İki Alman savaş gemisi Göben ve Breslau, 1914 yılında emrivakiyle Boğazları geçerek Karadeniz kıyısındaki Rus limanlarını bombalayınca Rusya bize savaş açmış, Türkiye kendini böylece Birinci Dünya Savaşı’nın içinde bulmuştu.
Türkiye o yüzden Boğazların kontrolünü hayati önemde görmüş, Lozan sonrası yoğun diplomatik girişimler sonucu 1936’da Montrö imzalanmıştı. Montrö bir savaş sırasında Türkiye’ye Boğazları savaş gemilerine kapatma ve tarafsız kalma yetkisi tanıyor. Ülkemizi ABD-Rusya çatışmasında taraf olmaktan kurtarıyor.
İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler de Karadeniz’e inmeyi zorunlu gördü. Ancak Türkiye Boğazları savaş gemilerine kapatmıştı. Peki çare?
Hitler, Fatih’in gemileri karadan yürütmesine benzer bir çare üretti. Altı adet Alman cep denizaltısını Tuna’dan geçirerek Karadeniz’e indirdi. Nasıl mı? Altı U-bot, Almanya’nın liman şehri Kiel’de parçalara ayrıldı. Kâh kanallardan, kâh karayolundan geçirilip Tuna Nehri üzerinden Romanya’nın Köstence Limanı’na indirildi. Bu denizaltılar epey Rus gemisinin canını yaktı. Üçü Rus gemilerinin ateşiyle battı. Diğer üçü savaş sonunda Alman mürettebat tarafından batırıldı. Alman denizciler karadan Türkiye kıyılarına çıkarak teslim oldular. Esir kampına alındılar. Macera böyle sona erdi.
Montrö en büyük güvencemizdir. Tartışılması bile hata olur.
SONU HAYROLA...
104 amiralin Montrö Sözleşmesi konusunda hassasiyet bildiren ve bir amiralin tarikat toplantısına katılmasını eleştiren bildirisi gündemin zirvesine oturdu.
İktidar tarafı bildiriyi darbe, darbe iması, darbe çağrısı gibi terimlerle tanımlıyor. Amiralleri savunanlar ise bildiride suç unsurunun bulunmadığını, amirallerin uzmanlık alanlarıyla ilgili görüş açıkladıklarını ifade ediyor.
Amirallerin açıklaması bir görüş ifadesi midir yoksa darbe iması veya çağrısı mı?
Bu konuda önce Cumhuriyet Başsavcılığı’nın alacağı ifadelerden sonra hazırlayacağı iddianameyi görmek gerekiyor.
Gözaltına alınan amirallerin ifadeleri henüz tamamlanmadan konuşmak hukuka uymuyor.
Amiraller bildirisi neden gece yarısı ve neden Veryansın internet sitesinde yayımlandı? Tespitlerimize göre bildiri gece 22.30 sularında yayımlanıyor. Başka bazı siteler oradan alıyor. Amirallerden bazısı Veryansın sitesinde yazı yazıyor.
Muhtemelen bildiri onlar eliyle siteye sızdırılmış bulunuyor.
Bildiri dün Cumhurbaşkanı’nın konuşmasıyla nitelik değiştirdi. Amirallerin üzerinden olayın merkezinde CHP bulunduğu savıyla bir siyasi hesaplaşmaya yöneldi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın:
- “Bildirinin merkezinde CHP vardır. Bunun hesabını çok ağır vereceksiniz” sözleriyle siyasette ipler biraz daha gerildi.
Sonu hayrola...
MONTREUX
Montrö deyince sizin aklınıza ünlü sözleşme gelebilir.
Benim aklıma şirin bir kumarhane geliyor.
O da nereden çıktı, diyeceksiniz.
Bir tarihte, o tarihi İsviçre şehrindeydik.
Cenevre Gölü’nün kıyısındaki iskelede küçük bir kumarhane vardı (hâlâ vardır sanırım).
İçinde rulet masaları bulunan bu mini kumarhanede gündüz gözü rulet oynanabiliyordu.
Çoluk çocuk içeri girip çıkabiliyordu.
İsviçre gibi bir ülkede böyle apaçık bir kumarhane çok ilgimizi çekmişti.
Peki, kumar oynayan çok muydu derseniz...
Pek yoktu. Çünkü fişler 1-2 dolarlıktı. Kumar keyfi vermiyordu. Sadece eğlence için oynanıyordu.
Finlandiya’nın başkenti Helsinki’nin ana tren istasyonunda da böyle açık bir kumarhane vardır. Tren bekleyenler rulet oynayabilir. Ama belli sınırlar aşılmaz. Sadece eğlence ve vakit geçirme amaçlıdır.
TCHIBO
Kentin hemen yer yanında Tchibo mağazaları gözümüze çarpıyor. Tchibo 1949 yılında Hamburg’da postayla kahve satışı amacıyla Carl Çilingiryan ve Max Herz tarafından kuruluyor. Carl Çilingiryan 5 yaşında Almanya’ya (muhtemelen Türkiye’den) göç etmiş bir Ermeni ailesinin oğludur. Büyüyor, iş adamı oluyor. Carl ve ortağı Max kısa sürede çok başarılı oluyorlar. Tchibo, Çilingiryan’ın “Tchi”si ve kahve çekirdeği anlamına gelen “bohnen” sözcüğünün “bo”sunun birleşimiyle oluşuyor. Firma artık yalnızca kahve değil envaiçeşit tekstil ve mutfak malzemesi de satıyor. Tasarım ve kalitede çok başarılılar. Gelelim eleştirimize... Geçende bir “French Press” kahve makinesi aldık. Tanıtım broşüründe İsveççeden Çinceye, İtalyancadan Japoncaya kadar 15 dilde açıklama var. Türkçe yok. Müşteriye saygı ve ticaret yasaları Türkçe bilgi notunu şart koşuyor oysa. Hatırlatalım...
ESRAR
Küçükçekmece’de tek başına yaşayan 28 yaşındaki Şükriye Bulgurcu’nun evinde ölü bulunmasını yazmıştık. Aynı kaynaktan verildiği anlaşılan haberlerde genç kızın hayatını gıda zehirlenmesinden kaybettiği bildirilmişti. Biz de bu konuda Adli Tıp raporu yok mu diye sormuştuk. Adli Tıp raporu gazetelere düştü. Genç kızın beyin kanamasından öldüğü belirtiliyor. Başka ayrıntı? Yok...
28 yaşındaki kız durup dururken beyin kanamasından ölmez. Mutlaka bir sebebi vardır? Muhtemelen başını bir yere çarpmış veya başına bir şeyle vurulmuştur. Beyin kanamasının sebebi nedir? Adli Tıp ne demiş? Savcılık bu konuda araştırma yapmış mı, yapmışsa hangi sonuca varmış? Kimse bunlardan söz etmiyor. Genç kız Hatay’a götürülüp toprağa verilmiş. Cenazeyle birlikte olayın da üstü örtülmüş. Olay bu kadar basit mi?
AVUKAT
Hâkim ve savcılardan başlayarak şoföründen teknisyenine kadar tüm adliye personeli sırayla Kovid aşısı olmaya başladı. Kimler mi hariç? Avukatlar. Onlar adliye personeli sayılmıyor. Ne adalet...