Melih AŞIK
Vaktiyle Anadolu'da bir köyün ahalisi günde 5 vakit namaz kılmaktan sıkılmış...
"Biri kasabaya insin müftüye sorsun hele" demişler aralarında,
"bakalım şu 5 vakit namazı 3 vakite indirmek mümkün müdür, değil midir?.." Biri kasabaya inmiş, müftünün huzuruna çıkmış. Müftü teklifi duyunca:
- Bre zındıklar, diye kükremiş,
beş vakit namaz üç vakte iner mi hiç, ceza olarak bundan böyle 7 vakit namaz kılacaksınız köyünüzde, hadi bakalım gerisin geriye marş marş...
Adam yorgun argın köye dönerken sonucu merakla bekleyenler uzaktan bağırmışlar:
- İndirdi mi, indirdi miiii?
Adam da uzaktan bağırmış:
- Bindirdii, bindirdiii...
Hikaye bu ya... Bir vatandaşımız geçen yaz, Anasol Hükümeti kurulurken iş için Japonya'ya gitmiş. Gideceği günlerde gazeteler
Güneş Taner'in
"Enflasyon canavarını haklayacağım" türünde demeçlerini yayınlıyor,
Mesut Yılmaz ilk hedeflerinin enflasyonu düşürmek olacağını söylüyormuş. Adamın işleri uzamış. Bu arada Türkiye'de olup bitenlerle hiç ilgilenememiş. Ve nihayet bu vatandaşımız geçenlerde yurda dönmüş. Yeşilköy'de uçaktan iner inmez kendisini bekleyenlere ilk soru olarak
Mesut Yılmaz'ın enflasyonu indirip indirmediğini sormuş:
- İndirdi mi, indirdi mii?..
- Bindirdiii, bindirdii, diye inlemiş bekleyenler...
Mesut Bey ve taifesi kah üç yıllık plan yapıp enflasyonu üçüncü yılın sonunda yüzde 2'ye düşürüyor. Kah bir yıllık planla yüzde 10'a düşürüyor. Kah fiyatları 6 ay donduruyor. Kah dondurmuyor. Bazan
Deniz Baykal'dan bir yıllık destek istiyor. Peşinden destek istediğini unutup seçimden dem vuruyor.
Neticede enflasyonu indirmek yerine lafla vakit geçirip sürekli bindiriyor
Mesut Hoca... Enflasyon lobisine iyi kazandırıyor sonuçta... O kesimden aferin alıyor.
Mesut oluyor.
İstanbul'da halkın nefeslendiği yeşil alanları
"Turizm Merkezi" ilan eden Bakanlar Kurulu kararına tepki büyürken...
Bedrettin Dalan bir anısını aktarıyor... Meğer
Mesut Yılmaz geçmişte Turizm Bakanlığı sırasında Kuruçeşme Parkı'nı otel yapmak üzere NET Holding'e tahsis etmeye kalkışmış.
Dalan böyle bir uygulamanın cinayet olacağını hem NET'in Başkanı
Besim Tibuk'a, hem
Mesut Yılmaz'a anlatmış.
Besim Tibuk bunun üzerine projeden vazgeçmiş. Kuruçeşme Parkı kurtulmuş...
Ancak belli ki
Mesut Bey halkın yararlandığı bu parkı rantçılara peşkeş çekme tutkusundan kurtulamamış. Parkı yeniden
"Turizm Merkezi" ilan etti.
Halk tarafından seçilen bir siyasetçi halka bu kazığı atar mı? Atmaz... Bunu ancak müteahhit ve rantiyelerin kendi çıkarlarını kollamak için siyasete soktuğu ajanlar yapar. Yaşadığı kente sahip çıkamayan kuzular çoğunlukta oldukça böyle ajanlar giderek kentin meydanlarını, saraylarını falan da satar. Kimsenin kılı kıpırdamaz...
VX gazı, hardal gazı, botulizm, alfatoksin, mycotoksin, şarbon...
El Halil füzeleri, El Hüseyin füzeleri, El bilmem ne füzeleri...
Türkiye birkaç gündür
"Okyanus Ötesi Güdümlü" oldukları kuşkusu veren kimi medya füzelerinin yoğun bombardımanı altında... Füzelerin hedefi; Türk halkı!.. Amaç ise
Saddam Hüseyin'in elindeki zehirli gazları, biyolojik silahları, füzeleri bir bir sayarak bunların Türkiye için ne denli büyük bir tehdit oluşturduğuna bizleri ikna etmek... Krizin ilk günlerinde Ankara'dakiler biraz kişilikli davranmaya yeltendiler. Olmadı.
Clinton, Demirel'e gönderdiği mektuba;
"İraq's weapons of mass destruction program which threaten all of İraq's neighbours, including Turkey" diye bir cümle sıkıştırdı. Bizimkileri yerinden hoplattı. ABD'den rüzgarlanan basınımız ve siyasetçilerimiz
Clinton'ın hatırlatması üzerine Irak'ın bizi tehdit ettiği gerçeğini (!) hatırladılar.
Mesut Bey,
Clinton'ın uyarısından çok etkilenerek
"Saddam Konya'yı vurabilir!" diye korku dolu bir açıklama yaptı ve halkımızı ABD'nin yanına itmeye çalıştı.
İyi de... Yunanistan bizi yıllardır tehdit ediyor. Yunan füzeleri İstanbul ve Ankara'yı vurabilir. Neden ABD, Yunanistan'a savaş açmak yerine silah akıtıyor.
Neden Kıbrıs Rum Kesimi'nin SS 300 füzeleri alımına kimse karşı çıkmıyor.
Neden kimse Türkiye için çok daha yakın bir tehdit oluşturduğu halde Suriye'nin elindeki kimyasal silahlardan sözetmiyor.
ABD ve İngiltere'nin elindeki kimyasal silahlar ne olacak bu arada? Onlar da insan öldürmek için bekletilmiyor mu depolarda?
"Efendim Irak BM kararlarına uymuyor"muş...
Le Monde gazetesi soruyor:
- Peki İsrail BM kararlarına uyuyor mu?..
Tonton Turgut, geçen Körfez krizinde ülkeyi bar fedaisi olarak Amerika'nın emrine sunmuştu. Halkı
"bir koyup üç alacağız" diye uyuttu. Ülkeyi 35 milyar dolar zarara soktu. ABD'nin basındaki ve siyasetteki dostları bu defa da olur olmaz palavralarla halkı uyutmaya çalışıyorlar. Uyumayalım...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr