Melih AŞIK
Şu sıralar Ankara'da kendi dönemlerinde, Refahyol hükümetinin mi, yoksa Anasol - D hükümetinin mi daha çok
"muktedir", daha çok
"iktidar sahibi" olduğu belki de en çok tartışılan, en çok konuşulan konu... Peki konu tartışmaya açıldığında hemen anlatılıveren fıkra mı?..
İki kadın dertleşiyormuş...
- Sorma hayatım demiş biri,
başıma öyle bir felaket geldi ki, anlatılır gibi değil.
- Hayrola, ne oldu?..
- Kocam yüzde 100 iktidar kaybına uğradı. Seks hayatım tamamen sona erdi. Lafı öteki kadın almış;
- Güzelim demiş,
sen gene de haline şükret!.. Ya benim durumum?.. Benimki yüzde 300 iktidar kaybına uğradı!..
"Yüzde 300" lafını duyan birinci kadın itiraz etmiş:
-
Hiç öyle şey olur mu ayol? Yüzde 100 kaybı anlarım da, yüzde 300 kayıp nasıl olur?
İkinci kadın anlatmış:
-
Benimki geçen gün merdivenden iniyordu... Birden ayağı kaydı, yere düştü... Hem parmağını kırdı, hem dilini ısırdı!
Bir İstanbulog... İstanbul bilgini olan
Murat Belge Radikal'de, Beyoğlu'ndaki son gelişmeleri yazıyor:
"... Ağa Çeşmesi Sokağı'nda Rus Ticaret Lisesi binası vardı. Bildiğim kadarıyla bir süre önce de Bulgar Okulu olarak kullanılmıştı. Birkaç yıl önce yıkıldı ve ortadan kalktı. İstanbul'da böyle bir şey olunca, boşalan yer hemen
"otopark" haline gelir. Burası da böyle oldu. Bakalım, arkası nasıl gelecek... Buna yakın, Ağa Hamamı Sokağı'nda, Yunan Konsolosluğu ve İtalyan Okulu sırasının Hamam'a yakın köşesindeki güzel bina da yıkıldı ve orası da
"otopark" haline getirildi..."
Eğer kenti ele geçirmiş olanlar için... Tarih ve kültürün otopark ücreti kadar değeri yoksa... Başka ne beklenebilir?..
Yedinci Cumhurbaşkanı
Kenan Evren önceki gün
Emin Çölaşan'a telefonda diyor ki:
- Yasa uyarınca Genelkurmay Başkanı'nın süresi zaten uzatılamaz. Çevik
Paşa'nın ise önü kapalı. Varsayalım ki uzatıldı. O takdirde Çevik
Paşa yine Genelkurmay Başkanı olamıyor...
Ve ekliyor
Evren:
- Başbakan bunları bilmiyor mu? Bilmiyorsa niçin öğrenmiyor. Kaldı ki, bu gibi mesajlar medya aracılığıyla değil, devletin resmi toplantılarında verilir...
Son birkaç günlük gelişmeleri bir daha anımsayalım...
Mesut Yılmaz ile Genelkurmay arasındaki tartışma nereden kaynaklandı?
Askerler demokrasiyi askıya almak istiyordu da
Mesut Bey bu girişime karşı çıktığı için mi çıktı kavga?
Hayır; bir dedikodudan...
Mesut Yılmaz Tiflis gezisinde üç gazeteciye sessiz film işaretleri yaparak
"Orgeneral Çevik Bir Genelkurmay Başkanı olmak istiyor. Bunun için Karadayı'nın görev süresinin bir yıl uzatılmasına çalışıyor. Sıkıntı buradan doğuyor" dediği için...
Kenan Evren şimdi
Mesut Yılmaz'ın çıkardığı dedikodunun temeli olmadığını,
Karadayı'nın görev süresi uzatılsa da uzatılmasa da
Çevik Bir'in Genelkurmay Başkanlığı'nın söz konusu olmadığını söylüyor. Buyrun burdan yakın...
Sıkıntının özüne gelince...
Sıkıntının özü
"irticaya bakış"tan kaynaklanıyor.
Geçen 28 Şubat'ta MGK kararlarına itiraz etmemiş olup o kararlarda belirtilen irtica tehlikesine gizli onay vermiş (ve
Erbakan'ın yapamadığını ben yaparım havası basmış) olan
Mesut Yılmaz, bugün öyle bir tehlike yokmuş gibi davranıyor.
ANAP açık açık Fazilet Partisi ile aynı söylemi kullanıyor...
- Asker ve sivil birtakım insanlar irtica ile mücadele görüntüsü altında İslam'a savaş açtılar...
Bu sözler Fazilet Partililerin değil ANAP'lı
Yaşar Okuyan'ın ağzından çıkıyor...
DYP, BBP dahil dinci veya muhafazakar tüm sağ partiler
Mesut Yılmaz'ın arkasında birleşmiş görünüyor.
FP'li
Salih Kapusuz konuşuyor:
- Mesut Bey, bundan bir yıl önce benzer durum yaşandığında, bize, istifa edin, diyordu. Biz ise bugün kendisine istifa edin demiyoruz, ayakta kalın, diyoruz. Ayakta kalma mücadelesini destekliyoruz.
Kimileri
Mesut Bey'in darbeci askerlere karşı demokrasi mücadelesi yaptığı görüşünde.
Kimisi ise
Mesut Bey'in demokrasi adına değil, 28 Şubat'ta alınan MGK kararlarına karşı irtica adına bir savaş başlattığı düşüncesinde.
Mesut Bey demokrasinin sesi mi? Anti laik mücadelenin sesi mi?
Tartışmanın çözümü bu küçük sorunun yantında...
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr