Yıl 1983 olmalı... Devlet Başkanı Kenan Evren her gazeteden iki yazarın Güneydoğu’ya gitmesini, gerçekleri yerinde görmesini istemiş. O yıl Güneş’teyiz. Bizim gazeteden de Güneri Cıvaoğlu ile benim geziye gitmem istenmiş. Uçakla Diyarbakır’a gittik. Orada diğer yazar arkadaşlarla buluştuk. Kimler mi var? Rahmetli Hasan Pulur, Güngör Mengi, Muammer Yaşar, Uğur Mumcu, Yalçın Doğan, Mehmet Ali Kışlalı, Mehmet Barlas, Teoman Erel şu anda aklıma geliverenler. Yaklaşık 12 yazar iki helikoptere alındık. Diyarbakır’dan hareketle başladık sınır bölgelerinin üzerinden uçmaya... Bir mola verdiğimizde helikopter komutanı yarbay:
- Önümüzdeki dağın tepesinde çok ilginç bir krater gölü vardır, deyince arkadaşlar başladı, aman ne güzel gidip görelim, demeye...
Başladık helikopterle dağın tepesine tırmanmaya... Tırman tırman bitmiyor. Hayli zaman sonra göl göründü. Önümüzden giden araç gölün kıyısına indi. Bizim araç tam inecek, arka pervane bir kayaya çarptı, başladık konserve kutusu gibi sağa sola savrulmaya. Derken “poff...” diye gölün kıyısındaki yumuşak zemine oturduk. Eğer iki metre öteye düşsek krater gölünün dibindeydik. Şansımız varmış Kendimizi dışarı zor attık. Herkes şokta. Bazıları sigara yaktı. Kimse konuşmuyor. O arada baktık Mehmet Barlas bir cep radyosu çıkarmış, dalgaları karıştırıyor. Parazit sesleri çıkıyor. Birisi sordu:
- Yahu radyoda ne arıyorsun?
- BBC’yi arıyorum bakalım bizim haberi verecek mi?
Benim duyduğum en güzel Mehmet Barlas esprisi budur. Bugünlerde hasta olduğunu duyuyoruz. Hem geçmiş olsun diyelim, hem bir anıyı tazeleyelim dedik...
Arşivden..Yıl 1999.. Fethullah Gülen’in atv’de yayınlanan itiraf kasetleri Türkiye’yi sarsıyor... Kandırıldık edebiyatı o günlerde de moda oluyor... Gülen’i savunamayacak duruma düşenler “Kandırıldık” edebiyatına sarılıyor. O günlerde, 22 Haziran 1999’da Milliyet’te yazdığımız kısa yazıyı aynen aktarıyoruz:
“Takkesiz takıyyeciler şimdi kendilerini kurtarma telaşında; ‘Efendim kandırıldık’... Yok canım... Siz kendi kendinizi kandırdınız. Çünkü işinize öyle geldi. Siyasetçi oy umuduyla, köşe yazarı muhtelif avanta beklentisiyle estirilen rüzgarlara uydu. Bırakın şimdi ‘kandırıldık’ diye gürültü koparmayı. Bir emekli vaizin sınırlı zekasına kanacak göz var mı sizde?”
Ne var ki bu “sınırlı zekalı emekli vaiz” Türkiye’deki iktidarlar ve CİA’nın desteğiyle tekrar yükseldi. Skandal itiraflarını unutturdu. Onunla ortaklıktan yarar umanlar tekrar peşine takıldı. Darbeye varıldı.
TWEETTwitter’daki “@melihasik” kodlu hesabımız kilitlendi.. Veya “hack”landı. Sebebini bilmiyoruz. Şu sırada çalışmıyor. Onun yerine
“@asikmelih” adlı yeni bir hesap oluşturduk.
Sevgili okurları bu yeni hesaba davet ediyoruz...
ÖZÜR...Siyasette özür dilemek diye bir şey elbette var... Özür hangi hallerde söz konusu olur:
? Fail size zarar verdiğini kabul edecek...
? Çektikleri-nizden dolayı derin pişmanlık hissettiğini açıklayacak.
? Verdiği zararlar için tazminat ödemeyi kabul edecek.
? Kökten değiştiğini beyan edecek...
? O suçu bir daha işlemeyeceğine söz verecek...
Filozof Kathleen Gill diyor ki;
“Özür dilenen kişi, dileyenin gelecekte benzer haksızlıklardan uzak durmaya çalışacağına inanmalıdır.”
Eğer bu koşullar varsa “özür”ün kıymeti harbiyesi vardır...
Bazı insan yalan söyleyemez, bazısı doğru söyleyemez, bazısı da aradaki farkı bilmez.
? ? ?
İnsanların içinden geçen istekler ya yasa dışıdır, ya ahlaksızcadır ya da şişmanlatıcıdır.
LUGA...Dilimizde lagaluga diye argo bir sözcük var. Boş laf anlamında kullanılıyor. Sözlüklerde karşılığını bulamıyorsunuz.
Nereden çıkmış bu sözcük peki? Gökten inmediğine göre...
Sevan Nişanyan’ın “100 Güzel Kelime” başlıklı kitabında bu kelime de ele alınıyor. Arapça laga söyledi, luga söylendi, anlamına geliyormuş.
“Lagaluga” boş laf karşılığı olarak oradan gelmiş dilimize.
Cumhuriyet, Türk ve Atatürk kompleksiyle yoğrulmuş bir şahsiyet olsa da iyi bir araştırmacı Sevan Nişanyan. Eski yazılarından derlenmiş kitabında dil ve sözcükler konusunda yararlı bilgiler yer alıyor.