Bugün tarihin en büyük şoklarından birinin; 11 Eylül’ün yıldönümü... O gün 3 binden fazla insanın hayatını kaybettiği bir facia yaşanmıştı. O günden beri türlü çeşitli komediler yaşanıyor.
Amerika 11 Eylül’ün ardından suçluyu Bin Ladin ve El Kaide örgütü olarak ilan ederek bunların peşine düştü. Afganistan’ı bombaladı, 7 binin üzerinde masum insan öldürüldü. Kâbil’de rejim değişti. Ancak Bin Ladin bulunamadı.
11 Eylül terörünü, Amerika içinden kimi merkezlerin (derin devletin) düzenlediği kuşkusu hâlâ sürüyor. İnternette "www.fromthewilderness.com" gibi adreslerde ABD gizli servislerinin 11 Eylül’le bağlarını ortaya koyan belgeli yazılar okuyabilirsiniz...
En garip gelişme ABD’nin 11 Eylül’ün teröristbaşı ilan ettiği Bin Ladin’in peşini bırakması... Terörle bağlantısı saptanamadığı halde kafayı Irak’a takmasıdır.
11 Eylül’de ikiz kulelerin vurulmasına ABD’nin yanıtı Hazar Denizi ve Körfez çevresine yerleşmek şeklinde oluyor.
Bu girişime "teröre yanıt" denebilir mi?
Amerikan halkının 11 Eylül acısı, silah ve petrol tekelleri tarafından kazanç fırsatına dönüştürülürken... İkiz Kulelere saldırıdan maalesef Türkiye de nasibini alıyor. Irak’a savaş Türkiye’yi en az 11 Eylül şiddetinde vuracak.
Irak savaşı seçime yetişmez ama seçim "Mesut Yılmaz - Devlet Bahçeli savaşı" bahanesiyle ertelenebilir...
ÖSYM’nin son yayımladığı Yükseköğretim İstatistikleri kitabına göre ülkemizde tam 39 Tıp Fakültesi var. Bu fakültelerde tam 30 bin 821 öğrenci okuyor. 2001 yılında Tıp mezunu sayısı 4 bin 832... Devletin bu öğrencilere kadro verip mecburi hizmete yollaması gerekiyor. Ama kadro yok. Binlerce genç bekletiliyor. Dün uzmanlık eğitimini bitirmiş doktorlar aradı... Meğer onlara da kadro veremiyormuş Sağlık Bakanlığı... Dün bir yetkili aradık Bakanlık’ta... Hemen hepsi aday olup görevi bırakmıştı... Muhatap bulamadık... İşte sağlık...
Hilton Oteli misafirlerine İngilizce bir uyarı yazısı veriyor... Yazıda özellikle İstanbul yakasında bazı taksi şoförlerinin sorun yarattığı (müşteriyi dolandırdığı) belirtiliyor. Esnaf Derneği ve şoförler yazıya tepki göstermiş "Turizm baltalanıyor" demişler. Katiyen... Bizce Hilton Oteli iyi yapmış. Turizmi uyarılar baltalamaz. Dolandırıcı şoförler baltalar... Birkaç dolandırıcı bütün ülkenin adını dolandırıcıya çıkartır.
Yazana değil, yazdırana kızalım...
Maaşallah görünüşte seçime katılacak partilerimizin hiçbirinin baraj sorunu yok. Hepsinin tek başına iktidarı garanti. Hiçbiri seçimin iptal edilmesini istemiyor. Fakat takdir edersiniz ki hepsinin ayrı sevdası, ayrı hassasiyeti var! Anavatan Partisi de malum kendini Avrupa Birliği’ne tam üyeliğe adamış bir siyasi teşekkül... Mesut Yılmaz MHP’nin AB karşıtlığına dayandı, dayandı... Seçime 53 gün kala patladı:
- Türkiye’nin önünü kapatan bir hükümette ANAP’ın yeri yoktur.
YTP ile DYP de ilk demeçlerde Mesut Yılmaz’a omuz verdiler...
Bundan sonraki aşamada bir gensoru verilebilir... ANAP, DYP, SP ve YTP’nin (ve bolca küskünün oyuyla) Hükümet düşürülebilir... Bunu yapanlar ister AB’yi bahane etsin... İster daha iyi bir hükümet aradıkları mavalını okusunlar...
Bu hükümeti düşürenlerin tek amacı vardır...
Seçimleri ertelemek...
Ve koltukta 6 ay veya 1 yıl daha oturabilmek...
Hem de cehennem gibi sıcak bir dönemde...
ABD birkaç ay içinde Irak savaşını başlatıyor...
Kasım ve Aralık aylarında Türkiye’nin yeni ekonomik darboğazların eşiğine geleceği konuşuluyor...
Ve Türkiye bu süreci, 6 ay 1 yıl ömrü kalmış ve koltuk avantasına sarılarak milletin gözünden düşmüş geçici bir Meclis ve iktidarla götürmeye hazırlanıyor...
Düşünmesi bile ürpertiyor insanı...
Küskünler, bugünkü sonuçlardan sonra, işi liderlere bırakmadan seçimi erteleme yoluna gidebilir. Kifayetsiz liderlerin ekmeğine yağ sürülür. Ancak seçimin 3 Kasım’da yapılmasında ısrar etmeyen hiçbir lider (ki MHP’de seçimden çarketmiş görünüyor) sorumluluktan kurtulamaz...
Hükümet ortakları bir elleri Hazine’nin içindeyken uyum içinde çalışıyorlardı.
Hazineyi paylaşma dönemi sona erince uyum içinde birbirlerine gırtlaklamaya başladılar.