Kastamonu Üniversitesi Senatosu, “Cide Rıfat Ilgaz Meslek Yüksek Okulu”nun adından Rıfat Ilgaz’ın adını çıkartmak için karar almış, izin için YÖK’e başvurmuş... Yüksekokula Rıfat Ilgaz’ın adı yine bu iktidar döneminde, 2007 yılında konulmuştu. 10 yıl sonra nesinden rahatsız oldularsa...
Bu gafillere yanıtı bizzat Rıfat Ağabey’den dinlediğimiz hikayeyle verelim...
? ? ?
Rıfat Ağabey 12 Eylül sıralarında, memleketi Cide’ye gidiyor. Oğlu Aydın Ilgaz da yanında... Kaymakam daha ilk gün Rıfat Ağabey’i sokakta yakalıyor:
- İhbar aldık, diyor, size bir saldırı olabilir. Biz sizi koruyamayız. En iyisi Cide’de hiç kalmayın, ilk vasıtayla geri dönün…
Rıfat Ağabey gülümsüyor, oğlu Aydın’ı çarşıya yolluyor, rakı, beyaz peynir, domates, kavun aldırıyor.
Akşam karanlığı düşerken evin caddeye bakan balkonuna rakı masası kuruluyor. Odaların ve balkonun tüm ışıkları yakılıyor.
Rıfat Ağabey ve oğlu Aydın balkonda iki canlı hedef olarak gece yarılarına kadar sohbet ediyor, ara sıra türkü de söylüyorlar. Cide’nin temiz havasında kafalar bulunuyor, kahkahalar ta uzaklardan duyuluyor.
Komşular perde arkasından korkuyla etrafı seyrediyor. Ne var ki katil adayları ve kaymakam hiç ortalarda görünmüyor.
Netice... Halkın kalbine kazınmış bir edebiyat çınarı olan Rıfat Ağabey’i o gün Cide’den ayıramayanlar bugün de ayıramazlar... Boşuna çaba...
Doğan Heper
Değerli gazeteci ağabeyimiz ve dostumuz Doğan Heper’i kaybettik.. Milliyet’te gözümüzü onunla açmış, yazar kadrosuna 1986 yılında onun genel yayın müdürlüğü zamanında dahil olmuştuk. Dostluğumuz 30 yılı aşar... Gazeteye gittiğimiz günler mutlaka orada olduğunu bildiğimiz tek kişi sanırız oydu... Haftada bir gün yazmasına rağmen her sabah erkenden gelir, gazeteleri okur, sabah toplantısına iner, eleştirilerini yapar önerilerini sıralar, genç gazetecilere ışık tutardı. Bazen medyanın genel halinden konuşur, acı acı gülerdik. Abdi İpekçi gazeteciliğinin son kalan birkaç temsilcisinden biriydi. Gazetecilik dışında hiçbir niyeti ve art niyeti yoktu. Herkesle barışık, dost, sevecen bir büyük ağabey idi.
Saygıdeğer eşine, çocuklarına ve yakınlarına başsağlığı diliyor, nur içinde yatsın diyoruz...
İSİM
Gündüz Vassaf’ın bir yazısını okurken akılcı bir öneri gözümüze çarpıyor:
- Çocuklara belli bir yaşta adlarını değiştirme hakkı tanınmalı, diyor Vassaf...
Öyle ya... Aileniz siz doğduğunuzda size kendi beğenisine göre bir isim koyuyor.Siz beğenin beğenmeyin ömür boyu o ismi taşıyorsunuz. Oysa çocuk 10 - 15 yaşına geldiğinde eğer beğenmezse adını değiştirebilmeli. Kendi adını kendisi koymalı...
İyi fikir...
AĞAÇ
Zeytin tasarısı tartışılırken Başbakan Binali Yıldırım yüreklere su serpmek için şöyle demişti:
- Ortadan kaldırılan kadar yeni zeytinlik alanları oluşturulacak...
Bunu duyunca aklımıza İstanbul’da üçüncü köprü ve üçüncü havalimanı için kesilen ağaçlar geldi.
Orada kesilenin bir iki değil tam 5 katı ağaç dikilecekti... Nerede
o ağaçlar?
Ulaştırma Bakanı Ahmet Arslan geçen yıl bir demecinde müteahhit firmalar tarafından üçüncü köprü için 2 milyon ağaç dikildiğini, üçüncü havalimanı için 5 milyon ağaç dikileceğini söylüyor. Nereye? Kendi deyimiyle “Türkiye’nin belli bölgelerine”...
İstanbul’dan 1.5 milyon ağaç kes... Gözden uzak topraklara mesela Yozgat veya Adıyaman’ın dağlarına bunun 5 katı ağaç dik... Kim sayacak, kim sulayacak, kim koruyacak o fidanları?
Akıllı telefon, akıllı ev,
akıllı tahta...
Tahtaya akıl veren Rabbim nedense
bir tek halkı yönetenlere akıl vermemiş!
G.E
HASEKİ
Çevre Bakanı Mehmet Özhaseki 5 Haziran’da yaptığı sohbet toplantısında gazetecilere diyor ki:
- En büyük hırsızlıklar, kötülükler, belalar imardan geliyor. O imarın bir an önce denetim altına alınması lazım...
ÖzHaseki böylece, “kişiye özel imar değişiklikleri en büyük bela” demek istiyor. Derken 9 Haziran tarihli gazetelerde şu haber:
“Çamlıca’daki Bilfen Okulları, 20 bin metrekarelik araziye otel yatırımı için İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yaptıramadığı plan değişikliğini Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na yaptırdı.”
Çevre Bakanlığı’ndan yanıt bekleniyor!