Melih AŞIK
Anthony Robbins'in
"Dev adımlar" adlı pratik psikoloji kitabından bir küçük ders daha...
"Otomobil yarışçıları hedefe kilitlenme konusunda en canlı örneklerdir. Otomobil yarışına katılan birinin gözü refleks olarak önce pisti çevreleyen duvara gider. Ancak... Eğer dikkatinizi korktuğunuz şey üzerine odaklarsanız bu sizin sonunuz olur. O yüzden... Otomobil yarışcıları kesinlikle pistin kenarındaki duvara bakmaz, bütün dikkatlerini önlerindeki piste verirler.
Hayatta çoğu kişi, dikkatini, yaptığı işe değil de istemediği şeye odaklar. Eğer korkuya direnir, dikkatinizi disiplin altına alırsanız, hareketleriniz sizi istediğiniz yöne götürecektir. Korkuyu bir kenara bırakın ve şimdi dikkatinizi gerçekten arzu ve hak ettiğiniz neyse ona odaklayınız."
Tanınmış erkek giyim markalarından
"Mithat", ilginç bir uygulama başlatmış... Her müşterisine, yaptığı alışverişin yüzde 10'u tutarında
"armağan kitap çeki" veriyor...
"D & R" mağazalarında kullanılabilen çeklerle arzulanan kitap (veya kitaplar) satın alınabiliyor.
"Görsellik" ile birlikte
"düşünsel" gelişimin de önemine inanan diğer firmaların ve sadece
"şık" olmakla yetinemeyen beylerin dikkatine...
Yaşadığımız günlerin en iyi şairlerinden biri...
Sunay Akın yeni bir kitap yazdı: 62 Tavşanı... Heyecan, yaşam ve espri dolu bu 62'linin şiirlerden birkaç satırı aşağıda okuyoruz...
***
Beyaz peynir tabağı
ve su katılmış rakı kadehi
Kız Kulesi'dir çilingir sofrasının
sen ki yoksun manzarada
ilk ışıklarını yakan
bir vapur güzelliğiyle akşamın
***
Kapımı çalarsan bir gün
eşikteki ayakkabılara aldanıp
evimin içini kalabalık sanma
atmaya kıyamayan annem
bütün ayakkabılarımı
***
bir sinema salonu gibi uzanan şehirden
gitmek düşer payıma
çıkış kapısı diye bakıyorum nicedir
gökdelenlerin tepesinde yanan
kırmızı ışıklara
İslamcı kesimden bazı yazarlar hatta siyasetçiler, 1400 yıl önceki Medine Sözleşmesinin yeniden hayata geçirilmesini, herkesin kendi hukukuna göre yargılanmasını öneriyorlar. Hala gündemde olan bu öneriye göre laikler, aleviler, sünniler, hristiyanlar, museviler kendi hukuklarına göre yargılanmalıdırlar. Laikler bu öneriye
"Olmaz öyle şey, laik ve çağdaş demokraside herkese tek bir hukuk uygulanır yoksa kargaşa çıkar" diye itiraz ediyorlar.
Herkese ayrı hukuk uygulaması... Olur mu, olmaz mı?
Bal gibi oldu işte...
Türban konusunda Anayasa'nın, Anayasa Mahkemesi'nin, Danıştay'ın ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin değil türban takanların istediği hukuk uygulanıyor.
Türban takmayanlar ise laik hukuka tabi... Böylece Medine Vesikası yavaş yavaş hayata geçiyor. Öyle değil mi?
***
Bir merakımızı ekleyelim... Efendim kapatılan Refah Partisi'nin üyeleri Avrupa İnsan Hakları mahkemesine gidiyor. Yüksek Askeri Şura kararıyla Ordudan uzaklaştırılan dinci subaylar Danıştay ve Avrupa İnsan Hakları mahkemesine başvurma hakkı istiyor. İyi güzel...
Ne var ki Üniversite önünde büyük gösteriler yapan türbanlı kızlarımız Avrupa İnsan Hakları mahkemesinin kendi başvuruları üzerine verdiği kararı tanımıyor, kimlik ve diplomalara türbanlı resim yapıştırmakta israr ediyorlar.
Anlaşılan... Başka mahkemelerin kararlarını da ancak kendi hukuklarına uygun olursa kabul ediyor, yoksa etmiyorlar. Bu da İlginç
***
Efendim bu çağda hala türbanla uğraşılır mı? Bırakın isteyen istediği gibi örtünsün. İnsanların inançlarını yaşamasına neden engel olunuyor? gibi soruların içindeki şikayete biz de katılıyoruz. Türban konu bile olmamalı. Ancak bu konuyu küçük ve yaygın bir "kuşku" büyütüyor. O da şu:
- Acaba türbana tam serbestlik tanınırsa istekler ve şikayetler bitecek mi? Yoksa "İnançlarımız dünyevi meseleleri din kurallarına göre yeniden düzenlemeyi öngörüyor, laikliği kaldırıp yerine İslam toplumu ilkelerini koymak için sırada ne varsa onu yapacağız"
gibi bir düşüncenin hayata geçirilmesi mi gündeme gelecek?
Aslında sorun türbanda değil, bu küçük sorunun yanıtında düğümleniyor.
Yazara EmailM.Asik@milliyet.com.tr