CHP, Batı demokrasilerinde olduğu gibi, AKP’li bakanların icraatını izleyecek "Gölge Kabine" kurmayı düşünüyor mu? Soruyu CHP’nin önde gelen bir Genel Merkez yöneticisine yöneltiyoruz. Aldığımız yanıt;
- Genel Başkanımız, milletvekilleri arasında sorun yaratır düşüncesiyle bu olaya sıcak bakmıyor.
- Ne gibi sorun yaratabilir?
- Örneğin bizde büyükelçi kökenli üç milletvekili var; Şükrü Elekdağ, İnal Batu ve Onur Öymen. Bu üç isimden meslek kıdemi en fazla kişi Şükrü Elekdağ, parti kıdemi en fazla kişi ise İnal Batu. Hangisini gölge bakan yapsanız diğeri kırılır. Aynı şey hemen tüm bakanlıklar için sözkonusu. Bütün bunları düşündük ve sonunda gölge kabineden vazgeçtik.
***
Demek bakanlık böylesi efsunlu... Gölgesi bile kavgaya sebep oluyor.
Peki İngiltere gibi ülkeler bu işi nasıl beceriyor.
Bakanlar parti grubunda oylama yapılarak tayin edilemez mi?
İnsanların kaprisleri nasıl olur da ülke çıkarlarının önüne geçer?
İnsan düşünmüyorsa özgür değildir. Çünkü o zaman başkalarının isteğine göre davranır.
Hegel
Kılık Kıyafet Devrimi’nin 77’nci yılı nedeniyle CHP’nin düzenlediği toplantıda konuşan Prof. Nilüfer Narlı dedi ki:
"Melahat Nurcan Hanım, 1954 yılında Yargıtay üyesi seçildi. Bu olay ABD’de büyük yankı bulmuştur. Onlarda ise 1980’de ilk kez bir kadın Yargıtay üyesi olabildi. Atatürk Devrimleri’nin topluma ne kadar çabuk yayıldığının kanıtıdır bu..."
Prof. Türkan Saylan’ın "Türk üniversitelerinde kadın öğretim üyesi oranı yüzde 30, Amerika’da yüzde 10’dur" tespitini de buraya ekleyelim.
Fenerbahçe Edirne’yi geçemez diyenler vardı. Geçmiş bile... Gümülcine’de yayımlanan "Rodop Rüzgarı" Gazetesi Sahibi İbrahim Baltalı, gönderdiği notta müjdeyi veriyor:
- Gümülcine’de "Fenerbahçe Spor ve Kültür Derneği" ilk genel kurulunu yapmış ve yeni yönetim göreve başlamıştır. Açılış törenine başkanımız Aziz Yıldırım’ı mutlaka davet edeceğiz.."
Bu arada Galatasaraylı Mustafa Öncül tüm Fenerlileri "cennetlik" ilan ediyor. Notunda: "Çünkü şu bizim iki üç aydır çektiğimiz dayanılmaz acıları onlar yıllardır çekiyor da gık demiyor" demiş...
Tayyip Erdoğan’ın seçim kampanyasında dilinden düşürmediği 15 bin kilometre duble yol vaadi Hükümet Programı’na girmedi. Dokunulmazlık gibi duble yoldan da çark mı ettiler?
Bayındırlık Bakanı Zeki Ergezen’e arkadaşımız Fahrettin Fidan dün kuliste bunu sordu...
Aldığı yanıt:
- Biz, 15 bin kilometre duble yolun Türkiye’nin zaruri bir ihtiyacı olduğunu vurguladık. Ama bunun için bir vade belirtmedik.
- Yani?
- Oturacağız, hesap - kitap yapacağız. Bunun sonucunda da çalışmalara başlayacağız. Ama 15 bin kilometre yol vaadimizi kaç yılda gerçekleştiririz, onu bilemem. Bu, ille de 5 yılda olacak demiyoruz. Süre 10 yıl da olabilir 15 yıl da...
Tabii 150 yıl da olabilir 300 yıl da... Aceleye gerek yok...
Başbakan Abdullah Gül dün Hükümet Programı ile ilgili konuşurken bir kez daha gösterdi ki, barışık, samimi, inandırıcı bir isim. Eğer Bakanlar Kurulu’nda kimi kuşkulu isimlere yer verilmese ve erken türban tartışmaları patlak vermese kuşkusuz AKP Gül ile daha olumlu başlangıç yapacaktı. Bu arada dün Abdullah Gül’ün Die Welt gazetesindeki "demokratik İslam devleti taahhüt ediyoruz" sözüne yer vermiştik. Röportajı yapan Gökhan Eren arayarak Gül’ün "Müslüman ülke" deyiminin İngilizce’den Almanca’ya yanlış olarak "İslam devleti" şeklinde çevrildiğini anlattı.
Evli kadınlar neden bekârlara göre daha şişmandır? Çünkü bekâr kadın eve gelir, buzdolabına bakar, gider yatar. Evli kadın eve gelir, yataktakini görür, doğru buzdolabına gider.
Başbakan Gül "Bu ülkeyi kimse geriye götüremez" demiş. Gerimizde de gidecek yer yok zaten...
Haldun Ertem