Melih Aşık

Melih Aşık

m.asik@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

- 1964 yılında Tuncelinin Mazgirt ilçesindeki Ziraat Bankasına teftiş için gönderildim. Yapımı 1 yıl önce bitmesine rağmen harap haldeki binanın, 1 ay önce mühendislerin oluruyla bankamız tarafından teslim alındığını öğrendiğimde şok oldum. - Peki bir şey yaptınız mı?- O dönem kaymakam, hâkim ve jandarma komutanı ziyaretime gelmişlerdi, konuşma esnasında: "Böyle bir binayı nasıl kabul ettiler biz de şaşırdık" dediklerinde, ben de acil olarak bir itiraz dilekçesi hazırladım.- İşe yaradı mı?- Ne gezer, tam tersine uyarı aldım.- Nasıl bir uyarı?- Teknik konularda bilgi sahibi olmadığım için, mevcut mevzuata göre herhangi bir şekilde yorum yapmam yasakmış...- Pes ettiniz mi?- Etmedim tabii. "Buradaki hataları görmek için mühendis olmaya gerek yok" dedim ve bu firmaya bir daha iş verilmemesi konusunda uyarıda bulundum.- Uyarınız dikkate alındı mı?- Hayır. Sonradan duydum, aynı firma Muşun Varto ilçesindeki Ziraat Bankası binasının inşaatını da yapmış.- Firma uyarılardan sonra daha dikkatli davranmıştır herhalde?Ne gezer!.. Ne yazık ki, Ziraat Bankası binası, 19 Ağustos 1966 Muş Verto depreminde ilk yıkılan binaydı. 3 personelimiz enkaz altında can verdi. Eski bürokrat ve gazeteci ağabeyimiz Teoman Yazgan Bingöl depreminin ardından "Bürokratlar nereye koşuyor" isimli kitabında da yer verdiği anısını anlatıyor. Kitap sevgisi; parmağını ıslatmadan sayfa çevirmeyi öğretmekle başlar... A.N.K. Sansür - otosansür - Sansür belli bir eşikten sonra otosansürü beslemeye başlar. İnsanlar "başıma bir iş gelir" korkusuyla kendilerini sansür etmeye başlar. Bu sansürün içselleşmesidir. Bu toplum artık bilimsel, estetik, entelektüel kısırlığa mahkûm olmuş bir toplumdur. Böyle bir rejimin sorunları çözme yeteneği dumura uğramıştır. Aynen bugün Türkiyede olduğu gibi... Öğretim üyesi ve yazar Fikret Başkaya hakkında iki dava açıldı. Biri 13 yıl önce yazdığı bir kitap, diğeri 10 yıl önce yazdığı bir makale yüzünden... Başkayanın yazılarındaki görüşlere katılmayız. Ancak bir yazara hapis cezası vermek çağdışılıktır... Fikretin şu sözlerine de imzamızı atarız: Ne yapalım... 50 yıldır "Türkiye bizim için çok önemli bir müttefiktir" diye diye beynimizi yıkadılar.***ABD Irakta petrol üretmeye başlamış.Demek ki Amerikalılar ilkönce yeraltında sıkışmış petrolü özgürlüğe kavuşturmayı tercih ettiler...Federasyonun sahaya yabancı madde yağmasına rağmen Ali Sami Yen Stadını kapatmamasının sonucunu sormuş bir okurumuz.Sonuç, yağmurun bundan sonra sağanağa dönüşmesi olacak tabii ki... ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı Grossman "Türkiye kendini fazla önemsedi" demiş. Yalova sohbeti... - Operasyonda gözaltına alınan SSK Satın alma Müdürü Fikri Üçgülü bu göreve getiren siz miydiniz, diye bir soru yöneltmiştik hatırlarsanız... Yaşar Bey, yazının yayımlandığı gün aradı ve sorumuzu yanıtladı:- Evet, ben getirdim. Ama aynı kişiyi daha sonra görevden alanın da ben olduğumu yazsaydınız keşke. - Bu zatı nasıl keşfetmiştiniz ve daha sonra neden görevden aldınız?- Seçim bölgem Yalovada Telekom müdürüydü. MHPli Ulaştırma Bakanı görevden alınca bana geldi, iş istedi, ben de SSKya Satın Alma Müdürü olarak atadım. Daha sonra hakkında bazı iddialar ortaya çıkınca görevden aldım ama mahkeme kararıyla geri döndü.- Çalışma Genel Müdür Yardımcısı yaptığınız kişi de makamında rüşvet alırken suçüstü yakalanmıştı galiba? - Ha, Ahmet Bingölden söz ediyorsunuz. Peki, onu rüşvet alırken kim yakalattı? - Kim? - Tabii ki gene ben.- Üç yıllık bakanlığınız döneminde 9 defa SSK Genel Müdürü değiştirdiniz. Sebep yine aynı türden şeyler miydi? - Elimde kesin kanıt olmadan kimseyi suçlayamam. Ama bildiğiniz gibi, minareyi çalan kılıfını hazırlar, diye de bir laf vardır. Ben, birilerini görevden almışsam mutlaka bir sebebi vardır. Neşter Operasyonunda gözaltına alınan sanıklar için, "Bunlar modern çeteler. Arkalarında siyasi sıfatı olanların himayeleri olmazsa bu işler olmaz" diyen eski Çalışma Bakanı Yaşar Okuyana; Ayrancı satıyon mu? - Ayrancı satıyor musun?- Satıyorum abii...- Saaat saaatttYapı Endüstri Merkezinin "Yapı" dergisinde Tekel, Milli Piyango vesaireye ek olarak Haydarpaşa Garı ve İTÜ binalarının da satışa çıkarılacağını okuyunca yukardaki soyut hikâye aklımıza geldi. Üretmeyip hep satarak nereye varacaksak... m.asik@milliyet.com.tr Yıllar önce, sıcak bir yaz günü... Önemli bir maç var. İnönü Stadının gişeleri önünde kuyruklar uzuyor. Seyirciler stat kapılarının açılmasını bekliyor. Satıcı bol... Çocuğun biri "ayraaan ayran" diye bağrışıyor. Kuyruktaki bir bıçkın davudi bir biçimde sesleniyor: