Dış dünyada tanıtım eksikliğinden, kendimizi yeterince anlatamadığımızdan yakınır dururuz. Peki tanıtım fırsatlarını nasıl kullanırız? İşte örneği...
Emekli Büyükelçi Tevfik Ünaydın, Cumhuriyet'teki yazısında, en şaşaalı "tanıtım" etkinliğimiz sayılan New York'taki "Türk Günü Yürüyüşü"nden bahisle bakınız neler anlatıyor:
"Her yıl Mayıs ayında düzenlenen `Türk Günü Yürüyüşü', 1980 yılında özellikle New York'ta bulunan 20'yi aşkın dernek arasındaki oldukça gevşek olan bağları sıklaştırmak, Amerika'daki Türklerin birlik ve dayanışma duygularını güçlendirmek için (sadece ABD'deki Türklere yönelik bir etkinlik olarak) başlatılmıştır. Etkinliğin Türkiye'nin tanıtılması gibi bir amacı yoktur. Ancak sonraları amacı saptırılmış ve `yürüyüş' Türkiye'nin Amerika'da tanıtılmasına yönelik bir etkinlik haline dönüşmüştür..."
Emekli Büyükelçi Ünaydın, bu vesileyle New York'a gönderilen mehter takımlarından, TBMM'den "kura" yöntemiyle seçilip gönderilen milletvekillerinden, 1991'de Cumhurbaşkanı Özal'ın programa alınmış olmasına rağmen "güvenlik gerekçesiyle" gerçekleşemeyen katılımından da söz ederek devam ediyor:
"...Bu `yürüyüş' Türkiye için yazık ki olumsuz bir görüntü oluşturmuştur. TBMM'de `seçim' için yapılan çekişmeler, New York Havaalanı'nda milletvekillerimizin tabancayla yakalanmaları, Özal'ın daveti nedeniyle Amerikan makamlarının güç duruma sokulması gibi hoş olmayan olayların yanısıra... mehter takımının yürüyüşe katılmasının da pek de olumlu bir katkı oluşturmadığı dile getirilmiştir. (..) Bu yıl 15 Mayıs'ta 20'inci yılı kutlanacak etkinliğe mehter takımı da katılacakmış. Olasıdır ki milletvekillerimiz de New York'a gidecek. Böylece 1980 yılında ABD'deki Türklere yönelik olarak başlatılan Türk Günü Yürüyüşü zamanla (..) Türkiyeli Türklerin Amerika'yı tanıma (!) etkinliğine dönüştürülmüş oldu..."
***
Merve'nin başındaki türban hem Meclis'in hem de Yüksek Seçim Kurulu'nun başına bela oldu.
Hanımefendi bir "baş"la iki kuş vuruyor.
***
Bu yaz zor!
Mesut Bey,
"Ecevit hükümeti kuramayacak!" kehanetinden sonra ikinci bombayı patlatmış:
- Bu yaz zor geçecek!..Sanki şu günler kolay geçiyormuş, turizmden sanayie, türbandan zamlara kadar yüzlerce sorun milletin belini bükmüyormuş gibi...
Bir siyasi liderden beklenen sorunlara çözüm üretmektir...
Mesut Bey'in uzmanlığı ise boş laf üretmek üzerine... Sokaktan geçen birini çevirip sorsanız:
- Bana öyle birşey söyle ki, hiçbir kıymeti harbiyesi olmasın!
- Bu yaz zor geçecek, diyebilir, boş laf üretmekte büyük ödülü alabilirdi...
Aah ah... Şu Yüce Divan boş lafa da ceza kesse ne iyi olurdu...
***
Türk toplumu tersine gelişme sürecini tamamladı:
Dallaslı Ceyar'la başlayan bir dönem Dallaslı Merve ile noktalandı...
***
Çocuk mu katil?
TV kanallarında kurşunu bitmeyen silahlarla neredeyse bir orduyu temizleyen kahramanlar... Bilgisayarda çocukları insan vurmaya özendiren oyunlar... Neredeyse her evde bir silah... Ve yoz bir düzende yetişen duygusuz, sevgisiz, bunalımlı çocuklar...
Manzara böyleyken, elinde silahla okulu basan... Etrafa kurşun yağdıran... Ya da küçük bir tartışmada arkadaşını öldüren çocuklara şaşırmak niye?.. Kendi kurguladığımız düzene neden şaşmıyoruz?
Newsweek'te geçenlerde
"Çocuklar neden cinayet işliyor?" başlıklı bir yazı yayımlandı. Bir göz atalım:
"Bir çocuğun acımasız bir katil haline gelebilmesi için özel genetik bir yapının, özel çevresel koşullar altında tetiklenmesi gerekiyor. Yetişkinlere oranla daha çabuk şekillenen çocuk beyni tanık olduğu şiddet olaylarını bir sünger gibi emer, bu olaylar çocuğun beyninde derin izler bırakır. Stres yüklü olaylar sıkça tekrarlanırsa çocuğun beyninde fiziksel değişiklikler meydana gelir...
McGill Üniversitesi'nden
Michael Meaney, `Aile desteğinin yetersiz ve zayıf kaldığı durumlarda çocuk dünyanın çirkinliklerle dolu olduğuna karar verir. Dünyaya nefretle yaklaşır' diyor. Sürekli üzüntü ve şiddete maruz kalan çocuklarda ise stres hormonları bir aşamadan sonra beyni tepkisizliğe şartlar. Bilgisayar klavyesinde fazla kullanılan tuşun bir süre sonra çalışmaması gibi, beyin de savunma mekanizması olarak olaylara tepki vermez. Bu tip çocuklar anti sosyal kişilik özellikleri sergiler. Duygusal yönden duyarlılıkları çok zayıftır. Çoğunluğu hayvanlara eziyet eder. Cezalandırıldıkları zaman tepkisiz kalırlar. Hiçbir şey onları heyecanlandırmaz, bilinç düzeyleri sığdır. Tepkisel ve saldırgan davranış şekli ortak noktalarıdır. Kendilerine haksızlık edildiği iddiasındadırlar hep..
(..) Çevremiz duygusal yönden aç çocuklarla dolu. Elbette hepsi cinayet işlemeyecek. Ama fırsat buldukları an adam öldürmekten çekinmeyecek bir nesil yetiştiriyoruz. Gençlerin işlediği cinayetler 80'li yıllara oranla iki kat artmış durumda. Bu süre içinde çocukların beyni köklü bir değişim geçirmedi, değişen yalnızca silah edinme kolaylığı, intikam duygusunu yücelten kültürlerin yaygınlaşması ve ailelerin çocuklarına yeterince zaman ayıramaması. Bunları gözardı ettikçe çocukların işlediği cinayetlerin son bulması da beklenemez..."
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr