Viyana'da yaşayan yurttaşımız Haydar Ahi, Türkiye'de tatildeyken adını hemen herkesin bildiği bir baş ağrısı ilacı almış. Viyana'ya dönünce ihtiyaç duymuş, kutusundan çıkarmış, tam ağzına atacak... Önce, şu kullanım talimatını bir okuyayım, demiş ve şunları okumuş.
"Farmakolojik özellikleri:
Asetilsalisilik asit aneljezik antipiretik, antienflamatuar ve antiagregan etkilere sahiptir. Siklooksijeneez (prostaglandin sentetaz) enzimin inhibisyonu ağrı, ateş ve agregasyondan sorumlu prostaglandinlerin sentezini önlemektedir.
Kontrendikasyonları:
Salisilatlara ve diğer steroid olmayan antien flamatuar ilaçlara karşı duyarlılığı olanlarda kanama eğiliminin arttığı patalojik durumlarda, gebeliğin son üç ayında glukoz - 6 fosfat dehidrogenaz eksikliğinde gastroentestinal kanalda kronik ve aktif ülseri olanlarda kullanılması sakıncalıdır..."
Okurumuz "aydınlanmış" olarak hapı yutmuş.
Ne yuttu diye meraklananlara fısıldayalım: Aspirin...
Bugünkü kanunlar büyük sineklerin delip geçtiği, küçük sineklerin takılıp kaldığı örümcek ağı gibidir.
CIA yurtdışı görevlerde kullanmak üzere çilingir arıyormuş..Bombalayarak girmenin kibar bir davranış olmadığını anladılar galiba..!
En açık seçik ve net tahlili İtalya'nın Avrupa İşleri Bakanı Rocco Buttiglione yaptı. Dediği:
1 - Türkiye'de yönetimin kontrolü orduda olduğu için demokrasi ortamı yoktur.
2 - Bu kontrol olmazsa Türkiye muhtemelen İslam cumhuriyeti olur ve bu daha az istediğimiz şeydir.
Dediğinin Özeti... Ordu geri çekilirse demokrasi değil şeriat gelir. Demokrasi isteniyorsa işe siyaseti demokratikleştirmekle başlamalıdır.
Türkiye'yi doğalgaz bataklığına sokanlar Yolsuzluk Komisyonu'nda başları sıkışınca suçu birbirlerinin üzerine attılar. Sonunda da kabahat artık hayatta olmayan BOTAŞ eski Genel Müdürü ve milletvekili Hayrettin Uzun'un üzerine yıkıldı. Okurlarımız Hayrettin Uzun'u iyi tanır. Enerji soygunlarına karışan siyasetçi ve bürokratlara yıllarca rüşvetçi ve hırsız diye bağırdı durdu Hayrettin Uzun. Bekledi ki kendisini mahkemeye versinler de orada belgelerle ispatlasın hırsızlığı... O gün saklananlar şimdi utanmadan Uzun'u hedef gösteriyorlar. Hoş, utanması olan hırsız olur mu?
"5-6-2 Tamam Reis" değerli gazeteci Saygı Öztürk'ün son kitabının adı... Kitap yüreklerde acı yaralar bırakmış kimi siyasi cinayetlere ışık tutuyor. Bizi bir kez daha acı acı düşündürüyor...
7 TİP'li gencin öldürüldüğü Bahçelievler Katliamı'nın planlayıcısı Abdullah Çatlı'dır... Katliamın tetikçilerinden Haluk Kırcı, Çatlı'nın Ankara Bahçelievler'de kiraladığı dairede kalıyor.
Kırcı bir sabah uyandığında salonda bir yabancının oturduğunu görüyor.
Bu kişi Abdi İpekçi'nin katili Mehmet Ali Ağca'dır...
ÜGD İkinci Başkanı Abdullah Çatlı hem Bahçelievler Katliamı hem İpekçi cinayetinde üst düzeyde rol almıştır.
Çatlı'nın devletle ilişkileri de ilginçtir...
Saygı Öztürk'e itiraflarda bulunan Haluk Kırcı anlatıyor:
"Çatlı, bana, 1994 yılı ortalarında MİT Daire Başkanı Mehmet Eymür'ün yurtdışında kendisine görev teklif ettiğini, ancak kabul etmediğini, çünkü 12 Eylül'den sonra yurtdışında görevlendirildiğinde kendisine sahip çıkılmadığını söyledi. Bir süre sonra Çatlı, Ankara'ya çağrıldı. Burada Korkut Eken kendisine, yurtdışında görev teklif etmiş, o da kabul etmiş..."
"Tamam Reis" karanlık cinayetlerle ilgili çok ilginç ipuçları veriyor.
Derinliklere uzanan iplerin uçları...
Son günlerde kilo alan Devlet Bakanı Ali Babacan, "Türkiye ekonomisi büyüdükçe bizim göbek de büyüyor galiba" demiş.
Böylece AKP döneminde yeni bir ekonomik göstergemiz oldu: Babacan'ın göbeği...