Maden Yasası tasarısı TBMM Sanayi Komisyonu’ndan geçti...
Anadolu Madenciler Derneği Başkanı Selahattin Kaya tasarıdaki ilginç bir noktaya dikkatimizi çekti...
Tasarı önce bir "Özel denetim hesabı" kurulmasını öngörüyor.
Madde 30’da şöyle diyor:
"Sahaların ihalesinden elde edilen gelirler özel denetim hesabına aktarılır"
Madde 35’i okuyoruz:
"Madencilik faaliyetlerinin kontrol ve denetimi için yapılacak masraflar özel denetim hesabından karşılanır...
***
Anadolu Madenciler Derneği Başkanı Selahattin Kaya diyor ki:
- Maden sahaları ihalesinden bir yılda 50- 100 trilyon arası hasılat elde edilir. Bu paranın Hazine’ye aktarılmayıp "Özel denetim Hesabı" diye bir hesapta toplanarak Maden İşleri Genel Müdürlüğü emrine verilmesi ilginçtir. Madenlerin denetimi bu paranın onda veya yirmide birine gerçekleştirilir. Paranın üstü ne olacaktır? Enerji Bakanı Hilmi Güler açıklamalıdır.
Madenciler Derneği temsilcileri Komisyon’da söz almak istemişler. Söz verilmemiş. Salonu terk etmişler. Maden Mühendisleri Odası’na da söz verilmemiş. İşine gelen yerde demokrasi talep eden AKP’nin yönetim anlayışı içinde demokrasi yok. Yangından mal kaçırma var...
Ne ilginç ülkeyiz; tutuklularımızı 3 kişilik koğuşlarda, öğrencilerimizi ise 80 kişilik sınıflarda topluma kazandırmaya çalışıyoruz.
TÜGİAD’ın hazırlattığı enerji raporuna göre... Türkiye önümüzdeki 20 yıl için yılda ortalama 68 milyar metreküplük doğalgaz alım antlaşması yapmış. Oysa yıllık tüketim şu anda 17 milyar metreküp.. Yani alınacak olanın dörtte biri... Dörtte üçü kullanılmayacak gaz için dışarıya her yıl 11 milyar dolar ödenecek imiş... Bu antlaşmaların önde gelen iki sorumlusu malum: Mesut Yılmaz ve Cumhur Ersümer... Ne var ki ihtiyaç tahminlerini şişirerek iflası hazırlayan tosunların sesi hiç mi hiç çıkmıyor. Sükûtun anlamı ne?
Bilimler Akademisi üyesi ve Bilkent Üniversitesi Rektör Yardımcısı Profesör Metin Heper dün açıkladı:
- 1992 yılında, dünyanın önde gelen dergilerinde yayımlanmış makaleler esas alındığında, Türkiye 37. sırada idi. 2001 yılında 25., geçen yıl ise 22. sıraya yükseldik. Bu gelişmeyle Türkiye Avrupa Birliği’nin 7 ülkesini; Avusturya, Danimarka, Finlandiya, İrlanda, Lüksemburg, Portekiz ve Yunanistan’ı geride bıraktı. 28 üyeli genişletilmiş AB içinde ise 10. sırada yer alıyoruz...
Adapazarı Pancar Kooperatifleri Birliği (Pankobirlik) Başkanı Ayhan Alişan, şeker piyasasındaki oyunları anlatıyor:
"İhtiyacımıza yetecek kadar şeker üretebilen bir ülkeydik. IMF’nin talimatı üzerine çıkartılan Şeker Yasası’yla köylüden alınan şekerpancarına kota kondu, Her yıl biraz daha daraltılan kota nedeniyle şeker üretimimiz hızla düşmeye, bunun sonucunda giderek dışarıya daha bağımlı hale gelmeye başladık. Tabii bu arada milyonlarca şekerpancarı üreticisi perişan oldu. Birkaç yıl önce, mısırdan tatlandırıcı üreten dünya çapındaki bir Amerikan şirketi ülkemize geldi, Bursa’da fabrika kurdu. Fabrika kullandığı mısırı büyük ölçüde Amerika’dan ithal ediyor. İşin acısı bu mısır, domuzlarda kısırlığa yol açtığı için Amerika’da kullanılması yasaklanan mısır. Gıdalarda tatlandırıcı kullanım oranı dünyada yüzde 2, bizden şimdiden yüzde 10’u geçti. Türkiye’de şeker üretimi düşürülerek tatlandırıcıya tüketim alanı açılıyor. Şimdi gündemde, devletin şeker fabrikalarından birinin, ham şeker üretmesi için bu şirkete satılması var..."
IMF dediğimiz, Amerikan Hazine ve Ticaret Bakanlıklarının emrinde çalışan bir kuruluştur. Türk tarımını Amerikan çiftçisi lehine öldürmesine şaşırmalı mı?
Kültür düşmanlığını iktidarının daha ilk yılında, SİT alanlarını imara açarak, dünyaca ünlü sanatçımız Fazıl Say’ın Sivas kıyımı üstüne yaptığı bestenin seslendirilmesine engeller çıkararak gösteren AKP hükümeti, şimdi de Nâzım Hikmet’in şiirlerini okul kitaplarından çıkartıyor.
Avrupa Birliği’ne gireceğiz diyerek özgürlük yanlısı düzenlemeler yapmaya çalışan hükümetin, öte yanda ülkenin en büyük şairlerinden birine yasak koyması gerçek yüzünü ve çağdışılığını gösteriyor.