CHP Hatay Milletvekili, emekli büyükelçi İnal Batu geçen gün kuliste arkadaşlarına dert yanıyordu;
- Sıradan, sade kişileri bir yana bırakın...Uzman geçinen birtakım insanlar bile AB, Kıbrıs gibi konularda konuşurken zaman zaman gerçeklerle hiç ilgisi - alakası olmayan öyle laflar ediyorlar ki çıldırmamak elde değil. Örneğin geçen gün televizyonda, benim de yakından tanıdığım emekli bir büyükelçi aynen şöyle dedi; AB, kendi bünyesine dışarıdan sorun ithal etmek istemiyor, bunun için tabii ki Türkiye’ye de önce Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimiyle arasında olan sorunları çöz, üye olmaya ondan sonra kalk diyecek...
Hayretle gördüm ki, programın konuklarından hiçbiri bu arkadaşa, peki o zaman Yunanistan’la Kıbrıs Rum kesimi AB’ye nasıl üye oldu? Bizim onlarla olan sorunumuz AB üyeliğimize engel de, onların bizimle olan sorunları niye engel değil diye sormadı.
Anıtları taşlar değil, yapılan işler meydana getirir.
Motleya
Sellerin sürüklediği insanları, aynı sulara kapılmış insanlar değil, selin dışında kalabilmiş insanlar kurtarabilir.
Sezai Karakoç
Aptallar eski olayları anımsamayı bir bilim sayarlar.
Planch
Meclis Başkanlık Divanı üyelerine Meclis bütçesinden her gün kendi seçtikleri üç gazete alınıyor... CHP Meclis Başkan vekili Yılmaz Ateş, seçildiğinin ilk pazar günü bakmış kapısında bir Meclis personeli... Özel araçla gazeteleri getirmiş... Bu uygulama sadece 15 Başkanlık Divanı üyesi için değil, kimi üst düzey Meclis bürokratları için de geçerliymiş. Üç gazete için milyonlarca lira benzin parası ve personel masrafı... Yılmaz Ateş konuyu Başkanlık Divanı’na götürmüş. Pazar günü üç gazeteyi herkesin kendi cebinden alıvermesini önermiş. Hâlâ sonucu bekliyormuş. Çok bekler. Çünkü ülkemizde "tasarruf" herkesin başkasından beklediği bir şeydir...
Dost sohbetinde söz Deniz Baykal’ın "Yapıcı Muhalefetine" geliyor. Masadan biri diyor ki:
- Yav Sayın Baykal yıllarca partisinin içinde yıkıcı muhalefet yaptı. Derken Meclis’e geldi, yapıcı muhalefete başladı. Keşke tersini yapsaydı.
Masadan bir başkası eski bir hikâyeyi hatırlattı.
Şair Eşref, yeni evlenmiş. Akşam eve geldiğinde bakmış karısı bir şeyler yapıyor:
- Ne yapıyorsun hanım?
- Kulağımı deliyorum.
Şair Eşref homurdanmış.
- Yahu hanım sen ananın evinde deldireceklerini burada, burada deldireceklerini ananın evinde deldiriyorsun.
Adeta basın tarihine geçecek bir gece...
Medya patronları, genel yayın müdürleri ve yazarlardan oluşan 250 kişilik bir küçük ordu... Ve bu ordunun kuşattığı iki orgeneral; Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök ve İkinci Başkanı Yaşar Büyükanıt. Önce sayın komutanları yüzlerce soruya büyük bir sabırla tek tek cevap verdikleri için kutlayalım.
Genelkurmay Genel Sekreteri Orgeneral Arslan Güner’in titizlikle düzenlediği davette Orgeneral Yaşar Büyükanıt’a sorulan sorulardan biri şuydu.
Liman ve üslerde ABD’ye kolaylık sağlanması konusunda da Meclis kararına ihtiyaç var mı?
- Evet dedi. Bu soruya Yaşar Büyükanıt.
Bir başka soruya yanıt verirken kendilerine şu ana kadar hükümetten siyasi direktif gelmediğini belirtti.
Irak Savaşı öncesi hükümet ile Genelkurmay’ın tam bir uyum içinde çalışması gerekiyor. Ne var ki hükümet daha iki ayını doldurmadan tam tersine arada gözle görülür bir çatlak oluştu.
Neden böyle oldu?
Kimi eski tatsız tartışmalara çok çabuk dönüldüğü için... Bakan atamalarında seçilen isimlerin üzerinde hayli şahibe, kuşku ve dava bulunduğu için... TBMM Komisyon seçimlerinde adeta TSK’ya nispet yapıldığı için vs...
Orgeneral Özkök’ün konuşması bir "erken uyarı" idi. Peki kritik bir döneme rastlayan bu uyarı biraz daha ertelenemez miydi?
Konuklar arasında bulunan bir emekli general:
- Demek ki alttan gelen baskı daha fazla beklemeye izin vermedi, dedi.
THY uçağı, Diyarbakır Havaalanı’nda bir milyon dolarlık İLS cihazı olmadığı için düştü.
Cihaz neden yoktu?
Askeri hava alanındaki diğer cihazları bozduğu için konmadı.
Bu tartışmalar ne kadar sağlıklıdır bilinmez.
Fakat şu sorulmaz mı?
Trilyonlar harcanıp yurdun dört bir yanına gereksiz havaalanları kondurulurken Diyarbakır gibi bir merkeze bunca yıldır neden sivil bir havaalanı yapılmadı?
Her işimiz neden böyle?