Devlet İstatistik Enstitüsü'nün fiyat artışlarıyla ilgili yayınladığı aylık bültenlerden birini alınız ve rakamlara şöyle bir bakınız. Biz 3 Ocak 1999 tarihli son Haber Bülteni'ne bakıyoruz veee... Neler mi görüyoruz?
      Örneğin, 5 numaralı tabloda, kamu ve özel sektördeki ay ay fiyat artışlarının ne olduğunu görüyoruz. Efendim, 1998 yılının Ocak ayında kamu sektöründeki ortalama fiyat artışı yüzde 2.4 olarak gerçekleşmiş. Aynı ay için, özel sektördeki artış yüzde 7.8 olmuş. Devlet sektöründeki artışın neredeyse 3 katı.
      Şubat'ta kamudaki artış binde 9 olmuş, özel sektörde yüzde 5.6. Özel sektör kamuya yine büyük fark atmış. Sonraki aylara gelince... Mart; Kamu sektörü yüzde 1.1, özel sektör 4.9. Nisan; Kamu sektörü yüzde 1.7, özel sektör yüzde 4.6. Mayıs; Kamu sektörü yüzde 2.8, özel sektör yüzde 3.4. Haziran; Kamu sektörü yüzde 3.6, özel sektör yüzde 1.0.
      Rakamlar böyle uzayıp gidiyor... Sonuç mu? Efendim, DİE'nin rakamlarına göre, 1998'in 12 ayından 8'inde özel sektördeki fiyat artışları kamu sektöründeki artışlardan daha yüksek olmuş. Hem de öyle az - buz değil, çoğu kez kat kat yüksek... Bu sonucun yorumuna gelince... Bir iktisatçı dostumuza kulak veriyoruz:
     Â- Bu rakamlar yıllardır yaÅŸadığımız yüksek enflasyonun esas sorumlusunun devlet deÄŸil, özel sektör olduÄŸunu çok açık bir ÅŸekilde ortaya koyuyor. EÄŸer iÅŸverenler bu konuda çok eleÅŸtirdikleri, suçladıkları devlet kadar baÅŸarılı olsalardı enflasyon bugün en az yarı yarıya daha düşük düzeylerde olurdu.
      İyi ama gerçek buysa, enflasyondan niçin en çok işverenler şikayet ediyor, en çok bağırıp çağırıyor? Bunun da yanıtını aynı iktisatçı dostumuz şöyle veriyor:
     Â- Eee, hedef ÅŸaşırtmak için bu kadarcık numara yapacaklar tabii ki.
      Önceki gün CHP'den istifa eden Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen, dün DSP'ye iltihak etti. Hayırlı olsun derken eski bir DSP'li olan CHP İzmir milletvekili Veli Aksoy'un, "Bizim de bir nevi bir hizmetimiz olmuş olsun!" diyerek DSP'ye transfer olan veya olmaya hazırlanan CHP'lilere bilabedel sunduğu tavsiyelerini sıralıyoruz.
      1) Önünüze bir defter konularak, bu deftere imza attırılmış olmanız sizin artık DSP üyesi olduğunuzun kanıtı olamaz. Zira bu defter, DSP'nin üye defteri olabileceği gibi bir bakkal defteri de olabilir.
      2) Diyelim ki, imza attığınız defter bakkal defteri değil, partinin üye kayıt defteri... Dolayısıyla siz de partinin üyesisiniz. Partinin üyesi olmanız, size asla ve kat'a parti binalarına ve genel merkeze girme hakkı vermez. Genel Merkez'in altındaki "Güvercin Kafe"ye giriş serbesttir.
      3) DSP'de iki kurul vardır. Biri, iki buçuk kişiden (Rahşan Ecevit, Bülent Ecevit ve Hüsamettin Özkan) oluşan Yetkili Kurul, diğeri 40 kişiden oluşan Göstermelik Kurul. Yetkili Kurul Oran'da, Göstermelik Kurul Genel Merkez'de toplanır. Göstermelik Kurul, Yetkili Kurul'a tam bir sadakat göstermekle yükümlüdür.
      3) Kendinizi DSP üyesi zannettiğiniz süre içinde insan hakları, sosyal demokrasi, örgüt, sol, solun birleşmesi gibi kavramları, Deniz, Adnan gibi adları kullanmanız, bu konularda fikir beyan etmeniz zinhar yasaktır ve ihracı gerektiren parti suçudur.
      4) Milletvekili iseniz, yalnız Meclis'te değil her yerde CHP'lilerden uzak durmalısınız, deniz kaplumbağaları konusunda bile gündem dışı söz aldığınızda bir punduna gelip mutlaka CHP'ye ve yöneticilerine vurmalısınız.
      FP'li Abdullah Gül ile CHP'li Algan Hacaloğlu, Ercan Karakaş ve Cüneyt Canver dün Meclis kulisinde sohbet ediyorlardı. Abdullah Gül, geçenlerde TİME Dergisi'nin bir muhabirinin Ankara'ya geldiğini, yaptıkları sohbette gazetecinin:
     Â- Ben 60'larda Türkiye'deydim... O zaman da siyaset sahnesinde Demirel vardı, ÅŸimdi de Demirel var, dediÄŸini nakletti.
     ÂAbdullah Gül bu söze karşılık:
     Â- Yalnız Demirel deÄŸil, diÄŸer liderler de deÄŸiÅŸmedi, demiÅŸ...
     ÂCüneyt Canver bunu duyunca söze karıştı:
     Â- Dua edin Silahlı Kuvvetler'e, dedi... Onlar olmasa sizinki de deÄŸiÅŸmeyecekti...
      DSP Genel Başkanı Bülent Ecevit, önceki gün partisinden istifa eden Çankaya Belediye Başkanı Doğan Taşdelen'i dün ziyaret etti ve onu partisinin Ankara Büyükşehir Belediye Başkan adayı olmaya önce ikna etti! hemen ardından da adaylığını ilan ediverdi.
     ÂDoÄŸan TaÅŸdelen, CHP'den "Parti içi demokrasi yok", "Önseçim yapmayacaklar, belediye baÅŸkan adaylarını tepeden atayacaklar" diye istifa etmiÅŸti. Dün beÅŸ dakikada tepeden gelen adaylık önerisini kabul etti. Ne ön seçim, ne yetkili kurul... Bir görüşmede mesele kotarıldı.
      İlkeli siyaset başka oluyor...
Yazara E-Posta: m.asik@milliyet.com.tr