Fransa'da ünlü
"College De France" bünyesinde Türk - Osmanlı Tarihi Araştırma Merkezi kurulmuş; başına da Osmanlı tarihi uzmanı Profesör
Gilles Veinstein getirilmiş. Buraya kadar iyi... Ama arkası var...
Prof.
Veinstein, "Ermeni soykırımı" konusunda Fransa'da tartışmasız kabul gören görüşlerle pek uyumlu sayılamayacak düşüncelere sahip. Sözgelimi:
"Ermenilerin katledildiği doğrudur" diyor, ama ekliyor:
"Ancak bu, hükümet emriyle gerçekleştirilmiş bir soykırım değildir. Ayrıca Ermenilerin yaptığı katliamlar da vardır..."
Bu görüşleri dolayısıyla Prof.
Veinstein, şu günlerde Ermeni lobisinin boy hedefi haline gelmiş durumda.. Ermenilere yakınlığıyla bilinen milletvekillerinin ithamlarından sonra Canal + Televizyonu'nda tek yanlı olarak Prof.
Veinstein'ın
"inkarcı" olduğu, istifa etmesi gerektiği söyleniyor, yetinilmeyip bu yönde bir kampanya için çağrı yapıyor.
Veinstein'ın, esasen Yahudi soykırımını inkar etmeyi suç sayan Gayssot Yasası'na karşı geldiği ve "aynen Bernard Lewis gibi Türkiye tarafından satın alındığı!" ima ediliyor.
Bu gelişmeleri Fransa'dan aktaran Türk Tanıtma Fonu, Prof.
Veinstein'a destek kampanyası düzenlediğini duyuruyor. Bir bilimadamının sırf Ermeni iddialarını desteklemediği için günah keçisi haline getirildiğini belirten Türk Tanıtma Fonu, Fransız basın kuruluşları ve siyasetçilerine e - mail ve faks yoluyla tepkilerin iletilmeye başlandığını da bildiriyor.
Veinstein'a destek kampanyasına katılım ve bilgi için başvurulabilecek e - mail adresi:
http://www.TurkishForum.com***Cİhan Demirci'den LAFORİZMABayrampaşa cezaevi, bir mafya babasının elinde oyuncak olmuş...
Şuna cezaevi demeyin "bakımevi" filan deyin artık!..
***Otel ayıbı
İstanbul'da beş yıldızlı bir otelde çalışan garson arkadaşımız anlatıyor:
- Ocak ayında bir hafta ücretsiz izin verdiler, diyor,
Şubat ayında da yine bir hafta ücetsiz izin vereceklermiş...
Önce yaklaşık 30 kişinin işine son vermişler... Personeli korkutmuşlar. Peşinden bir haftalık izin için kağıt imzalatıyorlarmış. Herkes de paşa paşa imzalıyormuş kağıdı:
- Yalnız bizde değil diğer beş yıldızlı otellerde de durum aynı, diyor...
Ve ekliyor:
- Gerekçeleri doluluk oranının yüzde 30'a düşmüş olması... Peki doluluk oranının yüzde yüz olduğu dönemlerde bize bir kuruş fazla verdiler mi? Ayrıca gazetelerde bizim şirketin Newyork'ta yeni bir otel açtığını okuyoruz. Ayıp değil mi bize yaptıkları?
Biz de soruyoruz...Ayıp değil mi?
Eyüp Bey'e öneri...
Günümüzün ünlülerinden
Eyüp Aşık, eğlenirken çekim yapan bir televizyon kamerasına:
- Sade vatandaş olmanın keyfini çıkarıyorum, diyor...
Bursa'dan okurumuz
Nalan Hanım soruyor:
- Sade vatandaşlık bu kadar keyifliyse neden yeniden milletvekilliğine soyunuyorsunuz?..
Mesut Bey nasıl olsa kendine mafyadan sorumlu bir devlet bakanı bulabilir. Siz de rahat edersiniz...
Baykal'ın Aa! takımı...
Bir parti niye kontenjan kullanır?.. Bazı isimleri niye, hangi düşünceyle delege oyunlarına kurban etmeden listelerin en iyi yerlerine yerleştirir?
CHP Genel Başkanı
Deniz Baykal, önceki gün Parti Meclisi'nde bunu pek veciz şekilde ifade etti:
- Profesyonel siyasetçi olmayan ama siyaset için gerekli olan arkadaşları bir yerlerden aday yaptırmak için...Doğrusu gerekçeye diyecek yoktu. Yoktu da
Deniz Bey'in bu gerekçenin hemen ardından kontenjan için önerdiği isimlere bir diyecek vardı... Bunların acaba hangisi profesyonel partili değildi:
Mustafa Kul, Birgen Keleş, Bülent Baratalı, Eşref Erdem, Bülent Tanla, Ali Topuz, Cevdet Selvi, Hikmet Çetin, Altan Öymen, Adnan Keskin, Erol Çevikçe... vs.
Sorunun yanıtını Sayın
Baykal'a bırakıyor, geliyoruz bu isimlerin siyaset için neden gerekli görüldüklerine... Tahminleri sıralıyoruz:
Mustafa Kul: Olası bir deprem sonrası konut ihalelerini organize etmek için.
Bülent Tanla: Seçimlerde değilse bile kamuoyu araştırmalarında CHP'yi 1'inci parti yapmak için.
Birgen Keleş: Mekteb - i Mülkiye'yi temsil etmek için.
Adnan Keskin: Gazetecilerin yüreğinde sürekli dayak korkusu yaşatmak için.
Erol Çevikçe: Baykal'a biat etmenin sürekli ödüllendirileceğini kanıtlamak için.
Ali Topuz: Aşırı solun, mezhepçiliğin ve bölücülüğün garajdan partiye sızmasını önlemek için...
Eşref Erdem: CHP'nin, Kürtleri (Haymanalı Kürtleri) sevdiğini göstermek için.
Hikmet Çetin: Bir insanın, hiç önseçime girmeden, ömür boyu kontenjandan milletvekili olabileceğini ve kalabileceğini kanıtlamak için.
***Piyasa krizi bir tek eğlence sektörünü vurmamış.
Yahu şimdi adamlar piyasadan voliyi vurmuşlar.
Eğlenmesinler mi yani?..
***Cezada adalet...
İşçi Partisi Lideri
Doğu Perinçek'e yattığı Haymana cezaevinde bir dizüstü bilgisayarı verilmediğini önceki gün satır arasında kaydetmiştik. Siyasi mahkumlara cep telefonu gibi imkanlar da sağlanmıyor.
Peki mafya ve kaçakçılık suçlarından yatmakta olan mahkumların durumu nedir?
Radikal'in manşetinde dün arkadaşımız
Tuncay Özkan'ın bir haberi yer alıyordu.
"Bayrampaşa Cumhuriyeti" başlıklı haberde Bayrampaşa Cezaevi'nde yatmakta olan bir mahkuma dayanarak içerideki manzara şöyle anlatılıyor:
"...Çete mahkumlardan varlık vergisi alıyor. Bazı mahkumlarda otomatik tabanca, el bombası, kaleşnikof var......Esrarın bardağı 30 milyon, kokainin gramı 300 milyon.
...Parası olana cep telefonu serbest. Şu anda Ericsson 688 marka cep telefonu 600 milyon lira. 300 milyondan başlıyor cep telefonlarının fiyatı.
...Televizyonlar, buzdolapları, çamaşır makineleri TIR'ları dolduracak kadar çok..."
Bir ülkede cezada adalet yoksa... Hangi alanda adalet sağlanacak?..
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr