlı oyun var. Tiyatronun çıkışında, Filistinli bir kadın "Topraklarımız işgal altında" diye şarkı söylüyor. Kader o ki, mazlumlar şimdi zalim...
     
     Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan, 1972 yılında, yani bundan 31 yıl önce 5 mayısı 6 mayısa bağlayan gece asılmışlardı. 68'liler Vakfı idamla yargılanan üç gencin savunmaları ile THKO'nun toplu savunmasını bir kitap halinde yayımlandı. Deniz Gezmiş savunması sırasında mahkeme heyetine şöyle diyor:
     - Bizi bağımsız bir ülkenin çocukları olmaktan mahrum eden hepiniz dahil sizlersiniz...
     Savunma'dan bir başka cümle:
     - Türkiye'nin bağımsızlığından başka hiçbir şey istemedik ve hayatımızı bu yola koyduk...
     Deniz Gezmiş ve arkadaşları Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu'nu kurarak dağa çıkmışlardı... Bugün geriye doğru bakıldığında elbet o gençler romantik ve hayalci olarak nitelenebilir. Kimseyi öldürmemiş olmakla birlikte az sayıda yaralama olayına karışmış olmaları da kınanabilir.
     Ancak söylediklerinin yanlışlığını kimse iddia edemez.
     Türkiye bugün Okyanus ötesine o günkünden daha da çok teslim olmuş durumdadır.
     Artık resmen IMF tarafından yönetilen bir ülkedir...
     Gençler yıllar önce bu gerçeği hayatlarını ortaya koyarak haykırdılar.
     Ne var ki "para"nın propaganda çarkları daha güçlü işledi...
     Anarşist, komünist, Maoist, Leninist vs. diye damgalandılar.
     Envai çeşit provokasyon içinde eylemlere yönlendirildiler...
     Şiddete niyetli olmayan da şiddetin içinde buldu kendini...
     Hiçbir Avrupa ve bölge ülkesinde görülmedik biçimde ezildiler...
     Vuruldular, kırıldılar, öldürüldüler...
     Türkiye gençlerini anlamaya çalışan, onlara şevkatle yaklaşan, onlarla diyalog kuran, yarınları onlarla birlikte hazırlayan bir ülke olabilirdi.
     Türkiye kendi gençlerinden korktu. Onları kırdı.
     Bugün geleceğe bakıldığında derin bir boşluk ve umutsuzluk görünüyor olmasına şaşırmalı mı?
     
     Recep Tayyip Erdoğan, banka batıran patronlara seslenerek, "Onlara verilecek tek kuruşumuz yok" buyurmuş... Cümle eksik kalmış... Devamı, "Onlardan tek kuruş almaya da niyetim yok" şeklinde olmalıydı...