Melih AŞIK
Geçen yıl bu vakitler büyük bir irtica tehlikesi vardı. Laiklik uçurumun kenarındaydı. ANAP'tan DSP'ye, DİSK'ten TİSK'e, Türk - İş'ten KESK'e, gazetelerden televizyonlara... Cümle kamuoyu odakları laikliğe yönelik tehlikeleri saya saya bitiremiyordu. Askerler brifing üzerine brifing veriyordu. O rüzgarla Refahyol gitti. Anasol geldi.
Aradan bir yıl geçti.
Bugün iktidar koltuğunda
Necmettin Hoca yok,
Mesut Hoca var...
Aradan geçen 1 yılda irticaa karşı pek önlem alınmadığı halde...
Bugün irtica tehlikesi yok.
Darbe tehlikesi var!..
Eski milletvekili
Cüneyt Canver, bu görüntüden esinlenerek Güneş Gazetesi'ndeki köşesinde yepyeni bir irtica tarifi yapıyor:
"İrtica ANAP'ı iktidara getirene kadar var olan, ANAP iktidar olunca ortadan kaybolan söylentilere denir..."
Doğru tanıma ne denir?
İbadet Türkçe mi olsun Arapça mı, tartışmaları arasında Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Tarih Bölümü Başkanı Profesör
Zekeriya Kitapçı'nın şu sözlerini önceki gün aktarmıştık:
- Endülüs'ü fetheden Araplar, Kuran'ın özünün ve anlamının kavranabilmesi için "İspanyolca"
okunmasına imkan tanımışlar. Ve yine aynı amaçla Buhara'da Kuran'ın "Farsça"
okunması teşvik edilmiştir...
Almanya'da yaşayan okurumuz
İdil Aparay'ın dün bize geçtiği faks notunu bir ek bilgi olarak buraya iliştirelim:
"Almanya'da insanlar kilisede ancak birkaç duayı `Latince'
okur; gerisi `Almanca'
dır. Kutsal kitap İncil, Fransa'da `Fransızca',
İngiltere'de `İngilizce'
dir. Zaten Latincesini kimse anlamaz..."
Ayrıca... Türkiye'ye gelen
Hillary Clinton'a İngilizce Kuran armağan ediliyor da... Türk halkının anladığı dilde ibadet etmesi neden çok görülüyor?..
DYP Afyon Milletvekili
Yaman Törüner, Akbank'a yönetim Kurulu üyesi olmuş.
Yaman Bey milletvekili olmasına rağmen Meclis'te pek görünmüyor. Vaktinin büyük bölümünü İstanbul'da geçiriyor. Belli ki bundan böyle mesaisinin belli bölümlerini de dolgun ücret karşılığı Akbank'a hediye edecek.
Sayın
Törüner ve benzerleri... Seçim zamanları halka hizmet vaadiyle oy toplayıp milletvekili oluyorlar. Sonra halka hizmeti bırakıp holdinglere hizmet vermeye başlıyorlar. Halk ile holdinglerin çıkarları çatıştığında... Holdinglerin değil halkın tarafını tutmları sözkonusu mu? Hayır.. O zaman? Vatandaşa karşı ayıp olmuyor mu?
Turizm Bakanlığı turistik bölgelerde hazine arazileri üzerinde kimi turizm firmalarına arazi tahsisleri yapıyor... Kuşkulu gözler tabii bu tahsislere dikiliyor... Ve kimi tahsislerde yandaşların kollandığı gözleniyor... Örneğin:
- Başbakan
Mesut Yılmaz'a yakınlığıyla bilinen
Yalçın Sünnetçioğlu'na...
- Başbakan'ın ev sahibi
Hayrettin Özaltın'a...
- TOBB Başkanı
Fuat Miras'a... Antalya Belek'te arazi tahsis ediliyor...
- Antalya Beldibi'nde 200 dönümlük bir arazi,
Süleyman Demirel'le haftada en az bir defa kahvaltı etmekle övünen
Kamuran Çörtük'ün Bayındır Holding'ine veriliyor...
- Meclis ihalesindeki yolsuzluğun iki kahramanından biri olan Nurol İnşaat, Erzurum Palandöken'de bir arazi ile ödüllendiriliyor. (MESA nasılsa unutulmuş!..)
- Gençlerbirliği Başkanı
İlhan Cavcav Antalya Demre'de bir araziye layık bulunmuş.
Diğer tahsisler de benzer ölçülerle yapılmış olmalı...
Bakanlık belki de çok hakkaniyetli davrandı... Belki turizm yatırımlarını bilhakın yapabilecek firmaları seçip arazileri onlara tahsis etti.
Diye düşünebilirsiniz... Ama turizm yetkilileri öyle düşünmüyor...
Türkiye Turistik Otelciler Birliği Başkanı
Ali Güreli diyor ki:
- Bu değerlendirme nasıl yapıldı? Bakanlık değerlendirme neticesini açıklıkla beyan etmeli. Mesele Bakanlığı aştı, turizm sektörünü ilgilendirir boyuta geldi. Firmaların nasıl değerlendirildiğinin açıklanması geciktikçe sektör yıpranıyor...
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği TÜRSAB Başkanı
Talha Çamaş diyor ki:
- Turizm Bakanlığı'nın konaklama tesisi yapımı için arazi tahsis ettiği 30 firmanın büyük çoğunluğunun turizmle ilgisi yok. Önceliği turizm birikimi taşıyan firmalar almalıydı. Sektörle bağlantısı olmayan firmalara ekonomik kriterler gözönüne alınarak arazi tahsis etmek doğru değil...
Mesut ve
Bülent Beyler... Enflasyonu önleyemiyor... Memleketi bir adım ileri götüremiyorlar... Ama hazır varlıkları yandaşlara peşkeş çekmekte çok başarılılar. İkisi de sapına kadar namuslu lider üstelik... Çalmıyorlar. Ama iyi çaldırıyorlar. İyi ki dürüstler.. Bir de olmasalar... Düşünün memleketin halini...
Sanayi Bakanı
Yalım Erez'in
"Demokrasiyi kurtarmak için liderleri değiştirmeli" önerisine
"doğru" demiştik. Değerli okurumuz
Dilara Hanım:
- Partiler çıkar çetelerinin eline düşmüşken lideri değiştirseniz ne olacak. Yerine bir benzerini seçerler, dedi. O da doğru...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr