Gazeteci Oral Çalışlar'ın, Apo ve Kemal Burkay'la yaptığı röportajlar Cumhuriyet'te yayınlandığında savcılardan herhangi bir itiraz gelmiyor. Hatta DGM Savcılığı röportajda suç olmadığını belirtiyor. Oral bunun üzerine gönül rahatlığıyla röportajı kitap olarak yayınlıyor. O arada DGM savcısı izindeyken yerine bakan savcı yazıda suç keşfediyor. Dava açıyor. DGM yazıda bölücülük olmadığı kanısıyla karar verirken Yargıtay bölücülük buluyor. Oral'ın hapis öngören bir maddeden yargılanmasını istiyor. Dava DGM ile Yargıtay arasında gidip geliyor. Bir düşün adamı hapisle tazyik ediliyor. Oral'ı hapse atmakla hangi sorun çözümlenecek? Tabii en çok bu sorunun yanıtı merak ediliyor.
      ***
      Araştırmacı Faik Bulut'un son kitabı "Kim bu Fethullah Gülen? Dünü - Bugünü - Hedefi" başlığını taşıyordu. Kitapta, son yıllarda adından çok söz edilen Fethullah Gülen'in kimliği ve siyaseti irdeleniyordu. Kitap Atatürkçü ve laik bir bakış açısıyla kaleme alınmıştı. Kimi bölümlerinde Gülen'le gönül bağı oluşturan kimi çevrelerin Atatürk'e "Deccal, Beton Kemal" gibi yakıştırmaları zikrediliyordu. Fethullah Gülen'in avukatlarının açtığı dava sonucu kitap İstanbul Fatih Savcılığı tarafından toplatıldı. Gerekçesi "Atatürk'e hakaret"... Kitapta tırnak içinde Atatürk'a hakaret olarak zikredilen sözler sanki yazarın görüşleriymiş gibi toplatmaya gerekçe yapılmıştı.
      Dinsel konulara eleştirel yaklaşan ve şeriatçı görüşlere karşı çıkan kitaplar son aylarda daha hızlı biçimde mahkum ediliyor. Prof. İlhan Arsel'in "Toplumsal Geriliklerimizin Sorumluları Din Adamları" adlı kitabı hakkında yayınından 20 yıl sonra, geçen yıl dava açıldı. Erdoğan Aydın, Abdullah Rıza Ergüven gibi yazarların aynı türdeki kitapları toplatıldı. 21'inci yüzyıla kitapla uğraşarak, düşünceyi hapisle korkutarak ilerliyoruz.
      Gazeteci Emin Özgönül, geçenlerde Roma'daydı. Eşiyle, birkaç günlük tatil için geldiği bu kentte bizzat tanık olduğu ilginç olayı kendisinden dinliyoruz.
      "Bir otobüs dolusu insanla birlikte şehri dolaşıyorduk ki, yanımızdan geçen bir taksinin şoförünün, yan tarafta bisikletiyle gitmekte olan birini korna çalarak selamladığını gördüm. Bisikletteki adam da selama el sallayarak karşılık verdi. Mihmandarımıza, taksi şoförünün selam verdiği adamın kim olduğunu sordum, aldığım yanıt;
     Â- Roma Belediye BaÅŸkanı, olmasın mı?
      Mihmandar arkadaş, çok şaşırdığımı görünce biraz daha bilgi verdi. Başkan, işine genellikle bisikletiyle gider gelirmiş... Romalılar tarafından çok sevilirmiş ve birkaç dönemdir de belediye başkanıymış..."
      Bizim "mersedes meraklısı" halkçı (!) belediye başkanları manzarayı görseler mahçup olurlar mıydı? Hİç sanmıyoruz...
      Koalisyonun üç ortağı, Mesut Yılmaz, Bülent Ecevit, Hüsamettin Cindoruk bugün biraraya gelip seçim ve af meselelerini görüşecekler.
      Önce ateş ederim sonra nişan alırım...
      Ya da önce nikah yaparız sonra kızı isteriz
      misali...
     ÂMesut Yılmaz Haziran ayı başında Deniz Baykal'la seçimin 1999 Nisan'ında yapılması konusunda anlaÅŸmaÅŸtı.
     ÂYılmaz, Baykal'la anlaÅŸtıktan sonra bu taahüdün altına imzasını da attı...
      Sorulduğunda daha önce ortaklarının onayını aldığını söylemişti.
      Ancak ortakları pek o havada görünmemekte.
      Cindoruk "Bu hükümet bitti" gibi sözler sarfediyor.
      Ecevit "Kasım'da seçim" den dem vuruyor.
      Bugün üç ortak oturup iki ay önce Mesut Yılmaz'ın verdiği sözü karara bağlayacaklar.
      En önce yapmaları gereken işi en sonra yapacaklar.
      Af konusunda durum daha farklı değil.
      Bu hassas konu biliyorsunuz annesi hapiste olan iki yaşındaki yavrunun resminin Rahşan Hanımın rüyasına girmesi sonucu gündema geldi.
      Ve yaklaşık bir haftadır tartışılıyor.
      Koalisyon ortakları bu konuyu görüşüp sonra karar açıklamak yerine... Konu herkesin ağzına düştükten ve hapishaneleri ayağa kaldırdıktan sonra oturup konuşma gereği duyuyorlar.
      Hemen her konuda tavırları bu ciddiyette.
     ÂMesut Yılmaz Ä°MF'yle anlaÅŸtığını Cindoruk'a haber vermemiÅŸti. Cindoruk da memur maaşında yüzde 40 diye dayatırken Mesut Yılmaz'dan habersiz hareket etti.
      Önce kamuoyu önünde dalaştılar. Sonra oturup anlaşmaya çalıştılar.
      Siz hiç böyle koalisyon gördünüz mü?
      Ortakların mızıklanmaları konusunda CHP Milletvekili Onur Kumbaracıbaşı'nın kimi yorumları oldu önceki günkü basın toplantısında. Dedi ki Onur Hoca:
     Â- Bülent Bey memur zammında sıkıştı. Yüzde 20'nin altında ezildi. Gündemi deÄŸiÅŸtirmek için Kasım'da seçimi ortaya attı. RahÅŸan Hanım da galiba Kubilay Uygun konusuna üzüldü. Malum Sayın Kubi, demokrasimize Ecevit çifti tarafından armaÄŸan edilmiÅŸ biridir. RahÅŸan Hanım da sanıyorum Kubi meselesini unutturmak için af önerisini gündeme soktu.
      Üç ortak bu kafayla anonim şirket yönetmeye kalksa şirket batardı. Memleket yine de iyi ayakta duruyor.
      Herkes az zamanda çok parti değiştiren ve götürdüğü paralarla hayatını yaşayan Kubilay Uygun'a yükleniyor. Bir gazete "Atın bu herifi Meclis'ten" diye manşet bile yaptı. Oysa Kubi'nin demokrasimize olumlu katkıları da oldu. Mesela DSP, DYP, MHP, ANAP, DTP gibi partilerin birbirinden farkının olmadığını gösterdi. Çünkü hangisine gittiyse ayakta alkışlandı. Törenle katıldı. Onlar birbirinden farksız da... Kubi mi farklı?
Yazara E-Posta: M.Asik@milliyet.com.tr
Melih Aşık
Dayanışma..!
26 Kasım 2024
Zafer Åžahin
MÄ°T’ten belediyeler için de istihbarat alın Özgür Bey
26 Kasım 2024
Ali EyüboÄŸlu
Ali Atay, depremde Maraş’ta ne yaptı?
26 Kasım 2024
ÇaÄŸdaÅŸ Ertuna
Genç sanatçılar için çaÄŸdaÅŸ sanat piyasasına giriÅŸ
26 Kasım 2024
Haslet Soyöz
Küçümen
26 Kasım 2024